YAHU! BU ÜLKENİN EN ÖNEMLİ MESELESİ HANGİSİDİR?

Mehmet Yaşar ÖZTEKİN

Bir ülkede gözüken bir dolu soruna her gün yenileri ekleniyorsa ve bu sorunların hemen-hemen hepsi en önemli mesele olmaya doğru hızla koşuyorlarsa, acaba bu ülkenin en önemli meselesi hangisi diye merak etmez misiniz?

Belki ne fark eder, bir sürü mesele var, hepsi de en önemli zaten diyebilirsiniz.

En önemli mesele hangisidir, sorusuna yüzlerce, binlerce farklı cevap verilen modern bir devlet duydunuz mu?

Cumhurbaşkanından başbakana, bakanlardan milletvekiline, bilumum resmi makam sahibinden medyaya, sıradan vatandaşa, örgütlü sivil toplum sözcülerinin önemli önemsiz bütün açıklamalarında işaret buyurdukları en önemli mesele ve meseleler ne kadar farklıdır.

Tarım Bakanı;

‘En önemli sorunu tarım’ diye anlatır…

Çevre ve Şehircilik Bakanı;

‘Rahatlıkla şehircilik ve çevre’ diyecektir…

Orman Bakanı;

‘Yanan ormanlar ve kesilen ağaçlar’ diyecektir…

Öte yandan tek-tek bireyler ve sivil toplum kuruluşları açısından da meseleler diz boyudur;

Şehrin keşmekeşliğine mahkum olanlar için trafik, park sorunu, kaldırım işgalleri, doğalgaz sorunu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya evladını gözü yaşlı ana ve bağrı yanık baba için ayrılıkçı şiddetin ölüm makinesi PKK’dır…

İlçe Belediye Başkanları için ne demek olduğu belli olmayan Büyükşehir mi?

Bütün şehir mi?

Belli olmayan belediye yasasından ve büyükşehir belediyesinin vesayetinden rahatsız olduğunu, gelirlerin düştüğü, yetkilerin daraltıldığını söyler…

İşçi sendikaları için toplu sözleşme ve grev düzenindeki kısıtlamalar…

Patronlar için olur olmaz yere alınan vergi için gelen memurlar ile maliye müfettişleri ve kontrolörler…

Kötü oynadığı için maçtan sonra puan kaybeden futbol kulübünün yöneticilerini istifaya davet eden ve teknik kadroyu beceriksizlikle suçlayan taraftar…

Siyaset yapan yöneticilerin açıkları üzerinde suç teşkil edecek konuları ifşa eden gazetecilerin kanıtlamak isteme çabası, vs. vs.

Daha fazla uzatılması mümkün olan örneklerin ortaya çıkardığı gerçek şudur.

En önemli mesele, kişiye, kuruma ve duruma göre değişmektedir.

Devletin yüce katı nezdinde oylama ile olmasa bile konsorsiyum ile, uzlaşma ile ittifak sağlanmış milletvekillerin maaş ve emeklilikleri dışında tek ama bir tek önemli meselemiz yoktur.

Tek-tek bireyler ile sivil toplum kuruluşları açısından ise, herkesin gönlüne, cinsiyetine, dinine, milliyetine, mesleğine ve zevkleri ile duyarlı olduğu konuya göre değişen mühim meseleler vardır ve bunlar üst üste konulunca bir sürü ve en önemli meseleler seti oluşur.

YAHU! BU ÜLKENİN EN ÖNEMLİ MESELESİ HANGİSİDİR?

Kim kesin cevap verebilir?

Yönetenler, yetkililer, en önemli meselenin ne olduğuna karar verememişse, zaten kıt olan mali kaynaklar ile teknik donanımı hangi kriterler baz alınarak bu sorunların çözümü için paylaştıracaktır?

Bizim gibi ülkelerde kaynak paylaştırma işinin bir plan programa göre yapıldığı söylenirse de bu sözler pek inandırıcı olmaz. Hele politikacılar hiç ilgilenmez, zira onların ilgi alanları yeniden seçilmektir. Milli Eğitim gibi, özelleştirme gibi bir çok hayati konularda milli politikası olmayan bir ülkede, en önemli meseleler gündelik, palyatif, lay-lay-lom içinde Türk Lirası gibi dalgalanma halindedir.

Milli vicdanı, gözü-kulağı ve sesi olması gereken yazılı ve görsel medya ise, ilgi alanına giren meseleler ile kimi eften püften konuları başlığı manşete çıkartarak en önemli sorunlar setinin her gün daha fazla karışmasına katkıda bulunur ve içinden çıkılmaz bir keşmekeşliğe dönüşür. Hal böyle olunca tabii ki bu ortamda en önemli meseleyi bilmenin önemini kimseye anlatamazsın.

Hele birde seçim ekonomisi kapıya dayanmışsa yerel ve genel politikaları tespit etmeyi artık bir kenara koyunuz!

Yüksek makam sahipleri gündelik işlerin yoğunluğunda Gemerek Faciası gibi, Soma Faciası gibi, açlıktan fuhuş batağına batmış, uyuşturucu yüzünden yok olan gençler, psikolojisi bozulan insanların intiharları, kadın cinayetleri gibi kimi acı olaylar için rutine bağlanmış, “failleri mutlaka yakalanacak, sabrımızı sınamasınlar, en ağır cezaya çarptırılacaktır” gibi kimsenin kulak vermediği resmi nutuklar söylemeyi sürdüredursun, bu ülke insanının yüreğinin derinliklerinde bir burukluk oluşuyor.

Ölümün sıcaklığı gencecik bedenlere mermi olup girerken (!)

Neyse…

Son söz;

Söylediklerinin beş para etmediğini görerek meseleleri çözmek adına böyle insanların toplumda nasıl oluyor da yer ettiklerini, bir türlü anlayamıyorum. Zıt fikirleri çevire-çevire zihinler sersemleşti ve doğru ve yanlış olan her bir şey çılgınlığımız ile birbirine karıştı.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.