Mhp’li Adaylar Seçim Çalışmalarını Sürdürüyor
MHP Kastamonu Milletvekili Emin Çınar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk milletinin bekasını tehdit eden bölücü terörle mücadele kapsamında yeni bir yaklaşımın geliştirilmesi gerektiğini söyledi...
MHP Kastamonu Milletvekili Emin Çınar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk milletinin bekasını tehdit eden bölücü terörle mücadele kapsamında yeni bir yaklaşımın geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Emin Çınar, 7 Haziran Genel Seçimleri kapsamında Araç ilçesini, İğdir, Üyücek ve Çerçi köylerini ziyaret etti. Ziyaretlerde, vatandaşların istek ve taleplerini dinleyen Çınar, son yıllarda Türkiye’nin tek milletli ve tek devletli olarak ilelebet yaşama ülküsünü zedeleyen gelişmelerin birbiri peşi sıra meydana geldiğini söyledi.
Türkiye’nin 12 yılı aşkın bir süredir tek başına iktidar olan bir siyasi partinin kurduğu hükümetler tarafından yönetildiğini ifade eden Çınar, “Bu süre içinde millettin desteği, adalet, huzur ve refah için kullanılmak yerine gerilim, kutuplaşma ve çatışma ekseninde heba edilmiş, ’milli irade’ yolsuzluk, adaletsizlik ve bölücülük için kılıf yapılmıştır. Bugünkü Türkiye tablosu milli ve manevi değerlerimizin tahrip edildiği, terörün azdığı, bölücülüğün cesaret bulduğu, işsizlik ve yoksulluğun tırmandığı, yolsuzluk ve adaletsizliğin zirve yaptığı, eğitimin milliliğini kaybettiği, Türkiye’nin uluslararası camiada itibarsızlaştığı, vatandaşların borç yükü altında bunaldığı bir yıkım ve hezimet tablosudur. Son yıllarda, Türkiye’nin tek milletli ve tek devletli olarak ilelebet yaşama ülküsünü zedeleyen gelişmeler birbiri peşi sıra meydana gelmiştir. Başta bölücülük hareketlerinin hiç olmadığı kadar güç kazanması olmak üzere, siyasi taviz politikalarıyla terör meselesinin aynı zamanda bir kimlik meselesi haline getirilmesi, sözde demokratik söylemlerle kılıflandırılan bölücü taleplerin kabul ve karşılık görmesi, Türkiye üzerindeki sosyal ve siyasi basıncın yükselmesi bunlardan bazılarıdır. Sürekli olarak 36 etnik gruptan söz edilerek toplumda etnik ayrılıkçılık öne çıkarılmış, ötekileştirici bir dil ile de mezhepçilik kaşınmıştır” dedi.
“Millet olma hali, böylelikle topyekun ve organize bir saldırıya maruz bırakılmıştır” diyen Emin Çınar, “Türk isminin tüm dünyada zihinlerde çağrıştırdığı ihtişamın içinin boşaltılması çalışmalarına girişilmiş, bu çerçevede, Anadolu coğrafyasında mukim irili ufaklı etnik topluluklarla birlikte telaffuz edilerek Türk kelimesinin kapsayıcı, kuşatıcı, heybetli ve en az bin yıldır bir medeniyete gönderme yapan niteliği örselenmiştir. Türk isminin ve tanımlamasının karşılık bulduğu evrensel çerçeve bu şekilde zayıflatılmaya, vatandaşlarımızın bu tanımlamayla olan duygudaşlıkları kurutulmaya ve irtibatları kesilmeye çalışılırken, eşzamanlı olarak bir etnik grubun milletleştirilmesi ve ait olduğu kültür havzasından soyutlanarak emperyalizme yem edilmesi gayretleri de hız kazanmıştır. Açılım sürecine paralel olarak yapılan birçok yasal ve idari düzenleme, etnisite merkezli, farklılıkları ve ayrımcılığı öne çıkartan bir anlayışla şekillendirilmiş, bu kapsamda sürdürülmekte olan hukuki süreçler, giderek Türkiye’nin üniter yapısını zorlayan bir mahiyete sürüklenmiştir. Bölücü terörle yürütülen müzakere süreci, ne PKK’nın dağdan inmesine ve silah bırakmasına ne de birlikte yaşama iradesinin güçlenmesine yol açmıştır. Sadece taviz ve teslimiyet döngüsünde ilerleyen bir hükümet icraatı ile birliğimiz zedelenmiş ve Türkiye zayıflatılmıştır. Yol kesme, yakma, yıkma, adam kaçırma, bombalama ve katliamlar sürmektedir. PKK terörü Türkiye’nin bekasını, vatandaşın can ve mal güvenliğini, huzur ve refahını tehdit etmeye devam etmektedir. Bu sonuç AK Parti’nin açılım politikasının iflas ettiğini, MHP’nin haklılığının bir kez daha ortaya çıktığını göstermektedir” şeklinde konuştu.
