Sanatçı İsmail Altunsaray:
Bozlak kültürünün ve Orta Anadolu müziğinin sevilen isimlerinden İsmail Altunsaray, hiç kimsenin Neşet Ertay gibi olamayacağını söyledi.
İsmail Altunsaray bozlak deyince aklımıza ilk gelen isimlerden, Neşet Ertaş gibi bir ustanın hemşehrisi olan ve bozlak kültürünü layıkıyla yerine getiren getiren başarılı bir sanatçı. Neşet Ertaş’ın veliahtı olarak gösterilen sevilen sanatçı, Neşet Ertaş’tan bağlamayla nasıl tanıştığına, bozlak müziğinin ülkemizdeki yeri ve albüm çalışmasına kadar birçok konuyu anlattı. Altunsaray, bağlama çalmaya başlama hikayesini şöyle anlattı: "Bağlama çalmaya başlamamın küçük bir hikâyesi var. Ben 12 yaşında olduğum dönemlerde ablam İstanbul'da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde okuyordu. O dönemler benim müziğe olan yatkınlığımı fark etmiş olacak ki bana keman almak için bir müzik mağazasına giriyor. Öğrenci olduğundan dolayı kemanın fiyatı biraz fazla geliyor ve kemana göre daha ucuz olan bağlamayı alıyor ve bana hediye ediyor. Bağlamayla tanışmam bu şekilde oldu". Bağlama çalmaya başladığı dönemlerde destek yerine tepki gördüğünü belirten Altunsaray, "Çünkü müzik meslek olarak çok çabuk kabullenen bir iş değil. Zamanımın çoğunu bağlamaya ayırdığım ve derslerden uzak kaldığım için annem çok desteklemiyordu. Hatta ablamın aldığı bağlamayı 'yeter artık kıracağım sırtında' diyerek göz korkutmak ve uyarmak için sırtıma vurdu ve bağlamayı kırdı. Sonra k iki üç sene bağlamasız geçti ve bende dostlarımızın arkadaşlarımızın bağlamalarıyla idare ettim. Daha sonra peşini bırakmadım ve devam ettim" dedi. Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali, Neşet Ertaş gibi ustalardan feyz alıp almadığı sorusuna Altunsaray, "Tabii ki zaten benim yetiştiğim topraklarda Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Çekiç Ali, Neşet Ertaş gibi ustalar yöre halkı tarafından abdal aşiretine mensup ya da değil dinlenen, hazmedilmeye çalışılan ustalardır. Biz de o müziğin içerisinde doğduk büyüdük, kulaklarımız hep o müzikle doldu. Dolayısıyla tabii ki feyz aldık. Ayrıca istemeseniz de o müziğin içinde olmanız gerekir çünkü ben düğün geleneğinden gelen bir insan olduğum için, ekol olmuş ustaların yetiştiği ortamlarda büyüdüğüm için onları örnek alamamanız mümkün değil" cevabını verdi. Neşet Ertaş'ın veliahdı olarak gösterilmesi konusunda Altunsaray, "Öncelikle Neşet Ertaş gibi ölmeden toprağa karışmış bir usta ile anılmak, onunla isminin yan yana gelmesi ve onunla aynı alanda söz edilmek benim için çok büyük bir gurur. Ama ben veliahtlık konusuna kim olursa olsun hiç bir zaman inanmadım ve inanmıyorum. Hiç Kimse Neşet Ertaş olamaz. Herkesin bir tarzı, bir kokusu, bir rengi var. Yaşadığımız çağa kendi imzasını atmış böyle büyük bir ustanın devamı olarak gelen hiç kimsenin olabileceğini düşünmüyorum. Bu tarz devam eder ama Neşet Ertaş'ın devamı veliahdı gibi söylemlerin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü hiç kimse Neşet Ertaş olamaz, hiç kimse Âşık Veysel olamaz, hiç kimse Davut Sulari olamaz. Neşet ustamın da çok güzel bir sözü var konuyla ilgili, 'Gölgeye girenin gölgesi olmaz'. O babasının gölgesinde kalsaydı Neşet Ertaş olamazdı. Bizlerde Neşet Ertaş'ın gölgesinde kalmamalıyız ki kendimiz olabilelim" dedi. Altunsaray, "Ben dediğim gibi hem düğün geleneğinden geldiğim ve abdal aşiretinden ustalarla aynı ortamda yetiştiğim için oradan alaylı bir eğitimim söz konusu. Bunun üzerine konservatuar eğitimini de bina edip ikisini harmanlayınca gerçekten hem alaylı müzik eğitimini konservatuarda analiz etme imkanına sahip oluyorsunuz hem de alaylı iken bilmediğiniz şeyleri konservatuar eğitimi alarak daha bilinçli hale getiriyorsunuz. Aslında ben hem alaylıyım hem mektepliyim diyebilirim ve birbirinden ayrı olduğunu da düşünmüyorum. Örneğin Mevlana'nın bir metaforu vardır; ‘Bir ayağıyla Anadolu'ya basıp diğer ayağıyla dünyayı gezmek’, bütün kültürlerden, bütün çiçeklerden bir bal almak gibi düşünmek gerekir bunu. Bende onun için yetişmiş olduğum Orta Anadolu müziğinden hiç kopmadan ama diğer kültürlerle de yüzleşerek ortaya yeni bir bakış ve düşünce sunmak için çaba içerisindeyim diyebilirim" dedi. 