Örgütlü Vahşetin Yükselişi
ÖRGÜTLÜ VAHŞETİN YÜKSELİŞİ
(Şiddetin Tarihsel Yükselişi)
Yazar: Sınısa Malesevic
Çeviren: Melih Pekdemir
Alanı: Araştırma/Düşünce
Yayınevi: Fol yayıncılık
İnsanın ana rahminden dünyaya gelişimiyle başlayan şiddet; çünkü, acı şiddetin bir tezahürü, ortaya çıkma halinin sonucudur. Bu yönüyle doğum anne için yoğun acı çekme halidir ve insanın doğum gibi ölümü de acıya sebep olan bir sonuçlar üretir.
Yazar, doğumla başlayan ve acıya sebep olan şiddetin, insanı hayatı boyunca takip ettiğini ölünce de geride kalanların ölümün getirdiği kalıcı ayrılık üzerinden acıyı yaşadığını ileri sürüyor.
Doğumda fiziksel ve biyolojik acıdan, ölüm de ise geride kalanların maruz kaldığı acının şiddetinden söz edebiliriz.
Yazarımız bu kitapta: Vahşetin ve şiddetin insan üzerinde meydana getirdiği acı ve korkunun insanlık tarihi boyunca seyrettiği serüveni bir akademisyen olarak araştırıyor bu konuyla ilgilenen İnsan Bilim dalı olan: Antropoloji, Sosyoloji Psikoloji vb. alanlarda araştırma yapan akademisyenlerin ileri sürdüğü düşünceleri irdeliyor.
İnsanın öldürülmesi veya sair canlıların öldürülmesi olarak şiddetin basit tanımının artık modern dünyanın kabul edeceği bir düşünce olamayacağını, bunun ancak vahşet tanımına uygun düşebileceğini, şiddetin ise bu tarifin çok çok ötesinde insanların hayatında ve yönlendirilmelerinde; modern devletler, bilim insanları, güvenlik uzmanları üzerinden kullanıldığını, bunun adeta bir bilim dalı haline getirildiğini, bu yönüyle de ilk zamanlara göre insan için daha tehlikeli bir hal aldığını, şiddetin geçmişe göre azalmadığını aksine artarak devam ettiğini ileri sürüyor.
İnsanlık tarihinde yaşanan; savaşlar, soykırımlar ve terör saldırılarının sebep olduğu büyük kitlesel ölümler, sürgünler, göçlerin ortaya çıkardığı acı tablolara rağmen devletlerin, orduların, şirketlerin, terör örgütlerinin tahakküm arzusu, ortaya çıkan yeni gelişmelerden istifade ederek sürdürmekte oldukları gerçeği bir türlü değişmemektedir.
Bu gerçek bize, acısız ve barış içinde yaşamak için elimizde sadece hukukun ve bunu destekleyen insanın bir diğer özünü teşkil eden erdem ve ahlakın limanına çağırmakta olduğunu görüyoruz.
Bu limanın güçlü olması, şiddete ve tahakküme karşı üstünlük elde edebilmesi için bile insanın şiddetin aracı olan silaha, şiddeti araç olarak kullanan güç(devlet, örgütler, askeri birlik, şirketler) vb. yapılara ihtiyaç olduğu gerçeğine götürüyor.
Esasen bu yapılar şiddetin örgütlü yapısı durumundadır ve bu haliyle insan ve diğer canlılar için büyük tehdit içermekte, maruz kaldığımız şiddet bu yapılar eliyle uygulanmakla beraber huzursuzluğun kaynağı durumundadırlar.
Evrensel düzeyde işleyen “Örgütlü vahşet ve şiddetin ürettiği örgütlü kötülüğün” karşısına insanlığın “Örgütlü merhameti” temin edecek “Örgütlenmiş hukuku çıkarması” tek çıkar yol olarak görünmektedir.
Mesele evrensel boyutta olduğu için çözümünde evrensel düzeyde düşünülmesinin gerekliliği meydandadır.
Örgütlü şiddetin nerelere evrilebileceğine dair kitaptan bir bölüm aktaralım.
“...Bilim, teknoloji ve tıpta gelecekte yaşanacak ilerlemenin örgütlü şiddetin dönüşümünü nasıl etkileyeceğini hayal edebiliriz. Savaşlarda ve diğer örgütlü şiddet biçimlerinde insan olmayan aygıtların kademeli ve sürekli yaygınlaşması, en sonunda insan kaybının yaşanmadığı savaşlara yol açabilir. Coker'in öngördüğü gibi, “robotlar 2035’te robotlarla savaşacaktır.” Robotik, sibernetik, nanoteknoloji ve farmakoloji alanlarındaki gelişmelerin, savaş meydanlarında, terör eylemlerinde ve isyanlarda, hatta gelecekte gerçekleşebilecek devrimlerde insanların bilfiil yer almalarına duyulan ihtiyacı büyük ölçüde azaltması mümkündür. Singer'in iddia ettiği gibi, insansız denizaltılar, devriye robotları, robotik mayın temizleyicilerinin ve otonom keskin nişancı sistemleri gibi insansız robotik sistemlerin çoğalmasının geleceğin şiddetli çatışmalarının doğasını yeniden tanımlaması da muhtemeldir. Robotların insanların yerini almasıyla ölüm sayısında çarpıcı azalma ve daha fazla insanın duygusal ve fiziksel bakımdan örgütlü şiddetin merkez üssünden uzaklaşması beklenebilir. İlke olarak bu tür gelişmeler çok sayıda insanın hayatını kurtarabilirken, robotlara yoğun bir şekilde bel bağlamak daha sıkı çatışmalara da yol açabilir…..yine de savaşlarda insan kaybının ortadan kalkması şiddetin sona ereceği anlamına gelmez. Tersine, böyle bir toplumsal dönüşüm, sadece şiddetin bedenselliğine ve kasıtlılığına odaklanmanın, şiddet eylemlerinin çeşitliliğini açıklamada yetersiz olduğunu gösterir. Şiddetin toplumsal pratiği yalnızca insan bedenlerinin yok edilmesine indirgenemez. Kolektif şiddetin tarih boyunca bu kadar yaygın ve güçlü olmasının en temel nedenlerinden biri, örgütsel esnekliği ve farklı toplumsal ve tarihsel koşullara uyum sağlama kapasitesidir….”
Sayfa: 460/461
***Okundu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.