Bu haftaki yazımda benden sıklıkla yapmamı istediğiniz şeyi yaptım. Özellikle kadın okuyucularım gerçekleştirdiğim yaşam koçluğu görüşmelerinden notlar okumak istediklerini yazdı. Vakit bulabildiğim ölçüde hiçbir mesajı yanıtsız bırakmamaya özen gösterdiğimi biliyorsunuz. Yüz yüze yaptığım görüşmelerin içeriğinden kendilerine pay çıkartmak isteyen kişilerin sayısı artınca bu talebe kayıtsız kalmak istemedim. Şimdilik tek seferlik olarak düşünsem de buna sanırım zamanla karar vereceğim. Faydasının olduğunu hissedersem belki çok sık olmayarak ara ara devam edebilirim. Tahmin edebileceğiniz gibi bir danışanımın gündemini kapsayan kısa bir hayat hikayesi aktaracağım. Tabi ki küçük bir kısmı olacak. Ve aramızda sözleşmeyle güvence altına alınmış gizlilik ilkesinin dışına hiç çıkmadan. Kendisinin bilgisi ve izni dahilinde. Sadece isim değişikliği yapmak sakıncalı olabileceği için bahsi geçen kişilere şehir ismi seçtim. İsmi İstanbul, seansımıza en çok konu olan diğer kadının ismi ise İzmir.
İstanbul ile başlangıçta eşi ve kendisiyle ilişki danışmanlığı üzerine iki seans yaptık. Zor sayılmayacak bir sorunu birlikte aştıktan sonra İstanbul beni tekrar arayıp en az eşiyle arasındaki sorun kadar kendisini rahatsız eden komşusuyla olan ilişkisinden söz etti. Ve yeniden buluştuk. Konunun kim ve ne olduğunu söylediğimde bunun için mi başvurmuş insan böyle bir sorun için danışmana mı gider diyeceğinizi şimdiden duyar gibiyim. Ama biliyorum ki İstanbul’un sorunu dünyada her beş kadından üçünün zaten yaşamakta olduğu ama çözmek içinde çaba göstermek yerine kendisini yiyip bitirdiği sorunlardan sadece biri.
İstanbul, dört katlı bir apartmanda ev sahibi olarak yaşıyor apartmanda iki tane ileri yaşlara ulaşmış komşuları var onlarla ilişkisi gayet iyi. Diğer komşusuyla yani İzmir ile yakın yaştalar ve fiziksel özellikleri de birbirine yakın. Her ikisi de çalışan kadınlar. Çocuk sayıları farklı. Tam beş yıldır aynı apartmanı paylaşıyorlar ve İzmir de İstanbul gibi kiracı değil, ev sahibi. Aralarındaki sorunu çözmeyi başaramazsak İstanbul dekorasyonunu ve tadilatını özenerek yaptırdığı borcunu ödemek için çok çabaladığı evinden vazgeçerek başka bir mahalleye başka bir eve taşınmayı düşünüyor. Bazı detayları atlayarak İzmir’in İstanbul’a neler yaptığını anlatayım.
En sık yaptığı şeylerden biri, İstanbul’u sürekli olarak eleştirmek, bunu gizli bir tatlılığın arkasına sığınarak sanki yardım etmek, akıl vermek ister gibi iyi niyet taşları kullanarak yapıyor ki İstanbul dışındaki kişiler farkına varamasın aksine ne kadar iyi niyetli olup İstanbul’a yardımcı olmaya çalışıldığı düşünülsün. İstanbul’un çocuğuna olan yaklaşımını eleştiriyor. O şekilde değil bu şekilde yaklaşmalısın diyor. Tavsiyesine uyup başarısız olduğunda becerememekle suçluyor. İstanbul onu dinlemeyip kendi uygun bulduğu şekilde davrandığında benim dediğim gibi yapmadın sonuçta bu oldu diyor. Ve tahmin de edebilirsiniz ki bu tatlı eleştiriler her zaman değilse bile sıklıkla İstanbul’un eşinin de bulunduğu anlarda yaşanıyor.
Bu ve bunun gibi yaptığı yemekten tutunda, aldığı kıyafete kadar birçok konuda İstanbul’u canını sıkacak şekilde eleştiriyor. Onları birbirlerine en çok bağlayan konulardan biri de çocuklar. Çünkü birlikte oynamayı çok seviyorlar. Özellikle covid-19 günlerinde dışarıya çıkılamadığı için çocuklar ya İzmir'in evinde ya da İstanbul'un evinde buluşup oynuyorlar. Bu da anneleri ve babaları akşam oturmalarda sıklıkla bir araya getiriyor. İstanbul birkaç kez İzmir’e olan kırgınlıklarını kendi eşine anlatıp biraz araya mesafe koymak istediği söylemiş. Fakat eşi tarafından kötü niyetli olmakla suçlanmış. Ona eşine kızmamasını söyledim. Çünkü erkekler bu gibi konuları biz kadınların gözünden görmeyi başaramazlar.
