"Biliyor musunuz ben bu çağdan nefret ettim etimle kemiğimle nefret ettim." demişti Cahit Zarifoğlu...
Geçtiğimiz son 4 ayda 106 kadın, erkek cinayetine kurban gitti.
Eylül: 16 cinayet 20 şüpheli
Ağustos: 27 cinayet 23 şüpheli
Temmuz: 36 cinayet 11 şüpheli
Haziran: 27 cinayet 23 şüpheli
106 cinayet 77 tanede şüpheli cinayet... Şüpheli vakaların soruşturması devam ediyor. Onları da erkek cinayeti sayarsak. Son 4 ayda 183 kadınımızı bazen yemeğin tuzu yok diye, bazen camdan dışarı uzun baktı diye ya da geç vakit telefonuna mesaj geldi diye ve daha bir sürü saçma sapan sebep yüzünden kaybettik.
**
Ay başında Aydın Efeler'de Sinem Kaya'yı eşi tarafından işlenen cinayetle kaybettik.
Beş gün önce Aydın Söke'de bir kadın eşi tarafından öldüresiye dövüldü yüzü tanınmayacak halde. Ölüm tehdidi var.
Geçen hafta reddettiği erkek tarafından Didim'de öldürülüp bataklığa atılan Hatice Tusu.
Mayıs ayında Aydın Kuyucak'ta Ayşe Kaçar eniştesi tarafından kaçırılıp feci şekilde dövüldü yerlerde sürüklendi. Ölüm tehdidi var.
Temmuz ayında Muğla'da öldürülüp bir varilin içinde yakılan sonrada üzerine beton dökülen Pınar Gültekin'in yaşadıkları aylar geçmesine rağmen kanımızı dondurmaya devam ediyor.
Sebepleri her ne olursa olsun öldürmeyip boşanmak ayrılmak zorundalar. Sanki annelerinin karnından o kadınla birlikte doğmuşlar hayat boyu ona yapışık yaşamak zorundalarmış gibi reddedildiklerinde öldürmeyi hak sanıyorlar. Bu kadınlar lanet olsun ki hayatlarının bir yerinde kara cahil zihniyetli bu adamlara rast geldiler diye can veriyorlar. Hem dinen hem de hukuken boşanma hakkı var. Neden var? Yürümüyorsa birbirinizi mutsuz etmeyin ayrılın diye var ama bu katiller mutsuz etmemekle kalmayıp can alıyorlar. Cinayet işleyip can almayı kendine hak sanan bu zihniyetteki canlıları 10-15 yıl hapse mahkum edilip sonrasında tekrar toplumun içine dahil etmek insanlık dışıdır.
**
Herkesi topluma geri kazandıramazsınız. Bilerek isteyerek ve planlayarak can alan bir katili topluma kazandırmasanız da olur. 2004'te kalkan idam cezası ile yaşama hakkı kutsaldır ve sonlandırılamaz ibaresi dahil edildi. Tamam öyle kalsın. Ama nefes aldıkları sürece tekrar insana rast gelemesinler. Çünkü onların öldürdükleri toprağın altından kalkıp sevdiklerine kavuşamayacak. Çocuklar annelerinin boynuna bir daha hiç sarılamayacaklar. İşte bu yüzden pişman olmaları ya da olmamaları göz ününde bulundurulmadan hayat boyu mahkum edilmeliler.
*
Kadın cinayetleri duruşmalarında, haksız tahrik ve mahkemede iyi hal indirimleri kaldırılmalı. Planlanarak işlenmiş her cinayet ağırlaştırılmış müebbet cezası almalı.
2018 nisan ayında görülen bir kadın cinayeti davasında sanık ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı ancak ceza “haksız tahrik” indirimi uygulanarak önce 24 yıla düşürüldü. Daha sonra sanığın mahkemedeki davranışlarına bakılarak 20 yıl ceza almasına karar verildi.
Sanık A. R. O. Celselerde “karım bana bakmıyordu ve yemeğimi yapmıyordu” şeklinde savunma yapması kayıtlara geçti.
*
Neden ayrılmadın? Neden boşanmadın? Hakimler bu soruları soruyor mu soruyorsa buna aldıkları hangi cevap yüzünden bu indirimleri uygulamaları gerektiği kaanatine varıyorlar akıl alır gibi değil. Bir katilin mahkemede iyi hal göstermesi nedir sus denince susması, otur denince oturması mı? Keşke sadece bunlar olsaydı ama dahası var.
