‘BIRAKALIM BİZİM DELİKANLILARLA SİZİN DELİKANLILAR DÖVÜŞSÜN’

Mehmet Yaşar ÖZTEKİN

“Ve.. Zamanı iyi seçilmiş bir şaka, ciddi bir öneriden çok daha fazla ilgi uyandırabilir”

Öyle değil mi?

Biz sade Türkler, Atatürk’ün söylediği gibi “Yurtta sulh, cihanda sulh” düsturunun bütün dünyada barışın hüküm sürmesini isteriz.

Bu sözlerim, sizler gibi görmüş geçirmiş ve aynı şeyleri çok çeşitli dillerde defalarca dinlemiş siyasetçilere bayat gelebilir. Ben dünyadaki insanları birbirlerini öldürmekten vazgeçirecek herhangi bir sihirli formüle sahip değilim, ancak bu yolda atılması gerekli ilk adımlara ilişkin bazı görüşlerim var. Bunlardan birini burada sizlere özetlemeye çalışacağım.

Tasarım şudur:

Bütün ulusların elli yaşını doldurmamış vatandaşları askere almalarının yasaklanmasıdır.

Eğer dünyanın büyük devletleri böyle bir anlaşmaya imza koymayı yanaşırlarsa, öteki küçük devletlerde onları izlemekte gecikmeyecek ve böylelikle dünyanın hiçbir yerinde elli yaşını doldurmamış kişilerin askere alınmaktan korkmalarına gerek kalmayacaktır.

Belki savaşı toptan yok etmeye gücümüz yetmez, ama benim inancım, bu günün savaşlarını yaşlılarında gençler kadar başarıyla yürütebilecekleridir. Bizim yaşımızdaki insanlar da roketatarların düğmelerine basabilir, güdümlü mermileri ateşleyebilir ve tankları kullanabilirler.

Yüzyıllardır süren savaşlarda, dünya gençliğinin en seçme, en yetenekli örneklerini ölüme yollayıp durduk. Savaş alanında ölmemeyi nasılsa başaranlar da ağır yaralanmış, gözlerini, kollarını, bacaklarını, hatta yüzlerinin bir bölümünü kaybetmiş durumda geri dönüyorlar.

Oysa o savaşlara karar veren yaşlılar, rahat çalışma odalarında oturup, içkilerini içerken durumu tartışıp, ahkâm kesmekten öte bir şey yapmazlar. Bu her zaman böyle olmamıştır.

Bilirsiniz eskiden bir ülkede padişahlar, şövalye ve soylular, imparatorlar ordularının başında, en önde dövüşürlerdi. Savaşa karar verenler, bizzat savaşa katılacak kadar yürekli olurlardı. Hatta oğulları savaşta ön saflarda yer almak için birbirleriyle yarışırlardı. Tıpkı Fatih gibi, tıpkı sultan Süleyman gibi, tıpkı İskender gibi, tıpkı Napolyon gibi…

Oysa bugün, ülkelerin yönetimini elinde tutan göbekli ihtiyarların sloganı şudur:

“Bırakalım, bizim delikanlılarla sizin delikanlılar dövüşsün!”

Bugünlerde toplanan barış konferanslarının resimlerine bir bakın;

Çoğu 60-70’ine ulaşmış bir sürü dazlak kafalı, koca göbekli ihtiyar karşı karşıya oturup, ülkelerinin gençlerinin ertesi gün birbirlerini öldürüp öldürmeyecekleri üstüne pazarlık etmektedirler.

Eee… Bu durumda bize düşen görev, bir anlaşma imzalayarak, savaşları tasarlayan ve kararlaştıran kişilerin ellerine silah alarak cepheye gitmelerini sağlamaktır. Askeri üniformaları elli yaşından genç olanlara giydirmemeliyiz.

Ben elli yaş sınırını, akılda tutulması kolay, yuvarlak bir sayı olduğu için seçtim. Eğer sizler bunun yerine Cahit Sıtkı Tarancı’nın dediği gibi, “Yaş otuzbeş yolun yarısı”na da çekebilirsiniz. Veya bunun yerine 40-45 yaş üzerinde durursanız, onu da desteklemeye hazırım.

Dünyada sürekli bir barışın sağlanması yolunda ilk çağrım budur;

Yaş 40-45 veya 50’nin altında olan bir insanı savaşa göndermeyelim.

Gerçi ben bir psikolog değilim ama yine de inanıyorum ki, savaşlar için, onlara karar vermek durumunda olan yaşlıları, silah altına alma yoluna gidersek sayıları yaşlı insanların değil, savaşların sayıları büyük ölçüde azalacaktır.

Ve…

Zamanı iyi seçilmiş bir şaka, ciddi bir öneriden çok daha fazla ilgi uyandırabilir.

Öyle değil mi?

Umarım ki önerimi bir şaka olarak değerlendirdiğinizi söylemiyorsunuzdur, sözlerimin her kelimesinde ciddiyim. Barış istemenin şaka sayılacak yanını göremiyorum.

Belki de 40-50 yaş sınırındaki insanları yaşlı olarak tanımlamam belki yanlış, belki de “orta yaşlı” sözünü kullanmam daha doğru olurdu.

Ama savaşlara karar veren bizler gidip bizim adımıza ölen genç adamlara oranla gene de yaşlı sayılırız.

Yazdığım bu öneri şaka değildi ama tarafların kıtalararası füzeler ve hidrojen bombalarına sahip bulunduğu bir çağda savaşın son derece gülünç bir eylem olduğu mutlaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.