Üstt anlattığım sıkıntılı durumlar sürekli yaşanan şeyler değil. Nadiren de olsa İzmir elini vicdanına koyup gerçekten İstanbul’un yanında olup ona destekte olabiliyor. Çocuğu hasta olduğunda günlerce yardımcı oluyor. Dışarı çıkmak zorunda olduğunda ya da birçok konuda İstanbul’un işini kolaylaştırıyor. Tabi aynı şeyleri İstanbul da İzmir için yapıyor. Bunlar zaten işin içinden çıkılmasının zor bir hal almasına neden olan diğer ayrıntılar. İstanbul, İzmir'i anlatırken bazen ona sıkı sıkı sarılmak istiyorum. Bazen de saçlarını yolasım geliyor diyor. Tabiki her iki tepkiyi de veremiyor. Kızdığı anlarda ondan gördüğü iyilikleri düşünüp kendisini frenliyor. Sevdiği anlarda da kızdığı zamanki hal ve hareketlerini hatırlayıp sevgisini ona belli edemiyor.
Gelelim benim İstanbul’a neler söylediğime, kendimize nasıl bir çözüm tablosu çizdiğimize, öncelikle araya kesin bir küslük getirmek istemiyor çünkü bu durum en çok çocuğunu üzecek. Eşi ise, "Ne güzel çay kahve içtiğimiz arkadaşlarımız vardı senin yüzünden kaybettik" diyecek. Bunlar neden araya kesin bir çizgi çekemeyecek olmamızın sebepleri. Diğer sebepse İstanbul, İzmir’in kendisiyle yüzleşmesini ve yaptığı şeylerin bir hata olduğunu farkedişini görmek istiyor. İşte benim için bu konunun bir yaşam koçluğu konusu olmasına neden olan durum İstanbul’un bunu istemiş olması. İlk sorusu "Acaba bende ona aynılarını mı yapsam" oldu. Benim cevabımsa kocaman bir HAYIR. Çünkü bir insana ayna tutup yaptıklarının hata olduğunu kabul etmesini sağlamanın yolu onun bize yaptığının aynısını ona yapmak olduğunu düşünürsek biz, biz olmaktan çıkar o oluruz. O olmanın zararlarını daha önceki yazılarımda anlatmıştım. Bu yüzden yeniden o konuya girmeyeceğim. Peki başka neler yapılabilir. Net olmak, bu gibi kangren olmak üzere olan ilişkilerde en kısa çözümdür. Ancak riski ise karşımızdaki kişiyi tamamen kaybedebilecek olma ihtimalimizdir. Çünkü insanlar nasıl biri olduğu yönünde kendisine söylenen sözleri işitmeyi istemezler. Özellikle İzmir gibi narsist kişilikteki insanları çok daha tehlikeli bir hale getirebilir. Neden mi? Çünkü İzmir, İstanbul’a yaptığı şeylerin hepsini yaşamış bir kadın. Hayatında güçlü bir yere sahip bir başka kadın tarafından özellikle gençlik dönemlerinde aynı tutumlara maruz kalmış biri. Genellikle aynı kişi ya da kişiler tarafından aşağılanmış. Bazı şeyleri çok güzel yapıp övgüyü en çok hak ettiğini düşündüğü anlarında bile olumsuz tepkilere maruz kalmış. Azaltılmış ve görmezden gelinmiş. Bu da içinde henüz kendisinin bile farkında olmadığı öfke tohumlarının var olmasına neden olmuş. O tohumlar her fırsatını bulduğunda filiz veriyor. İzmir’in hayatında bunu ona yapan kişinin kim olduğunu tahmin etmek benim için çok da zor bir durum değil. Bunları İstanbul’a söylediğimde bakış açısı ve ona olan kızgınlığı azalmıştı. Bir insanı tanımak sadece birlikte olduğumuz anların analizini yaparak sağlanmaz. Bazı davranış şekilleri kazanılmış davranış kalıplarıdır. Kendi varlığını ispat edebilmenin tek yolunun başka insanları aşağılamak, rencide etmek olduğunu sanıyor. Bunlar çok bilinen narsist tutumlardır. Bu yüzden de net olmak, kısa bir süre için B planı olarak cepte kalmak zorunda. İzmir’in yaptığı şeyin farkına varabilmesi ve değişmesi için izleyebileceğimiz ilk yol. Sevgi yolu.