Örneğin; kravat taktığı için indirim alan katiller var. Ankara’da Hatice Kaçmaz'ın katili çok seviyordum dedi ve aşırı sevgi tutku indirimi uygulandı. Katilin tıp öğrencisi olduğu durumda gelecek indirimi verildi. Katilin mesleği toplumda önemli yeri var diyerek saygın tutum indirimi verildi. Pişmanım dediği için pişmanlık indirimi, anlık öfke ile olmuştur diyerek cinnet indirimi gibi ceza indirimleriyle karşılaşıyoruz. Kadın cinayetlerini durduracağız platformu genel sekreteri Fidan Ataselim, mahkemelerde uygulanan indirimleri bu şekilde anlatmıştı.
*
Bu ibareler var diye her cinayette kullanmak zorunda mıyız? Trafikte kaza sonucu yaşanan can kaybında tabii ki uygulanmalı ya da istemeyerek işlenmiş her suç için uygulanabilir. Ancak taammüden işlenmiş bir cinayette, özellikle kadın cinayetinde asla uygulanmamalı. Bir kadını öldürmek sadece onu öldürmek değildir. 2019 yılında öldürülen 474 kadının neredeyse hepsinin 2 ila 25 yaş arasında çocukları var. Bir kadını öldürmek dünyaya getirdiği çocuğu da öldürmektir. Hangi evlat feci şekilde can vermiş bir anneye hasret bir ömre mahkum edilir. Böyle bir acıyla yaşamak hangisi için yaşamak olur. Hakimler bu kararları verirken, sadece yitirilen canı değil. O canın ardında bırakmak zorunda kaldığı evlatları da göz önüne getirerek karar almalı. Çünkü biz kadınlar son nefesimizi verirken kendi acımızı değil. Bizden sonra öksüz kalacak olan çocuklarımız için acı çekeriz.
*
Aynı indirimler Kadir Şeker için neden uygulanmıyor. Bilerek ve isteyerek can alan bir adam 15-20 yıl ceza alıyorsa bir kadının hayatını kurtarmak için uğraşırken kazara katil olan 20 yaşındaki bir gencin 12.5 yıl ceza alması hukukun vicdanına nasıl sığabilir. Amaç nedir? Bir daha kimse kimseye yardım etme cesaretinde bulunamasın diye mi? Sokakta bir kadın çığlık çığlığa can verirken etrafta oradan geçmekte olan herkes Kadir Şeker'in aldığı cezayı hatırlayıp kendi sevdiklerinin yaşayacağı acıyı düşünecek ve yardım etmeyecek. Sokak ortasında yaşanan cinayetler için kimse görmemiş mi kimse yardım etmemiş mi der kızar üzülürüz. Bu davadan sonra kim nasıl cesaret edecek. Kadir Şeker'le birlikte insanlıkta mahkum ediliyor. Yalnız 12.5 yıl değil yaşam boyu sürecek bir mahkumiyet.
*
Cinayet davalarında uygulanan indirimler kaldırılsın. Bir kadın eşi ya da herhangi bir erkek tarafında tehdit altındaysa en sıkı önemler alınsın. Nasılsa sonuçlarını hepimiz ezberledik. Bir anlık ihmallerin mal oldu hayatlarla doluyuz. Hem de gırtlağımıza kadar dolduk. Bu durumda ciddi bir iyileşmeye halen gidilemediği için kadınlar hayatta kalmak için öldürmeyi seçmeye başladı. Zaten bunun örnekleri yaşanıyor. Kesin verilen oluşturulmadığı için rakam veremiyor olsam da. Kadınlar tarafından öldürülmekte olan erkek sayısıda az sayılmaz. Mahkemede çoğu şu cevabı veriyor. "Polis koruması talep ettim gerekli görülmedi. Ben onu öldürmeseydim. O beni öldürecekti." Bir toplumun içinde sağlıklı bireyler olabilmemiz için aile içi şiddeti, cinayeti bitirmek zorundayız aksi halde toplumu koruyamayız. Tehdidin ne denli büyük olduğu görülüp kesin çözümler getirilmeli ve bizler artık bu konunun üzerine konuşmayı bırakmalıyız. Daha pozitif yazılar yazıp toplumun yarasına parmak basıp durmak yerine toplumu ileriye götürecek aydınlatacak yazılar yazmalıyız. Bir köşe yazarının içinde yaşadığı topluma faydalı olabilmesinin yolu aynı konuyu tekrar tekrar dile getirmesi değil. Onun ufkunu açacak yazılar yazmasıyla sağlanır. Ancak ortada böylesine feci bir gerçek varken başka bir konuda yazmayı vicdanımız kabul etmiyor. Tehlike çok büyük... İnsanlığın yardıma ihtiyacı var.
Mine Mulcar