Çınar, şöyle devam etti: "Bize göre zaman geçirilmeden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk milletinin bekasını tehdit eden bölücü terörle mücadele kapsamında yeni bir yaklaşım geliştirilmelidir. Güvenlik kuvvetlerinin savunmacı bir anlayışla kışla ve karakollarına hapsedilmesi uygulamasına ve terör örgütüyle örtülü ve açık müzakerelere derhal son verilmelidir. Bölücü terör sorununun çözümünün öncelikle terörist unsurların etkisiz hale getirilmesine bağlı olduğu gerçeği doğrultusunda kendileri de terör örgütünün tehdidi altında olan birtakım siyasi figürlerden medet umma yaklaşımı terk edilmelidir. Eş zamanlı olarak da terör unsurlarının istismar ettiği ekonomik ve sosyal sebeplerin ortadan kaldırılması için tedbirler hayata geçirilmelidir. Milli birlik ve beraberliğin tesisi ancak ortak değerler ve geçmiş üzerinde inşa edilen bir millet anlayışıyla ve müşterek bir gelecek yürüyüşü ile mümkün olabilecektir. Ortadoğu coğrafyasında yaşanan büyük karmaşa ve kargaşa, hem tarihi ve kültürel ilişkileri, hem de bölgeye olan doğal yakınlığı sebebiyle Türkiye’yi olumsuz etkilemektedir. Aynı zamanda dar bir bürokrasi çevresinin tekelinde ve şahsi egolar ekseninde şekillenen dış politika yaklaşımı, sadece Ortadoğu’da değil, diğer bölgelerde de Türkiye’nin işini zorlaştıracak ve manevra alanını daraltacak bir mahiyet kazanmıştır. Türkiye makroekonomik büyüklükler açısından da gittikçe kırılgan hale gelmektedir. Gerekli tedbirlerin alınamaması durumunda bu kırılganlıklar, Türk halkı için sarsıcı sonuçlar doğurabilecektir. Sıcak para akışına dayalı ve üretmekten çok tüketmeye, bilgi ve teknoloji yoğun, rekabetçi yatırımlar yerine hizmet sektörüne dönük yatırımlara ve rant ekonomisine dayalı yaklaşımlar sürdürülebilir olmadığı gibi, Türkiye ekonomisinin geleceği için de önemli bir risk faktörü oluşturmaktadır. Rekabet gücü yüksek, üretken ve dinamik bir ekonomiye sahip ülkeler, bölgesel ve küresel siyasette daha fazla rol alabilmektedir. Türkiye’nin böylesi sağlıklı bir ekonomik düzene kavuşması, önümüzdeki yılların şekillenmesini etkileyecek en önemli hususlardan birisi olacaktır."
"İşsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim sistemindeki çarpıklıklar ve sosyal güvenlik sistemindeki yetersizlikler ile her alanda yaşanan yozlaşma ve yolsuzluk, Türkiye’nin önünde duran ve köklü temelleri bulunan başlıca sosyoekonomik sorunlardır" diyen Çınar, şunları kaydetti:
"Politik iklimin sertleştiği, siyasi söylemlerin zaman zaman seviyesiz bir nitelik arz ettiği, uzlaşma kültürünün zayıfladığı, kamplaşmaların körüklendiği ve kardeşlik hukukunun yara aldığı bir Türkiye manzarası, son zamanlarda daha çok konuşulur hale gelmiştir. 17-25 Aralık’ta deşifre olan yakın siyasi tarihimizin hükümet üyeleri eliyle yapıldığı iddia olunan en büyük yolsuzluk ve rüşvet olayları ile bu iddiaların üstünün iktidar gücü kullanılmak suretiyle örtülmesi; toplumsal huzur, kardeşlik ve güven için en çok ihtiyaç duyulan hak, adalet, eşitlik ve meşruiyet gibi değerlerin örselenmesine ve bu değerlere inancın kalmamasına sebep olmuş, insanların adalet arayışında meşru mekanizmalardan umudunu kesmesine yol açmıştır. Bu manzara karşısında Türkiye’nin; neredeyse bir asırdır süregelen ve birçoğunun toplumsal karşılığı olmayan tartışmaları bir kenara bırakması, enerjisini müreffeh bir ülkenin inşası ve yüksek değerlerle donanmış yeni bir Türk medeniyeti oluşturulması hedeflerine yöneltmesi gereklidir. Zira Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve siyasi olarak sağlıklı bir zemine oturamaması ve gelişmiş çağdaş demokratik ülke standartlarına erişememesi; ana çerçevesi çizilmiş, ayrıntıları üzerinde düşünülmüş, devletin ve milletin geleceğe dönük yol haritası olarak müştereken benimsediği bir medeniyet projesinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Bu çerçeve içinde öncelikle Türk milletinin türedi bir topluluk olmadığı hususunda başta siyasi partiler olmak üzere üst düzeyde bir mutabakat sağlanmalıdır. Türk