İlişkilerde Yaşamdan Notlar...
Bazen olaylar kontrolümüzden çıkar. Her şeyi doğru yapsak ve doğru yapmaya devam edebilmek için en ince detayına kadar hesaplamalar yapsak bile ilk hatanın nerede ve kim tarafından yapıldığını fark edemezsek zincirleme bir kabus başlar...
Aslında bu yaşamın kendine has döngüsünün bir parçası ancak insan olarak oldukça duygusal varlıklar olduğumuz için. Üzerimize çöken bu karmaşayı kabusmus gibi yaşarız. Ve özellikle çevremizde kendi başlattığı olaylar silsilesinin faturasını başkalarına kesmeye hevesli insanlar varsa.
Bu hafta iki kere görüştüğümüz çiftin sorunları da aynı bu şekilde başlamıştı. Çünkü insanlar hep bir suçlu arar ve o suçlu genellikle kendisi dışında herkes olabilir. Bir kadın düşünün ki eşinin ailesi tarafından varlığı kabul görmemiş olsun sıklıkla dışlanmış ve her yaptığı güzelliğin karşılığını övgü yerine kaba davranışlara maruz kalarak almış olsun. Ben tanıdığımda azmine ve sabrına hayran kaldım. Tanısanız eminim sizlerde benim gibi düşünürsünüz.
-Peki en başından beri her şey bu kadar kötüyse neden evlendin? Diyorum.
-Sevdim çok aşıktım hala aşığım diyor.
Kiraz'la bizi buluşturan şey bu cevaptan başkası olamazdı. Kendisininde iznini alarak adını Kiraz koydum. Çünkü esmer tenine çok yakışan kiraz rengi dudakları var. Bunu ona ilk söylediğimde iki güzel gamzesi oluştu yanaklarında. O anda ona gamze adını vermek. İlk aklımdan geçendi. Sonra düşündüm ki Nazilli'de Gamze adında çok sayıda kadın arkadaşım vardır. Hiç kimsenin bu görüşmelerdeki kişi olma ihtimalinin düşülmesini etik bulmadığımdan Kiraz en ideal isim oldu.
Dün kendi instagram hesabımda bu konudan bahsetmiştim. Bu 3 yıllık evliliğin bitme arifesine geldiğini öğrenen nikah şahitleri, bana ulaştı. Benim konuyu anlamamı sağlayacak olayları biraz anlattıktan sonra aynı gün akşamüstü saatlerinde Kiraz ile bir araya geldik. Açıkçası karşımda tükenmiş bir kadın görmeyi beklerken tam aksine bıcır bıcır konuşan hayat enerjisiyle dolu. Çok güzel genç bir kadın vardı.
Eşiyle önem arz eden bir konuda ciddi bir tartışma içerisine girmişler. Bir süre sonra kendi ailesi ve eşinin ailesi de konuya dahil olunca iş iyice içinden çıkılmaz bir hale gelmiş. Çünkü çevrelerinde sıklıkla bulunan kişilerin hiçbiri yapıcı olmayı sağlayacak, yaşanan tartışmaların sona ermesini sağlayacak yapıda olmadığı için Kiraz her bitti dediğinde olaylar hızla artmış.
Evliliklerinin ikinci yılı biter bitmez hamile kalmış Kiraz. Gebeliliğinin, hala biraz kırgın ve kızgın olan her iki aileye de ilaç olacağını düşünerek vermiş bebek haberini. Ama en büyük kabusu da o gün yaşamış. O ana kadar eşi ve evliliği için kendi kontrolünü hiç kaybetmemeyi başaran kimseyle karşılıklı kavga etme durumuna girmemek için özen gösteren Kiraz'ımızın ağzından anlatayım olayı.
