SANCI
SANCI
Yazar:Emine IŞINSU
Yayınevi:Bilge Kültür
Türü:Roman
Ülkücü Hareketin ilk romanlarından.
Tokat’ın Zile ilçesinden Ankara Erkek Teknik Yüksek Okuluna okumaya gelen bir Anadolu gencinin etrafında ve onun devrimci gençler tarafından öldürülmesinin; Ali'nin, Leyla'nın, Prof. Saadettin, hemşire Nurten, Seyhan, Adnan ve Devlet dergisi editörü Dündar’ın (Dündar Taşer) etrafında dönen olaylar örgüsünü anlatıyor.
Kısacası ülkücü bir kalemden 70’li yılların hikayesini bulacağınız bir roman Sancı.
Bir zamanlar ve belki de şimdilerde bile ülkücüler içinde itibarı devam eden, ülkü ocaklarına gelip giden gençlerin okuması için ilk tavsiye edilen kitaplardandır Sancı..
Tokat'lı Dursun Önkuzu profilinde cisimleştirilen, ete kemiğe büründürülmek istenen ülkücü kimlik inşasının hikayesidir bu roman..
Roman, Süleyman Özmen'nin öldürülüşü ile başlıyor ve yetmişli yılların Türkiye’sinde üniversitelerde yaşanan ideolojik çatışmaları, zihinsel mücadelenin çatışmalara dönüşümünü, o yıllarda gençliğin enerjisinin düşmanlık, karşıtlık üzerinden nasıl gerçekleştirildiğini, ülkücülerin gözünden ifade edilişini ve taşıdığı anlamı anlatıyor.
Sancı romanı, bu bakımdan 50.yılında okurun, özellikle ülkücü, milliyetçi okurların gündemine yeniden özel baskı ile getiriliyor.
Bilge Kültür Yayınları, bu kadirşinaslığı ülkücüler adına yazara gösteriyor.
Aradan çok yıllar geçti, ülkemiz birçok değişim yaşadı.
Ülkücülerde, milliyetçiler de bile çok büyük değişiklikler oldu ve bugünden bakınca o günler, 70’li yıllar kimi zaman pişmanlıklarla, kimi zaman ibretle, kimi zaman da hüzünle anılıyor.
Aradan geçen bunca yıla, yaşananlara rağmen hala o duygusallığın etkisinde olan ve öyle davranan, bazen de ideolojik gerginlikleri değilse bile yaşanmışlıkları özlemle hatırlayanlar da yok değil aramızda..
Sanki bir masaldan bahseder gibidir onlar..
Yetmişli yılların ideolojik hikayesinin ilk yıllarını anlatan bu kitap, ilgilenenler tarafından tekrar okunduğunda belki daha iyi tahliller yapma imkanı bulabilirler..
Şimdi romanın kahramanı, ciğerleri patlatılarak işkence sonrası okulun penceresinden aşağıya atılarak öldürülen Tokat'ın Zile ilçesinden Ankara'ya okunmaya gelmiş, kendisini yoğun bir ideolojik kavganın içinde bulan Dursun Önkuzu’ya kulak verelim.
Kitaptan, “Böyle düşünmek dar kafalılıktır, önüne bakmaktan iki adım ötesini görememektir. Anlıyor musun, bir olayın sebebini aramazsan, o sebebi ortadan kaldırmaya çalışmazsan olaylar zincirlenir, anlıyor musun, pratikmiş..
Baktığını görüyormuş! Ne kadarını görüyorsun? Deminden beri bir sürü olay dizdin, teşbih dizer gibi, hepimiz biliyoruz bunları, yeni değil hiçbir şey. Onlara karşı çıkmak, tamam! Fakat nereye kadar? Hep antitez mi ileriye süreceğiz? Biz neyiz, kimiz, ne yapmak istiyoruz?.. Bunların cevabı yok mu? Onlar niçin böyle? Bu sorunun cevabı yok mu? Cevabı bulamazsanız, yani hastalığı tespit edemezseniz nasıl ilaç vereceksin?
Dündar ağabey, ne diyordu, hasta kanser oldu, hükümet parmaktaki dolamayı tedavi etmeye çalışıyor! Doğru değil mi? İşte senin bu pek övdüğün pratik davranışın da, bir dolama tedavisinden öte değil….”
shf 206
***Okundu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.