milletini etnik gruplara göre sınıflandırma gafletinden derhal ve mutlaka vazgeçilmelidir. Türkiye’nin sadece bir ülkenin adı değil, görkemli bir medeniyetin ve zengin Türk-İslam geleneğinin mirasını barındıran toprakların adı olduğu; ayrıca bu toprakların batı dışı dünyada yeni buluşma ve uzlaşmalar için bir sembol değeri taşıdığı unutulmamalıdır. Bize göre Türk-İslam medeniyetinin temsil ettiği ruhu ve kök değerleri bugün yeni bir başlangıç noktası yapmak, Türkiye’yi içinde bulunduğu kafa karışıklığından ve kısır döngüden çıkaracağı gibi mazlum milletler için de bir umut ışığı olacaktır. Türk milletinin başlatacağı yeni bir medeniyet yürüyüşü; manevi iklimini Türk-İslam kaynaklarından, kültürel temellerini kadim değerlerimizden alacaktır. Bu yürüyüş, öncelikle Türkiye’yi kendisine güvenen, kendi gücüyle ayakta duran, başı dik, karnı tok ve özgür insanların yaşadığı onurlu bir ülke haline getirme yürüyüşüdür. Giderek acımasızlaşan küreselleşme olgusunun insani bir nitelik kazanmasını, adaletsizliklerin azaltılmasını ve milletler arasındaki dayanışmanın artırılmasını hedefleyen insan merkezli bir yürüyüştür. Türk milleti sahip olduğu engin tarihi tecrübeye ve kültürel derinliğe, demokratik değerlerle teçhiz edilmiş evrensel kazanımları da katarak yeniden büyük bir sentez yaratma imkân ve potansiyeline sahiptir. Bu anlayışın gerçekleşebilmesi, siyasetin her seviyede toplumla bütünleşmesinin yolunu açacak olan “kesintisiz tam demokrasi” ile devletin toplumdan, tarihten ve milli kimlikten uzaklaşmasına yol açan antidemokratik, gayri milli kural, kurum ve yapıların tasfiyesini; ayrıca Türkiye’nin kendi kabuğunu yırtabilme ve mazlum milletlere medeniyet yapıcı değerleri ulaştırma gücünü yakalayabilmesini sağlayacak kural, kurum ve yapıların ihdasını gerekli kılmaktadır. Gücünü mukaddesattan, inançlarından, ilkelerinden ve Türk milletinden alan Milliyetçi Hareket Partisi, siyasette ’toplumsal merkezi’ hem inşa hem de temsil iddiasını taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi çatışmacı değil uzlaşmacı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, kavgacı değil barışçı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, bölen değil birleştiren, kaostan değil huzurdan beslenen, Türkiye’yi ve Türk milletini geleceğe birlikte taşıma iradesini ortaya koyan bir siyaset diliyle bu iddiasını pekiştirmektedir. Bireysel hakların en geniş manada kullanımını sağlayarak ’hür bireyi’, güçlü sanayi, güçlü ekonomi, güçlü demokrasi ile yatırım, üretim ve istihdamı artırarak ’müreffeh toplumu’; bunlarla birlikte milli birlik ve bütünlük, etkin dış politika, caydırıcı silahlı kuvvetlerin tesisi ile ’güçlü devleti’ inşa; küresel düzeyde insan haklarını, adaleti, sürdürülebilir kalkınmayı öne çıkararak ise ’daha insani bir dünya’nın gerçekleştirilmesini tasavvur etmektedir. Milli ve evrensel düzeydeki politikalarını bu temel ilke ve kabuller ekseninde şekillendiren MHP; ülkemizin sorunlarını çözecek, Türkiye’yi dünyada saygın, sözü dinlenir, kalkınmış bir ülke yapacak projelerle milletimizin huzuruna çıkmaktadır. Türkiye’de uzunca bir süredir yaşanan akıl tutulmasının sona erdirilmesi ve toplumsal bir mutabakatla, birlikte yaşama iradesinin güçlendirilmesi ve vatandaşlarını hor görmek yerine onlara değer veren bir devlet aklının oluşturulması için hazırladığımız ana projeler ile bunların uygulanmasını düzenleyen alt projeler geliştirilmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin mutlaka çözüme kavuşturması gereken acil sorunlarına ilişkin olarak ’Öncelikli Eylem Planı (ÖNEP)’ hazırlanmış ve çözüme yönelik süreç takvimlendirilmiştir. Bu yüzden de sizlerden 7 Haziran’da yetki istiyoruz."
Ziyaretlerinde Emin Çınar’a, diğer milletvekili adayı Hayati Hamzaoğlu, MHP İl Başkanı Hacı İbrahim Maşalacı, MHP Merkez İlçe Başkanı Ali Osman Kurtçu, Ülkü Ocakları Başkanı Resul Köprülü, il ve ilçe yönetimi ve kadın kolları ile partililer eşlik etti.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.