Kiraz: "Kayınpederimin söylediği iki kelime laftan sonra bana ne oldu bilmiyorum. Sanki aklımı, kendimi kaybettim. İlk defa karşımdaki kişilerin benden büyük oluşlarını gözden çıkarttım. Boğazımı düğümleyen ne varsa her şeyi o an orada söyledim. Kabul ediyorum ki hiçbiri kolay yutulur sözler değildi. O sırada eşimde oraya geldi. Hamile olduğum haberini de o şekilde öğrendi. Karşısında ellerini beline koymuş annesi ve babasına bağıran hafif sinir krizi geçirir halde karısını gördü."
Onları boşanmanın eşiğine getiren olayda bu olmuş. Maalesef çoğu insan aynaya doğru şekilde bakmayı beceremediği için kendisini görmeyi de beceremiyor. Kiraz eşini bu kadar çok severken yuvasını korumak için bu kadar hevesliyken sebepsiz yere böyle bir şeyi neden yapsın. Her etkinin bir tepkisinin olabildiği cansız nesnelerde bile görülebilirken. En hassas ve en mutlu anında hamile olduğunu öğrenmiş bir anne adayının ortaya koyduğu insani tepkisi yüzünden suçlanıyor ve bu suçlamalar çok sevdiği eşinden boşanma durumuna gelmelerine sebep oluyor. Maalesef hayat hiç adil değil. Peki ya yıllardır yaşadıkları ne olacak? Daha önce defalarca kalbi kırılmış olmasına rağmen düzenin düzen olarak kalabilmesi için gösterdiği sabrı kimse takdir etmeyecek mi? Sanıyorum öyle bir gelişmişlik formuna ulaşmamız için birkaç yüzyılın daha geçmesi gerekecek.
Peki biz üçümüz kafa kafaya verip neler yaptık: Kiraz'ın benden istediği şey bu son olayın hiç yaşanmamış bir hale gelebilmesini sağlamamdı. Tabi ki bunun yaşanmış hiçbir olayda mümkünatı yok. Bunu bilmesine rağmen olmasını istiyor oluşu onun çocuk ruhuna çok yakıştığı gibi ailesini geri istediğinin göstergesiydi. Çünkü artık son altı aydır ayrı yaşamaya başlamışlar. Eşiyle aralarındaki son diyalogları da öğrendikten üç gün sonra çok zor ikna ederek eşinin de bize katılmasını sağladık. Bu görüşmeye nikah şahitliğini yapan kişiyi almadık. Ve evet tam tahmin ettiğim gibi beyefendi, kendinden son derece emin, kendisinin ve ailesinin hatası olduğunu düşünmediği gibi hayatı ve evliliğinde diktatör kararları olan zor biriydi. O da son olayın hiç yaşanmamış olabilmesini istiyordu. Eğer hiç yaşanmamış olsa o güne geri dönebilmenin bir yolunu bulsalar boşanmayacaklar. Çünkü eşi de geçmişten günümüze kadar yaşanan birçok olayda kabullenmek istemese de sorduğum sorulara aldığım cevaplara bakarak Kiraz'ın anlattıklarını doğruladığını gördüm. Ailesinin bakış açısının sığ olduğunu çok keskin kalıplara sahip olup oradan çıkamayacaklarını kabul ediyor. İçindeki anne baba baskısı ya da sevgisi yapması gerekeni yapmasına engel oluyor. Bende ona şunları söyledim.
