Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyarbakır’da
Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda halka hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin kendisini “Cumhurbaşkanı meydanlara kimin parası ile çıkıyor” şeklinde eleştirdiğini belirterek, “Devle...
Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda halka hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin kendisini “Cumhurbaşkanı meydanlara kimin parası ile çıkıyor” şeklinde eleştirdiğini belirterek, “Devletin parasıyla çıkıyorum. Bu benim en doğal hakkım. Yasal hakkım. Cumhurbaşkanı olarak buradayım. Yüzde 52’nin oyu ile buraya geldim” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 640 milyon TL tutarındaki 223 yatırım projesinin toplu açılış törenine katılmak üzere geldiği Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda halka seslendi. Konuşmasına, meydanı dolduran kitleyi selamlayarak başlayan Erdoğan, önce yaptıkları hizmetleri anlattı, sonra da başta HDP olmak üzere, muhalefete yüklendi. Diyarbakır’ın tarihi boyunca tüm büyük medeniyetlerin merkezinde yer aldığını belirten Erdoğan, kentte 6 peygamber mezarı ile 3 peygamber mekanının olduğunun rivayet edildiğini anımsattı. Diyarbakır’ın 639 yılında fethedilerek, Türkiye’nin İslam ile müşerref olan ilk şehri olduğunu ifade eden Erdoğan, “Bu şehir, 41 sahabenin mübarek bedenlerine ev sahipliği yapıyor. Bunlardan 30’unın mezarı biliniyor. Tam 1376 yıldır bu mübarek beldenin üzerinden hamdolsun ezan sesi eksik olmadı. Fethinden bu yana Diyarbakır coğrafyamızda İslam’ın hep bayraktarlığını yaptı. Coğrafyamızın zaferlerinde Kürt ve Zaza kardeşlerimin çok büyük payı ve emeği var. Doğudan batıya doğru tüm Anadolu’nun kapılarını İslam’a açan Malazgirt savaşında Alparslan’ın, Selahattin’in Eyyübi’nin yanında hep bu coğrafyanın mert insanları vardı. Sarıkamış’ta Çanakkale’de bu ülkenin tüm evlatları, tüm etnik grupları hep birlikte mücadele verdi. Çanakkale’deki şehitliklere gidip, oradaki mezar taşlarını incelediğinizde bu kardeşliğin derinliğini çok iyi görürüsünüz” dedi.
“BÖLGE İNSANI İKİ ATEŞ ARASINDA KALDI”
Cumhuriyeti Türkiye’de yaşayan tüm etnik kökenleri hep beraber kurduğunu anlatan Erdoğan, ancak cumhuriyet döneminde et ve tırnak gibi iç içe geçmiş bu ülkenin her kesiminden insanların inancından, meşrebinden ve hatta kılık kıyafetinden dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını ifade etti. Bunların acısının hep beraber yaşandığını kaydeden Erdoğan, “Törer olayları nedeniyle çok kan aktı, çok can yandı. Yanlış politikalar ve terör örgütünün vahşeti bölge insanını iki ateş arasında bıraktı” diye konuştu.
Partilerini kurarken Anadolu’yu dolaştığını ve kanaat önderleri ile görüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, onlara ‘Ne istiyorsunuz?’ diye sorduğunda, hepsinin kendisine ‘OHAL’i kaldır, bize yeter’ cevabı verdiğini söyledi. Bunun ardından iktidara gelmeleri ile birlikte yaptıkları ilk işin OHAL’i kaldırmak olduğunu anlatan Erdoğan,
“Ancak yeter miydi? Bize göre yetmezdi. Biz dedik ki; eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ekonomi de yükselen bir Türkiye var. Batıda ne varsa Diyarbakır’da da o olacak. Biz bu adımları attık mı? Attık. Şu anda eğitimde yavrularımız rahatlıkla okullarına gidiyor. Bütün kitaplarını bulabiliyorlar. Akıllı tahtalar sınıflara asılmaya başlandı. Tablet bilgisayarlar verilmeye başlandı. 10 milyon tablet bilgisayarı tüm Türkiye’ye dağıtacağız. Bunlar yeterli değil. Dedik ki tüm Türkiye’de üniversiteler olacak. Şu anda üniversitesi olmayan ilimiz yok. Şimdi soruyorum; Biz Kürtlerin temsilcisiyiz diyenler, bu üniversiteleri siz mi kurdunuz? Bu okulları siz mi yaptınız? Yavrularımıza bu kitapları siz mi verdiniz? Sağlıkta 12 yıl önce hastanelerin hali ortadaydı. Bu güzelim eserleri kimler inşa etti? Biz inşa ettik. İlaçlarınızı her eczaneden rahatlıkla alabiliyor musunuz? Kürtlerin temsilcisiyiz diyenler mi yaptı bunları. Hakkari’de Yüksekova’da 150 hastanenin bir açılışını yapacağım. Gidemezsiniz dediler. Vatandaşlar oraya gelemediler. Aynı gün merkezde ikinci bir hastaneyi açacağım. Onları da tehdit etmişler. Kimse gelemedi. Değerli kardeşlerim bir bayan doktor genç yanıma geldi bana ne dedi biliyor musunuz? ‘Biz evlerimize giderken, hastaneye gelirken hep tehdit ediliyoruz. Tehdit altındayız. Ne olur bize hastanemizin yanında lojmanlar yapın da rahatlayalım.’ Hemen talimat verdik. Öğretmen, doktor, hemşirelerimize süraatle lojman yapımına gideceğiz. Biz size hizmetkar olmuşuz ezelden beri. Ama bu mücadeleyi beraber vereceğiz. Beraber veremezsek bu terör örgütünün mensupları cirit atmaya devam eder” dedi.