Öncelikle bilmenizi isterim ki bu anlatacağım yolu hayatınızda benzer sorunları yaşadığınız herkes için kullanamazsınız. Neden? Çünkü bu sizin kendinize olan haklı kişi olma saygınlığınıza zarar verir. Sıklıkla aynı hayatı paylaşmak zorunda olmadığınız daha az birlikte olduğunuz kişiler için netlik yolunu. İzmir ve İstanbul gibi hayatınızın belli bir anını birlikte geçirdiğiniz ve geçirmeye devam etmek istediğiniz kişiler için sevgi yolunu seçin. Ona hasta olmuş bir insan gözüyle bakıp ihtiyacı olan ilacınsa sevgi olduğunu fark edin. Çünkü yukarıda tahmini olarak anlattığım İzmir’in yaşam kesitinin içinde sevgi barınmış olsaydı. Bugün bu yapıda bir kadın olmayacaktı. Bu sevgiyi doğru şekilde aktarırsanız o kişi hayatınız sonuna kadar sizi sever ve yanınızda olur. Yavaş yavaş kendi davranışlarını törpülemeye başlar. Bazen eski hali nüksedebilir. Ama zamanla azaldığını göreceksiniz. İstanbul, "Peki bunu ona nasıl hissettirebilirim" diye sordu. Bende ona sordum. Sen nasıl sevildiğini hissedersin? Sana ne yapılsa nasıl davranılsa karşındaki kişinin seni sevdiğini anlar ve bundan emin olabilirsin? Bu kısım İstanbul’un düşünerek bulacağı ve kendisinin bulması gerektiği cevaplar. Benim yol gösterici yöntemlerimin arasına dahil olabilecek birkaç notu daha ekledik. Örneğin, çocukların ve eşlerin dahil olmadığı özellikle de evde değil dışarıda geçirmeleri gereken zamanları anlattım. Yani İzmir’in kendisini ispat etmek isteyeceği insan sayısını azalttım. Olmak istediği kişi gibi davranmasındansa kendisi gibi davranabilmeyi başarabileceği zamanlar bu iki kadının başbaşa olabildiği anlarda başlayacaktır. Kafede oturup kahve içtikleri bu zaman diliminin içindeki sohbetlere çocuklar ve eşlerle ilgili konular dahil edilmeyecek. Göz ve fiziksel temaslar daha sık yaşanacak. Sonrasındaki konuşmalar gazeteye konu olmayacak kadar detay ve özel konular. İstanbul’dan bu ilişki için bir ay vermesini istedim. Tüm bunlar bizim planladığımız şekilde yaşanabilirse bir ay sonra İzmir İstanbul’u değil eşinin yanında eleştirmek, İstanbul'u eşi eleştirdiğinde tepki gösteren ilk kişi haline gelecektir. Olmama ihtimali tabi ki var. Ama sürekli aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara ulaşma ihtimalimiz olmadığı için ve o sorunu çözmekten başka yolumuz da olmadığı için yöntem değiştirmek zorundayız. Kaybedebiliriz bu hayatın doğal dengesi, ancak kaybetmeden önce kendi insani mücadelemizi vermek zorundayız. Sizce İstanbul’un çocuğunu arkadaşından mahrum bırakmak istememesi, ruhsal dengesini bozmayacak insan ilişkilerine sahip olmak istemesi az şey mi? ben kendisini bir kez daha buradan tebrik ediyorum. Peki bu yazıdan ve seanstan ne çıkardık merak ediyorum. Sizce biz burada İstanbul’a mı yardım ettik yoksa İzmir’e mi? Cevap her ikisi içinde evet olabilir. Ancak fark ettiğiniz gibi asıl sorunlu olan kişilerin bir başkasının hayatını sorunlar yumağı haline getirdiğini gördük değil. İlişkilerimizin birçoğu buna benzer. İki yol vardır. Ya uzak kalır size yaşattığı tüm ruhsal sorunlarla birlikte onu hayatınızın dışına çıkarırsınız. Ya da o kişiyi olması gereken kişiye dönüşmesi için yardım eder ve kazanırsınız. Sizlerden ricam sizi kendilerine benzetmelerine izin vermemeniz ve kendi ruhsal sağlığınız için aynı düzende gitmesine izin vermeyip iki yoldan birini seçmeniz.
Mine Mulcar
İlişki Danışmanı
Yaşam Koçu