SAHNE
'Beni istifaya davet edecek kadar haysiyetli değil...'
Bu deyiş ile başladı oyun...
Sahne, bütün ülkeyi kaplıyordu sanki...
Oyunun kişileri de oyunun bütün insanlarını içine almıştı.
Bu oyunda, halkın büyük çoğunluğu sadece figürandı. Başrollerini politikacılar, yüksek kademede yöneticiler, türlü uğraştaki Belediye Başkanları oynuyordu.
Oyunun sahnesine baktığımızda gördüğümüz manzara da öç almayı, kendi çıkarlarını korumayı bilen insanlar vardı.
Adına seyirci dediğimiz halk sabırsız, oyun bir an önce başlasa da eğlensek, dedikodu etmek havasında...
Biz şimdi, siyasetçiler arasında kapışılırken postlar, birbirini yerken eski dostlar, olacakları seyredelim 'sahne-i ibretten, eğer yasak gelmezse hükümetten...'
Öç almayı, kendi çıkarlarını korumayı bilen insanlar bunu nasıl yaparlar dersiniz?
Varsayalım, böyleleri öç alma duygusuna kapılsalar, benliklerinde bu duygudan başka her şey silinir. Kudurmuş boğalar gibi boynuzlarını öne eğerek ileri atılırlar. Onları ancak karşılarına çıkan bir duvar durdurabilir.
Şimdi bu kindarların neler yaptığını şöyle bir bakalım:
Sözün gelişi, kindar bir şeye gücense, zaten her zaman gücendiği bir şey vardır ve öç almak istese içinde belki de daha çok kin birikir. Gücendirene aynı biçimde karşılık vermek için duyduğu iğrenç, aşağılık istek belki de daha çok içini kemirecektir. Çünkü doğuştan aptallığı yüzünden öç almayı düpedüz bir hak sayar. Sıra asıl amaca, yani öç almaya gelir.
Bunlar hayli kuvvetli ve yüksekten bir görüntü veriyorlar, ama bir kusurları var;
Ahlak meselesiyle hiç ilgilenmiyorlar. İlgilendikleri zaman da onu çok geri planda tutuyorlar. Çok hoş güleç, gözü yaşlı, insanlar, ama biraz değil tamamen yanlış yoldalar. Hayatta macera, seyahat, siyasi kumar ve siyasi aşktan başka bir şey düşünmüyorlar. Yarışlarda kazanmaktan, hafif meşraplik yapmaktan, büyük hamlelerden, kılıçlarını çekip istedikleri gibi vurmaktan, bazen de kendileri kılınç darbesi yemekten hoşlanıyorlar. Ama ölümcül olmamak kaydıyla. Yaraları tımar ediliyor, yatağa konuyorlar. Ama bir hafta sonra yine o değişen gündemle yaşamaya devam. Bunların kavga ve maceralarını duymak, işitmek bile dürüst bir vatandaşın başını döndürebilir.
İnsanların inandıkları ile yaptıkları arasında derin bir uçurum var. İyi şeyler söylüyorlar, kötü şeyler yapıyorlar. Allah'a kulluk eder gibi görünüyorlar, kendi çıkarlarına itaat ediyorlar.
'İyiyi övüyorum ama hep kötü şeyler yapıyorum' sözü eskiden beri söylenir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.