Çiftçinin seveni başka, öpeni başka!
"Atatürk, 1936 yılında Florya Köşkü'nden, yaveri Nuri Conker ile birlikte kaçıp Büyükçekmece taraflarına gitmiştir.Burada dolaşırken, çift süren Halil Ağa adlı bir köylüye rastlamıştır.
Halil Ağa, çiftin bir tarafına öküz, diğer tarafına ise merkep koşmuştur.
Atatürk, kendisini tanımayan Halil Ağa'ya, çifte öküz yerine neden merkep koştuğunu sormuştur.
Halil Ağa, öküzünün vergi memurlarınca alındığını söylemiştir.
Atatürk, bu konuyu yetkililere neden iletmediğini sorunca Halil Ağa; kaymakam, vali ve başvekilin kendisinin dertleriyle ilgilenmeyeceklerini söylemiştir.
Atatürk, büyük üzüntü içinde Halil Ağa'nın yanından ayrıldıktan sonra yaverine, İstanbul valisini, başvekili ve bakanları köşke çağırmasını emretmiştir.
Halil Ağa'nın da köşke çağrılmasını istemiştir.
Köylü Halil Ağa da köşke çağrılmıştır.
***
Devletin üst düzey yöneticileri köşkte sofradayken Atatürk, "Birazdan efendimiz gelecek" diyerek masadakilerin dikkatini çekmiştir.
Bir süre sonra "efendilerinin sofraya buyurması" talimatını vermiştir.
Atatürk, köylü Halil Ağa'yı sofradakilere tanıttıktan sonra ondan, devlet yöneticileri hakkında kendisine söylediklerini aynen tekrarlamasını istemiştir.
Halil Ağa, utana sıkıla, Atatürk'e söylediklerini aynen tekrarlamıştır.
Herkes şaşkınlık içindedir.
***
Halil Ağa sofradan ayrıldıktan sonra Atatürk, yöneticilerin gözlerinin içine bakarak şunları söylemiştir:
"Halil Ağa'nın öküzünü elinden alan bir yasa yaptıksa, bu yasa, yurt çıkarlarına aykırıdır.
Nasıl yaparız? Eğer yaptığımız yasa böyle yorumlanıyorsa, hükümet nasıl bir yönetim içindedir?
Bu çark iyi dönmüyor beyefendiler!
Hükümetin müfettişleri var, kaymakamları var.
Bunlar Halil Ağa'nın öküzünü vergi borcundan satıyorlar. Yaptıklarının ne demek olduğunu elbette bilmeleri gerekirdi.
Hadi bunları bırakalım, milletvekili arkadaşlarımız var.
Toplumla, halkla konuşuyorlar. Bunlar da size bir şey söylemiyor.
Bir parti örgütümüz var (CHP'yi kast ediyor), onlar da yurdun zararına olan böyle bir uygulamadan söz etmiyor.
Biz Cumhuriyet'i anlatamamışız baylar.
Halil Ağaların başına gelenler, Hükümete ve Büyük Millet Meclisi'ne ulaşmıyorsa, tehlike var demektir."
***
Sinan Meydan'ın "Akl-ı Kemal" kitabının ikinci cildinden yaptığım bu alıntıdan, kıssadan hisse...
Ege'den örnekler vereceğim.
Narenciye üreticisinin elinde binlerce ton ürün kaldı.
Pamuk deryası Söke, Nazilli ovaları, beyaz altını çoktan bıraktı.
Çünkü ürün para etmiyor.
Ödemişli patates üreticisi, hak ettiğini bırakın, zararına satıyor ürününü...
115 kuruştan satılması gereken süt, ancak 80 kuruşa alıcı buluyor.
Üretici, sütünü yollara dökerek durumu protesto ediyor ama kimin umurunda...
Bu durumu görüp harekete geçmesi gerekenler, maalesef süt dökmüş kedi gibi...
Üstelik muhalefet, yaşanan krizi defalarca anlattıkları halde...
***
Hal böyleyken...
İktidar partisinin Egeli milletvekillerinin, bürokratların, ne yazık ki Atatürk'ün fırça attığı vekillerinden, bürokratlarından hiçbir farkı yok.
Herkes sessiz, hiç kimse görmüyor, duymuyor, bilmiyor.
Çiftçinin seveni başka, öpeni başka!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.