Tarih Bizi Yazdı...

Mine Mulcar

Ülkemizin yakın tarihi olayları arasında Kurtuluş Savaşı'ndan sonra, beni en çok etkileyen olaylarıdır altmış kuşağı ve seksen kuşağı. Yaşadıkları zorlu darbe dönemi ve o dönemin yasaklı koşulları. Tıpkı son iki aydır aralıklarla bizlerin yaşadığı sokağa çıkma yasağının bir kaç doz fazlasını yaşamışlardı. Çocukluğum ve gençliğimin ilk yılları aile büyüklerimin o dönemdeki anılarını dinlemekle geçti. Tabii ki dönemin siyasi olaylarını onlarca kez okudum. Ama benim merakımı en çok kamçılayan, gıda dağıtımı başladığında komşuların koşup birbirlerinin camını tıklatarak "koş komşum yağ gelmiş" demeleriydi. Tüp almak için günlerce bekleyişleri. Tam sıra kendilerine gelmişken stokların sona ermesi ve yeniden evdeki çorbayı kaynatabilmek için bitmeyen o bekleyişler... Ülkelerinin geleceği ile ilgili duydukları kaygı korkular, o kenetlenme anları. Tıpkı bizim her akşam Bakan Koca'yı dinlemek için bekleyişimiz gibi onlarında radyonun başında haber alabilme çabaları. Twitter yoktu tabi...

Şimdi tarihe tanıklık etme sırası bizde, tüm dünya ülkeleri ve ülkemiz covid-19'u yendikten, üstünden yıllar geçtikten sonra bile bazı şeyleri asla unutmayacak. Onlarca kitaba konu olacağız ve o kitaplar bizi anlatacak. Onlarca film sahnelenecek ve sahnede hep bizden, bu günümüzden kesitler izleyeceğiz. Geçmiş dünya tarihine konu olmuş Veba, Kolera, İspanyol Gribi'nin filmlerle anlatıldığı gibi bu günümüzde onlarca farklı ülkenin farklı filmleriyle geleceğe taşınacak. Ve bizlerin o filmleri torunlarımız izlerken "Oradaydık, bunu biz yaşadık" dediğinizi duyar gibiyim. Başka ülkerin filmlerini izlerken medya aracılığıyla öğrendiğimiz ama tanık olamadığımız binlerce şeye hayretle bakacağız. Çin halkının ve doktorlarının "Bildiğiniz her şeyi unutun" söylemlerini gözümüzün önüne serilen sahnelerle izleyeceğiz. İngiltere'de ismini açıklamak istemeyen bir doktorun "Keşke ölenlerin yüzlerini unutabilsem, bu korku dolu manzarayı asla unutamayacağım. Ben geçen hafta gözümün önünde ölen insanların yüzlerini unutmak istiyorum" demişti. İngiltere'nin en ünlü oyuncularından biri bu filmde yer aldığında bu sözleri söylemeden o film sona ermeyecek.

Sağlık çalışanı anne ve babaların günlerce çocuklarından uzak kalmak zorunda oluşlarını, Münih'te Doktor Seyfi Al'ın çocuğuna dokunamayıp camın arkasından gördükten 2  gün sonra öldüğünü, Türkiye'de ilk korona virüs vakalarına bakan Doktor Cemil Taşcıoğlu'nun ömrünü adadığı mesleğini icra ederken korona virüse yakalanıp "Tüm ilaçları benim üzerimde deneyebilirsiniz" dediğini ve bunu söyledikten iki gün sonra öldüğünü, İzmir'de iş yeri hekimi olarak çalışan iki doktor kardeşin aynı kaderi yaşayıp Muharrem İdiz ve Nuri İdiz'in virüse yenik düşüp ölmelerini,Aile Hekimi Yavuz Kalaycı virüs nedeniyle ölmeden hemen önce bir arkadaşına söylediği sözleri "Kızlarım çok küçük sahip çıkarsınız değil mi?" diyerek tüm ülkeyi gözyaşlarına boğuşunu yaşadık. Ve daha tek tek saymakla bitiremeyeceğim hikayesine ulaşmayı başamadığım onlarca sağlık çalışanın, Koronavirüs ile kesişen yaşamlarını izleyeceğiz. 

Kenetlenmeyi başaramadığımız anlarda ne kadar bencil olduğumuzu; Korona şüphesiyle yatışı yapılmak istenen hastaların 14 gün karantinada kalmak istemediği için hastaneden kaçma çabalarını, yurtdışından veya umre ziyaretinden dönen kişilerin karantinayı kabul etmeyip hem kendilerinin hemde bizlerin yaşamlarını nasıl tehdit ettiklerini, hatta bir kadını esir alan emekli astsubayın polis ekiplerince tutuklanırken polisin yüzüne tükürüp "Ben koronalıyım" demesini unutacak mıyız? Yazmakla sığdıramadığım ama her şeyi unutsakta en unutulmazımızın çocuklarımızdan, ailemizden, en sevdiğimiz akrabalarımızdan, dostlarımızdan ve arkadaşlarımızdan nasıl uzak kaldığımızı yazdı tarih. Karşılaştığımızda birbirimize özlemle bakışımızı yazdı. Tarih bizi yazdı.

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.