Neden İntihar ?
İntihar, bir kişinin kendi kendine, kendi yaşamını sona erdirmesidir. Hayallerini ve umut ettiği her şeyi orada bırakıp ruhuyla bedenini birbirinden ayırması. Her intihar ardında bir not bırakılarak yapılmaz. Bazıları büyük bir gizemi de kendisiyle birlikte sırra dönüştürür. Hayat hiçbirimize altın bir tepsi sunup üzerine seçenekler koymaz. Bir düşünür insanoğlu sürekli şikayet ettiği dertlerinin tamamından kurtulursa hayattaki amacını kaybeder ve intihara sürüklenir demişti.
Birçoğunun altında yatan sebep ekonomik sebepler, ödenmesi güç miktarda olan borçlanmalar. Eğer ekonomik değilse de yalnızlık ve tükenmişlik hissi son sırada ise aşk acısı geliyor. Bu sıralamanın son hali geçtiğimiz 50 yılda değişikliğe uğradı. Yani 50 yıl önce yalnızlık hissi diye bir sebepten yaşama son verme kaydı neredeyse yok denecek kadar az. En yaygın intihar sebepleri ekonomik ve aşk acısıydı. Peki sebep ekonomikse ne kadar büyük bir çaresizliğin içinde kalınmış olursa olsun. Çözümü, hayat mücadeleni orada bırakıp, bilmediğin bir yola doğru gitmek olabilir mi? Eğer kalmayı seçersen her şeyi değiştirmek için bir şansın olabilir. İşler bu noktaya kadar gelmişse, zaten en kötüsünü görmüş ve en kötüsünü yaşamışsın demektir. Geldiğin bu noktada aklından hayatına son vermek geçebiliyorsa en kötüsünü yaşamış ve daha kötüsünü yaşayamazsın demektir.
Bazen yeniden yukarı sıçrayabilmek için en dibe kadar gitmek ve yükselmek için o dipten destek almak gerekir. Hayatta kalıp mücadele edenlerin hepsi zengin ve sevgi dolu bir ailede doğmuş insanlar değiller. Hepimiz birbirimize benziyoruz. Çoğumuz aynı yol ayrımlarından geçip, aynı virajlardan dönüp, aynı uçurumlara teğet geçerek yaşıyoruz. Tanrı'nın insana bahşettiği akıl bu hayatta görüp yaşayabileceğimiz her şeyle baş etmemizi sağlayacak kadar büyük bir akıl. Çünkü içinde yaşadığımız dünyayı da bu dünya üzerinde biz insanların karşılaştığı zorlukları da aynı Tanrı var etti. Adına ister sınav deyin ister hayat mücadelesi hangisini seçerseniz seçin fark etmez çünkü bunu yaşamak için var edildiniz.
Bir şansımız daha olsun ve her şey başka türlü olsun istiyorsak tek bir çözüm var oda kalıp akılla mücadele etmek.
Sebep yalnızlıksa, sizin var olmanızı sağlayan güç, bu gün yanınızda olmasını istediğiniz kişilerin ortaya koydukları iradeyle gerçekleşmedi. Sizi yaratıp bu dünyada var olmanızı sağlayan gücün kaynağı Tanrı'dan başka hiçbir varlıkta mevcut olmadığı için yaşama tutunmak içinde o insanlara muhtaç değilsiniz. Hangimiz bir başka insanın isteği, bir başka insanın yardımıyla dünyaya geldik ki var olmaya devam edebilmek için bir başka insanın varlığına ihtiyaç duyalım. Sevdiklerimiz ve bizi sevmesini, önem vermesini dileğimiz insanlar bizden hiçbir farkı ya da ayrıcalığı olmayan diğer insanlardan sadece birkaçı.
Kabul görmemiş olmak insanın canını fena halde acıtır. Sevgisiz kalmak kimsesizlik hissi yaratır. Kimsesizlik hissi, kaç yaşına gelmiş olursak olalım hepimizin bir çocuk gibi yoksunluk ve çaresizlik hissi duymamıza neden olur. Bunun sona ermesini istiyorsak çözümü bu hayattan gitmekte değil. Kendimizi sevmekte bulabiliriz. Peki insan kendisini nasıl sever? Değer vererek sever. Önce sevip sonra değer vermeyiz. Bir insanı yada bir eşyayı değer verdiğimiz için severiz. Başkalarına vermeye meraklı olduğumuz o değeri önce kendimize verirsek kendimizi sevmeyi de öğreniriz. İnsan kendisini severse, geriye kalanların sevmiyor oluşu canınızı daha az acıtır. Daha az diyorum çünkü gerçek anlamda kendinizi sevmeye başlarsanız kendinizi suçlamamayı bırakırsınız.
Hayatınızda olmasını istediğiniz kişilerin olmaması büyük bir sorun haline gelmekten ancak o zaman çıkar. Bu noktada şunu fark etmenizi istiyorum. Asıl önemli olan sizsiniz, sizin var olmanız diğerlerinin sizin hayatınızda olmasından çok daha önemli. Eğer onların gözünde önemli olmak istiyorsanız. Bu ayrılığı hayattayken, hayattan kopmadan yaşayın ya da yaşatın. Kimseye ihtiyacınızın olmadığını hayatınıza değer vererek. En başta kendinize olmak üzere bunu herkese ispatlamış olacaksınız. Böylelikle o içinizdeki ızdırap sona erecek. Bunun kolay bir şey olmadığını biliyorum. Çünkü insan fark edilmek ister Yıllar önce Boğaziçi köprüsünden atlayan bir kız: "Yavaş yavaş delirdim ve siz fark etmediniz" demişti. Unutmayın ki Dostoyevski'nin de dediği gibi "Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir."
Kimse sizin sahip olduğunuz hassasiyeti fark etmeyecek ve anlamayacak. İmkansız olan bir şeyi umut etmeyi bırakıp daha imkanlı olana yani kendi kendinize yetebilmeye alışın.
Sebep aşksa, intihar umutsuz bir aşk nedeniyle düşünülüyorsa çoğunun içinde en az aşk kadar intikam duygusu barınır. İntiharı düşünen kişi kendi hayatına son veriyor olmaktan çok o kişiye hayatı boyunca vicdan azabı çektirerek intikam almak istiyor. Her ilişki bir gün bitebilir. Bittiği için üzülmemek, kısa bir sürede eski hayatınıza dönebilmek tabi ki mümkün değil. Zamanın iyileştiremediği, azaltamadığı tek bir acı bile yokken sizin acınız her geçen gün tazeliğini koruyarak devam etmeyecek. Evladını kaybetmiş bir annenin acısı bile zamanla azalıp yerine kabullenmeyi bırakabiliyorsa sizin bitti diye hayattan kopmayı düşündüğünüz aşkınızın acısı da zamanla azalacak ve günü geldiğinde hissetmiyor olacaksınız. İçinizdeki intikam duygusundan kurtulun. İntiharı seçerseniz her durumda giden siz kalansa o olacak. Az öncede dediğim gibi zaman sizin yarattığınız vicdan azabının da azalmasını sağlayacak ve siz bu hayatta yokken o var olmaya devam edecek.
Kimseye küsüp kimseye kızıp size verilmiş olan hayatı zamanından önce kendi iradenizle sonlandırmayın. Var olmaya devam etmek her şeyin değişmesi için bir şanstır ve devam ettiğiniz sürece o şansı kaybetmezsiniz. Çünkü hayat çabada olana er yada geç mutlaka cevap verir.
Dostoyevski'nin ne dediğini unutmayın!!!
"Bir iple intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin. Hayatın ipleri her zaman senin elinde."
Mine Mulcar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.