'Teknoloji kullanarak gençlere de hitap etme gibi bir durum söz konusu mu?' sorusuna Altunsaray, "Evet kesinlikle söz konusu. Ama hem teknolojiyi iyi kullanıp hem de gelenekten ayrı kalmamak lazım. Bir ayağımızı Mevlana'nın dediği gibi hep Anadolu'da tutmak gerekir. Çünkü diğer ayağınızı da kaldırdığınız zaman başka bir yörede oluyorsunuz, kendi toprağınızdan ayrı düşüyorsunuz. Kendi toprağınız azda olsa ben buradayım demeli" cevabını verdi. Orta Anadolu yöresinin müziğinin diğer yörelere nazaran çok farklı olduğunu belirten Altunsaray, "Anadolu'nun her yöresinde çok farklı müzik tarzları tavırları var. Hiç birini yermek için söylemiyorum bunu ama bizim yöremizin şöyle bir ayrıcalığı var; Biz ses sahası açısından daha geniş bir sahaya sahip yöreyiz. Bu yörede profesyonel olarak müziğin içerisinde olamayan, sadece dinleyici olan insanlar tarafından çok çabuk hazmedilecek bir yöre değil bizim yöremiz. Bunu daha rahat ve kolay bir şekilde o insanlara nasıl anlatabiliriz düşüncesinde olmak lazım. Bu konuda insanların müzikal bilincini biraz yükseltebilmek için onların daha kolay anlayabileceği seviyelerden hareket etmek lazım diye düşünüyorum. Örneğin Alevi müziği ve Güneydoğu müziği gerçekten çok popülerdi. Bütün insanlar tarafından kabul ediliyor ve anlaşılması kolay bir müzik tarzına sahipti. Bu konuda bizim de düzgün refleks geliştirmemiz gerekiyor. Bu alanda refleksini geliştirmiş isimlerden Erdal Erzincan, Erkan Oğur ve Cengiz Özkan gibi sanatçılar bu işin derinliğine inmiş kişilerden bir kaçı" dedi. Yeni bir albüm çalışması olup olmadığı sorusuna Altunsaray şu cevabı verdi: "Yeni albüm çalışmamız var. Yaklaşık bir ay önce başlamış bulunmaktayız. İnsan bir albüm yaptığı zaman o albümde neleri doğru yapmış neleri yanlış yapmışı çok daha net görebiliyor. Bir sonraki albümünüze de ışık tutuyor eski albümünüz. Bana çok ışık tutan bir albüm oldu ilk albümüm. Albüme olan ilgi, insanların size olan ilgisi sizi şımartabilir ama doğruyu bulma hedefinde bir insansanız o risklerden gerçekten arınıyorsunuz diye düşünüyorum. İnşallah Allah bize şımarma gibi bir şey nasip etmez. Her zaman daha iyiye diye bir felsefeyle yola çıkarak ikinci albümümüzün hazırlıkları devam ediyor". 'Özellikle Orta Anadolu'da sözlü kültürü hiçe sayıp elektro sağlam ile sulandırılmış güya oyun havası kültürünü nasıl yorumluyor sunuz?' sorusuna Altunsaray, "Orta Anadolu’nun tamamında varlığını tüketime dair ürünler sunarak sürdüren hiçbir edebi değere ve alt yapıya sahip olmayan yakışıksız dost meclislerinde etrafımıza kontrolsüzce saçılan ayrıca geniş kitleler tarafından kabul görmesi, ticari getirisi ve kamu denetiminin yoksunluğundan aldığı cesaretle kültürümüze yaptığı her türlü müdahaleyi kendine hak gören müzikal olarak ise icra, entonasyon ve geleneksel form bilgisi ve belgesi vb. öğelerden uzak bir müzik empoze edilmek isteniyor ve üstelikte bizim kültürümüzün bir parçası denilerek empoze edilmek isteniyor. Birçok değerli ustaya kucak açmış olan Başkent’imiz Ankara büyükşehir olması, kozmopolitleşen yapısı, Orta Anadolu geleneksel kültürünün yeşerdiği ve saflığını koruyan birçok iline komşu olması ve aldığı sosyal ekonomik tabanlı göçlerin sonrasında ne yazık ki bu dejenerasyon halkasının da başkenti olmuştur Ankara. Yüzyıllardır hakikat elçileri, ustalarımız tarafından dilden dile aktarılmış ve gönülden gönüle köprüler kurmuş ve bu günlere taşınmış türkülerimize yapılan bu pervasız girişimleri Anadolu halk kültürüne yapılmış bir ihanet olarak görüyorum ben" cevabını verdi. Hedefleri konusunda Altunsaray, "Şu noktaya gelirsem bu iş biter diye asla bir şey olamaz çünkü bu iş ucu açık, sonu görünmeyen sonsuz bir yolculuktur. Elimiz ayağımız tuttuğu sürece bu işi yapacağım. Hedef olarak ise idealist albümler yapmayı istiyorum ilerde. İnsanlar bu işi para için mi yoksa insanlar için mi yaptığımı soruyorlar. Ben ne para için ne de insanlar için yapıyorum. Çünkü bu işi yapıyorsanız gerçekten insanlara bir şey bırakmanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Ben insanlığa bir şey bırakmak gerektiği düşüncesindeyim. Benim de bütün çabam insanlığa bir şeyler bırakmak" dedi. Altunsaray, konser programıyla ilgili de "Konserlerimiz bu ara yoğun geçiyor. Anadolu’nun her tarafına gitmeye çalışıyoruz. Anadolu’nun her tarafında bizi dinleyen insanlar var. Diyarbakır’a kadar hatta Avustralya’da bile Hakkarili hayranlarım var. Bunları görmek benim için ayrı bir duygu. Bunun dışında üniversitelerde bahar şenlikleri konserlerimiz başlıyor önümüzdeki aylarda. Belediye festivalleri, özel geceler gibi yoğun konser programımız devam ediyor" dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.