POPÜLER KÜLTÜR
‘Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Kopyala- yapıştır yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayara, cep telefonuna döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?’ (MÜŞFİK KENTER)
Selam veremeye de almaya da yüreğimizi açmak, iletişime başlamanın ilk ve en önemli adımıdır.
Toplumsal gelişmişlikte ve kişisel gelişimde selamlaşma,
Uygarca iletişimin bir göstergesidir.
Geçenlerde eski bir öğrencimin annesiyle, Nazilli’de Uzun Çarşı mevkiinde karşılaştık. Yaklaşık 5 yıl önce kızı beni telefonla aramış. Ben anımsayamadım o anı.
Tuğçe hemen söze girmiş, sorununu dinlemişim ama duymazdan gelmişim.
‘Merhaba Tuğçe.
Nasılsın Tuğçe ?
Ben de iyiyim teşekkür ederim.
Şimdi az önce söylediklerini tekrar dinleyebilir miyim?’ demişim.
Tuğçe’nin annesi:
‘ Kızım içine kapanık, pek konuşmayan, çok utangaç biriydi. Telefonda verdiğiniz mesajı o kadar iyi algılamış ki. Şu an üniversitede okuyor hayat dolu, kendine güvenen cesur bir kız oldu.Teşekkürler emeklerinize.’ dedi
Tuğçe adına çok sevindim.
* * *
Çoğunuzun cep telefonuna, otomatik olarak gelen o samimiyetsiz mesajlardan rahatsız olduğunuzu biliyorum.
Hele hele, kırmızı kravatlıların gönderdiği, hatta kendilerinin haberi bile olmadan yollanan o duygu dolu SMS ‘ler insanı iyice çileden çıkarıyor.
Birileri, çıkarları uğruna yüzünü bile görmediği, bir yerlerden ele geçmiş telefon numarasına doğum günü kutlamaları,cuma, bayram,yılbaşı tebrikleri yolluyor.
Bir telefon açarak bayram kutlaması ya da mutlu yıllar arkadaşım demek zahmet olur hale geldi.
Bir cümle yazılarak bin kişiye sıradan cep telefonu mesajı göndermek adet oldu.
Yılbaşlarında veya bayramlarda özenle satın aldığımız kartpostallara, el yazısıyla yazılan iyi dilekler yok oldu.
Eskiden bayram namazı çıkışlarında, bayramlaşma seromonisi için herkes sıraya girerdi. Herkes birbiriyle gülümseyerek el sıkışır, dargınlar barışırdı.
Bayram, gerçek amacına işte o zaman ulaşırdı.
Son yıllarca bu adet çok azaldı.
Hatta insanlar artık dini bayramları yazın denize, kışın kar tatillerine gidilecek mini tatil günleri olarak görmeye başladı.
Evinde kalanlar da, namaz çıkışı cemaatle bayramlaşmak yerine bir telaş içinde...
Baklava pastaneden getirilecek,
Kayınım gile erken gidilecek,
Bayram sabahı kahvaltısına geç kalınacak,
Kurban kesimi için kasapta sıraya girilecek, vs. vs.
Bahaneleriyle namaz biter bitmez kaçtıklarından, bu güzel kültürümüz yok oluyor.
* * *
Kültür: Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütünüdür.
Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur.
Onu diğer toplumlardan farklı kılar ve o toplumun yaşayış tarzıdır.
Çağımızda baş gösteren popüler kültür, kendi öz kültürümüzü maalesef katlediyor.
Gelecek nesillere kendi öz kültürümüzü yaşatmalı ve öğretmeliyiz.
Kültürünü kaybetmek,
Saygıyı saygınlığı kaybetmek
Bizleri her geçen gün dış güçlerin kölesi yapar.
Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü olan bu güzel topraklarımız.
Kendi öz kültürümüzle güzel…
Hadi sahip çıkalım…
Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.