“İNANÇLARIMIZLA DA OYNAMAYA BAŞLADILAR”
İşsizliğin buralarda daha fazla olduğunu çünkü işadamlarının çekindikleri için gelip, buralara yatırım yapamadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Çünkü bunlarda insaf yok. Bunlar ki okulları, kütüphaneleri, camileri yakıyorlar. Çıkmış diyor ki; ‘Diyanet’i kaldıracağız.’ Benim Kürt, Zaza kardeşim dindardır. Şu hale bak. Şu yaklaşım tarzına bak. Bu ülkenin yüzde 99’u Müslüman. Bunlar bizim inançlarımızla da oynamaya başladılar. Onun için 7 Haziran’ın önemi çok büyük. Beyefendi rahatsız oluyor. ‘Cumhurbaşkanı meydanlara kimin parası ile çıkıyor’ diyor. Devletin parasıyla çıkıyorum. Bu benim en doğal hakkım. Yasal hakkım. Cumhurbaşkanı olarak buradayım. Yüzde 52’nin oyu ile buraya geldim. Bu beyefendiler de aday değimiydi. Aldıkları oy belli. Sen yüzde 52 alsaydın ben sana saygı duyardım. Geçenler de baktık ki ağabeyi de dağlardaymış meğerse. Hal bu hamdolsun biz milletimizle bütünleştik.”
“BUNLARIN ANAMUHALEFETTEN FARKLARI YOK”
Bu bölgeye sıfatı ne olursa olsun yürütülen tüm baskı ve şiddet politikalarının çok sinsi bir hedef ve amacının olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu amaç bölgedeki tüm Kürt kardeşlerimin 1376 yıldır şerefle taşıdıkları yücelttikleri uğrunda nice mücadele verdikleri inançları ile etnik kimliklerini birbirinden ayırmaktır. Diyaneti kaldıracağız diyorlar. Bu Diyanet, Kuran-ı Kerim’in Kürtçe mealini yaptı. Ben diyor; Kürt vatandaşımın da Diyanet İşleri’yim. Onun için de bu hazırlığı yaptı. Birçok eserleri şu anda Kürtçe’ye de tercüme ediyor. Çünkü ‘Ben bu ülkede sadece Türk’ün değil, 78 milyonun Diyanetiyim’ diyor. Çıkıp diyorlar ki BİZ İmam hatipleri de kapatacağız. Bunların ana muhalefet partisinden farkı var mı? Geçmişte onlar bu işleri yaptı. Fakat şimdi artık buna ulaşmak çok zor. Mümkün değil. Değerli kardeşlerim bu ülkede bu millet imam hatip okullarını kurdu, sahip çıktı ve bir ara 60 bine indirdiler. Şu anda 1 milyona ulaştı. Niye? Zorla mı ulaştı? Silahla tehdit edilerek mi ulaştı? Eğitim özgürlüğü bu. Vatandaş evladını ister düz liseye ister imam hatibe gönderir. Karışamazsın. Bir taraftan özgürlük diyeceksin sonra gelip bunlara karışacaksın. Karışamazsın. Kızlarımızın başörtüsü ile oynadılar. Geçen gün Danıştay yeni bir karar daha verdi. Ne dediler artık ortaöğretimde de müdahale edemesiniz dediler. Benim kızlarım ülkemde üniversitelerde, imam hatiplerde başörtülü okuyamadı. Ama şimdi bu dertler kalktı. Şimdi istediğin üniversiteye gidiyorsun. Katsayı, kota yok. Adalet budur işte. Biz bunun gereğini yaptık. Ve bizi bölemeyecekler. Bizi ayıramayacaklar. Yalnız et ve tırnak olmalısınız. Türk, Kürt, Zaza ayrım yok. Tek devlet, tek millet, tek vatan ve tek bayrak. Bu yolda bir olacağız. İri, diri, kardeş olacağız. Hep birlikte Türkiye olacağız.”
