Aşk;
Hayatın tadı nedir? diye sorduğumda genellikle verilen cevaplar; sağlık, para, mutluluk, iyi bir iş gibi dileklerin sonuna yerleşen ‘aşk.’
Aşk, insanoğlunun varoluşundan bu yana her zaman merak edilen ve her insanın ömründe en az bir kez kapısını çaldığı, ya da yaşamayı umut ettiği duygu durumu olmuştur.
Doğamız gereği sevmek, sevilmek isteriz. Çünkü sevildiğimizde sevgiyi de üretiriz. Kalbimizi doyuran sevgi bizim üretkenliğimizin de en güzel nedenlerinden oluverir. Kafamızı meşgul eden, akabinde belki üzülsek de yaşamak, tatmak istediğimiz duygudur aşk.
Aşkın gözü kördür derler. Gerçekten doğru bir cümle. Aşık olduğumuzda karşımızdaki kişinin kusurlarını görmeyiz, hayalini oluşturduğumuz ya da olmasını istediğimiz kişidir o. Bu süreçte içimizi kıpırdatan duygular karşılıklı ise hislerin enlerini yaşarız.
Nedir bunlar derseniz bana, herkese göre farklıdır bu duyguların tarifi derim. Ama şunu söyleyebilirim ki bir bakıştır ki içini titretir, bir gülüştür ki yanaklarımız şenlenir, suskunluğun en güzel haykırışıdır, sessizlikte duyduğumuz en güzel melodidir aşk. Sevginin tutkuya yansıması ve derinlere inmektir aşk.
Peki sağlıklı bir aşkta bağlılık mı bağımlılık mıdır esas olan?
Bağımlı iseniz, benliğinizle hayatınızı ona adayarak kendinizi unutur ve yaşamınıza ona göre yön verirsiniz. Onsuz bir hiç olduğunuzu düşünür, aldığınız her nefeste onunla olmak ister ve kendi öz benliğinizi bir kenara bırakırsınız.
Her dakika gözünüz telefonda, kulağınız kapıda, aklınız onda olur ve hayatınızın işlevselliği sekteye uğrar. Bir süre sonra karşı taraf yaşadığı aşktan sıkılmaya boğulmaya başlamıştır bile. Ve o tutkuyla bağımlı olduğunuz aşkınızın size karşı mazeretler üretmesi kaçınılmaz olur ve aşkınızda çatırdama seslerini hissedersiniz. Aşk artık bir takıntıya dönüşmüştür.
Aşk güzeldir, sadakat, bağlılık ve sevgiyse oluşturduğu bir gülün yaprakları misali… İnsana enerji veren, hayatı anlamlı kılan tarif edilmesi zor bir mutluluktur.
Kimileri birbirlerine aşkla bağlı olduklarını zanneder, oysa ki onları bir arada tutan ortak menfaatleridir. Çıkarları bittiğinde ne sevgi ne aşk ne de bağlılık kalır.
Örneğin bir kadını güzelliği için severseniz, yarın başka bir güzel gördüğünüzde aranızdakinin bir önemi yoktur. Ya da bir erkeği parası için severseniz aynı durumdan söz edebiliriz. Ne kadar incitici!
Gerçek aşk incitmez. Gerçek aşkta karşımızdaki kişiyi olduğu gibi sevme vardır. Sen, ben değil ‘biz’ vardır. Birliktelik vardır, anlayış hoşgörü ve saygı vardır. Ve tabii ki aşkın susuzluğuna su olan tutku, heyecan vardır. Şu da bir gerçek ki aşk her zaman tazeliğinde kalmaz.
Hani duymuşsunuzdur, aşkın ömrü kimine göre üç ay, üç yıl diye. Aslında o öyle değil. Aşk, sorumlulukların getirdiği mücadele ile meşguliyet kazanırken, renkli birlikteliğin alışkanlıklara dönüşüp rutinleşmesi ile eski güzel günler olarak tabir edilen yılların özlemiyle verilen hayat mücadelesinde ne yazık ki ötelenebilmektedir.
Çünkü önceliklerimiz değişebilmektedir. (Çocuklar, geçim, sağlık, sorunları vs.) Ama bütün bunların normal bir ilişkide olması muhtemeldir. Aşk tutkulu heyecanlı mutluluk verdiği kadar fırtınalı günlerde yaşatır.
Bazen bizi kasıp kavuran fırtınalar önümüzdekileri temizlemek içinde bir sebep olabilmektedir. Ama fırtınanın gücü ne kadar büyük olursa olsun önündeki tek engel sevgi,saygı ve gerçek aşktır.
Çok sevilmeniz değil en güzel şekilde sevilmeniz dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.