İçten içe yapmak isteyip de yapamadığınız şeyler bu günün meselesi olan şeyler değil. Çünkü siz bir sevgili olarak, bir eş olarak ve hatta bir evlat olarak çok fazla arada kalmışsınız. Ve bugün gösteremediğiniz bazı tepkileri Kiraz ile evlenmeye karar verdiğiniz gün vermeniz belkide çoğu olayın bu noktaya gelmesine engel olabilirdi. Belkide olmazdı yaşanmadığı için hiçbirimizin bunu bilme şansı yok. Ama ben şunu merak ediyorum. Siz tüm bu olaylar yaşanırken beden ve ruh olarak neredeydiniz? Bu sorunun cevabını kendisi de bilmiyordu çünkü hiçbir yerde değildi. Bazen tarafsız kalmak, tarafların hiç durmadan birbirlerinin üzerine gelmeye devam etmelerine neden olur. Onlara dur demesi gereken kişi asıl hedefte duran kişinin ta kendisi değil midir? Çünkü kavga edenlerin tek bir amacı var. Bu beyefendiye ne kadar haklı olduklarını kanıtlayabilmek. Sorsanız bu kanıtı elde ettiklerinde bunun neye yarayacağını kendileri de bilmez. Ama onları durduran biri olmadığı sürece de bu olay bu şekilde devam edip gider. Çünkü ortada yuva yıkmaya niyetlenmiş bir kayın valide değil. Kendisini oğluna adamış bir anne var. Ve çok özür dileyerek söylüyorum. Bazen erkek anneleri oğulları kendilerini biraz az arayıp sorunca. Ya da bazı konuları artık kendisine danışmadığını görünce bunun hayatın doğal akışı olduğunu kabullenmek yerine gelinlerini suçlamaya çok meyilli olabiliyorlar. Ama dediğim gibi burada amaç yuva yıkmak değil bu yeni durumu kabullenmeyi becerememek.
İki saatten uzun süren görüşmemizde fazlasıyla yol kat ettik. Ama sulhun sağlandığını söylemeyi çok istesem de henüz mümkün olmadı. Konuyu toparlayacak olursak. Biz kadınlara hem eş olarak hemde anne olarak çok fazla iş düşüyor. Bir kere eş olarak doğru yerde doğru zamanda vermeliyiz tepkilerimizi. Kiraz hep eşini kaybetmenin korkusunu yaşayıp eşinin kendisini, ailesi haksız yere suçlamakla itham etmesinden korkup karşısına alıp neden hiçbir tepki vermiyorsun dememiş, sence bu yaşadıklarımız normal şeyler mi diye sormamış. Gel biz bu meseleyi kafa kafaya verip çözelim dememiş ki yıllardır içinde tuttuğu her şey bir anda acı bir şekilde ortaya çıkmış. Halbuki itirazlarını kavga diline dönüşmeden eşiyle paylaşma cesaretini gösterseydi. Onun nasıl bir tepki vereceğini görmüş olacaktı. Belki hiçbir zaman beklediği, olmasını istediği tepkileri göremeyecekti. Ama en azından bu durumu kabullenmeyi ya da kabullenmemeyi seçebilmesi için önünde bir yol açmış olacaktı. Ortada bir kaos varsa siz onu bitirecek adımları atmadan kendiliğinden bitmez.
Mutlaka en kısa zamanda bir yol haritası çizilmesi gerekir. Bazı ilişkiler pamuk ipliğiyle bazıları da kalın urganlarla bağlıdır. Kopacak mı yoksa taş gibi sağlam mı kalacak bunu anlamak için en kötüsünün olmasını beklemeye gerek yok. Konuşma dilimiz ve seçtiğimiz kelimeler bize en kestirme yolu çizer. Ama gerçekten neyi sorgulamamız gerektiği bilip doğru soruları sormamız gerekiyor.
Sevgi, aşkın bulduğu en güzel sondur. Kimi aşklar; kavgayla biter, yalanla biter, ihanetle biter ve geri dönüp baktığımızda içimizde kalan tek duygu nefret olur. Yaşarken göstereceğiniz küçük itinalar bu duygunun sonsuza kadar yaşanmasını ve aşkın heyecanı azalmaya başladığında yerini saf sevgiye bırakmasını sağlar. Ortada aşk ve sevgi varsa her zaman yapılabilecek bir şey bulunacak bir çözüm vardır.
Sevgiler....
Mine Mulcar
İlişki Danışmanı.
Görüşmenin detayları sadeleştirilmiş ve özel kalması gereken yanları dahil edilmemiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.