“HER PARTİYE EŞİT MESAFEDEYİM”
“Şimdi bunlar yanlarına bir de paralel yapıyı aldılar. Beraber çalışıyorlar” diyen Erdoğan, şu ifadelerde bulundu:
“Diyarbakır Belediyesi’ni ziyaret edecektik. Tabi dediler ki böyle böyle havalimanında sizi karşılayacaklar. Tabi yüzde 52 oyla cumhurbaşkanı seçilmişsin, belediye başkanı nezaketen havalimanına gelip sizi karşılamaz mı? Son anda meğerse bunlar Kandil’den talimat almışlar. ‘Cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirdi. Onun için havalimanlarına karşılamaya gitmeyeceksiniz’ diye. Ben buradan sesleniyorum. Her partiye eşit mesafedeyim. Gönlümde tabi bir parti var. Ama ben milletin tarafındayım. Milletin değerlerine karşı olanların asla tarafında olamam. Tabi gelmeyince hanımefendi ben de belediyeyi ziyaret edemedim. Bunların yaklaşım tarzı bu. Sen belediye gibi bir tüzel kişiliğin başında olacaksın. Cumhurbaşkanını belediyenin kapısında karşılayacaksın. Yok öyle bir şey. Tabi biz bu adımlarımızı kararlı bir şekilde atarak, ülkemizi çok daha iyi bir noktaya taşıyacağız. Düne kadar birbirleri ile ittifak etmeyenler, şimdi birbirleri ile ittifak ediyorlar. Millet bu oyuna gelmez, Diyarbakırlı hiç gelmez. Benim Diyarbakırlı kardeşlerim eski Türkiye’yi çok iyi bilir. Bu dağların, toprakların, Dicle’nin, Fırat’ın dili olsa da konuşsa. Ben Kürt kardeşlerime buradan sesleniyorum. Belediye binasının önünde gözü yaşlı ağlayan anneleri nereye koyacaksınız? Niye ağlıyordu o anneler. Kürt değil miydi onlar? Neden oradan söküp, attınız? O anneler bana da gelmişti. Ancak biz Kürt kardeşlerimin haklarını hukuklarını sonuna kadar savunacağız. Kürt kardeşlerimin ayrılmaz bir parçası olduğu bu millet ulu bir çınar gibidir. Bu çınarın köklerini kurutmak isteyenlerin amacı önce bu heybetli gövdenin içini boşaltmak, sonra da onu devirmektir. Bu oyun defalarca sergilendi. Hiçbirinde başarılı olamadılar. Bundan sonra da olamayacaklar.”
“İSTANBUL’U KARIŞTIRMAK İSTEDİLER”
2001 yılında attıkları adımlarla yola çıktıklarını ve halkın da kendilerini sahiplendiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hızla yürüdük ve bu günlere geldik. Bu bölgedeki kardeşlerim artık o kadar bunaldı ki, artık bu tehditlerden yıldılar. Bak gelen sesler önemli. Çok önemli. 6-8 Ekim olaylarında bunlar milleti sokağa döktüler. Yasin Börü’yü 5’inci kattan aşağı attılar. Sonra ona her türlü caniliği yaptılar. Sonra da utanmadan sıkılmadan böyle bir şey yapmadık diyorlar. Nerede bir terör eylemi varsa altından bunlar çıkıyor. 1 Mayıs’ı bir tatil günü olarak ilan eden biziz. Ana muhalefet yapmadı. Biz yaptık. Buna rağmen Türkiye’de sendikalar farklı illerde gayet güzel bir şekilde kutlama yaptılar. Ancak bunlar yine de İstanbul’u karıştırmak istediler. Başaramadılar. Biz diyoruz ki eğer yapacaksan yerler belirlendi git oralarda yap. Bazıları televizyonda çıkıp, ‘İstediğimiz yerde yaparız’ diyor. Yapamazsın. Bu ülkeyol geçen hanı değildir. Şimdi İstasyon Meydanı değil mi burası. Ben cumhurbaşkanıyım. Vali beye dedik ki, ‘Nerede yapacağız?’ Burayı gösterdi. Eyvallah. Ben parti başkanıyken de burayı veriyorlardı, burada yapıyorduk. Biz kamu düzenini bozamayız. Buna saygı duymak zorundasın. Şehrin uygun yerini valilik belirlemiştir. Git orada mitingini yap. Ne söyleyeceksen orada da söyle. 6 meydan ilan edilmiş. Git oralarda yap. Bak yapanlar yaptı. Her zaman söylüyorum biz sadece rükûda eğiliriz. Bunun dışında bize kula kulluk yok. Ve böyle geldik böyle gidecek.”
“BÖLGE İHMAL EDİLİYORDU”
Yılların ihmali ve terörün yıkıcı etkisi altında bölgenin yıllarca Ortaçağı yaşadığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Diyarbakır’da 2002 öncesi bölünmüş yol uzunluğu 44 kilometreydi. Biz 2003-2014 yılları arasında 343 kilometre bölünmüş yol yaptık. 2002 öncesi 10 yılda Diyarbakır’a yapılan harcama 179 trilyondu. Diyarbakır’da son 13 yılda yaptığımız toplam yatırım 19 katrilyon. Bunların hepsi Diyarbakır’a yapıldı. Bunları birilerinin emri ile yapmadık. Diyarbakır’ı sevdik ve buranın sorumluluğunu da taşıyoruz dedik. O anlayış ile yaptık. Ulaştırmadan sağlığa, eğitimden tolu konutlara kadar bütün bu adımları attık. Tarımda çok ciddi adımlar attık. Verilen kredilerin haddi hesabı yok. Şimdi bakın Diyarbakır’ın arka sokaklarında dolaştığımızda hali görüyoruz zaten. Benim bir şey dememe gerek var mı? Ama birileri de diyor ki onların hiçbiri önemli değil. Önemli olan ideoloji. İdeoloji ile karın doymuyor. Bugün bölgede birçok yerde normalde belediyelerin yapması gereken işleri sırf vatandaşlar mağdur olmasın diye ilgili bakanlıklar yürütüyor. Mesela Van’ın içme suyu ihtiyacını karşılamak belediyenin görevi. Yapmadılar, talimat verdim Orman ve Su İşleri Bakanlığı yaptı. Şimdi de Van’da billboardlara bir şey asmışlar. Musluk, musluktan kan akıyor kan. Ey o pankartları asanlar bunun hesabını verecekler. Bu işin lamı cimi yok. Siz o musluklardan kan akıtabilirsiniz. Bizim musluklarımızdan şimdiye kadar pırıl pırıl su akmıştır su. İstanbul’a belediye başkanı olduğum zaman maalesef çamurlu su bile akmıyordu. Bir yılda şakır şakır sular akmaya başladı. O gün bugün İstanbul’da suyumuz kesilmez. Belediyecilik hizmet işidir, aşk işidir. Eğer yoksa böyle bir sevdanız bu tür afişler asarsınız. İdeolojik belediyeciliğin İzmir’i ne hale getirdiğini biliyorsunuz değil mi? Orada da baraj yaptık. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Biz bu anlayış ile yürüyoruz. Böyle yürüyeceğiz. Bu bir zihniyet devrimidir. Kimsenin artık Türkiye’yi bugün geldiği yerden geriye götürmeye gücü yetmez. Buna kimse izin vermez.”
“SIRA SİLAHLARIN ÜZERİNE BETON DÖKÜLMESİNDE”
Sürece ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu süreci de hep beraber inşallah noktalayacağız. 15-20 yıl öncesini düşünün. Hayal edemezdiniz. Türkiye bir olgunluk ve özgüvene ulaştı. Önümüzde bir seçim var. Tüm partiler özgürce adaylarını belirlediler. Seçim kampanyalarını yapıyorlar. Herkes aldığı oya göre mecliste temsiliyet yapacak. Ya da meclis dışında kalacaklar. Cumhurbaşkanı olarak bu süreçte iki şeyi gözetmek zorundayız; her vatandaşın iradesinin sandığa özgürce yansıyacağı bir ortamda geçmesi. Demokratik hakkınızı kullanın. Tüm siyasi partilerimizden de bu hususa hassasiyet göstermelerini istiyorum; projeleriniz ile milletin gönlünü fethetmeye çalışın. Silahların gölgesinde particilik oynamaktan vazgeçmeyenlerin süreci eleştirme hakkı yoktur. Devletin kurumları üzerine yapanı gelmiştir. Artık sıra silahları gömüp, üzerine beton dökmeye geldi. Sürecin samimiyet göstergesi budur. Bu adımı atmayanların söyleyecek sözü yoktur. Tüm partilerden ülke ve milletin geleceği ile ilgili projeler üretmelerini istiyorum. 400 milletvekilini kim alırsa alsın ama bir adım atalım. Ben her partiye eşit mesafedeyim. Ama diyorum ki doğrudan milletin oyları ile işbaşına gelmiş bir cumhurbaşkanı olarak benim de görüşlerimin olması tabidir”.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.