Geçen hafta Nazilli’nin tanınmış ve renkli simalarından olan muhterem hocamız Hasan Fehmi Turgut ile tarihi konular üzerine sohbet etmekte idik. Konu memleketi Sandıklı’dan açıldığı için bir müddet mensup olduğu Orta Anadolu’nun büyük Türkmen ailelerinden Turgutoğulları (veya Durgutoğulları) hakkında bildiklerini ve aile büyüklerinden duyduklarını anlattı. Muhterem hocamızla bu faydalı ve güzel sohbeti yapmakta söz dönüp dolaşıp filmlere konu olacak kadar zorlu bir hayat yaşamış olan büyükbabası rahmetli Hacı Mahmut Turgut’a geldi ve kendisi bana şu bilgiyi verdi:
-Rahmetli büyükbabam Mahmut Turgut 1905 ile 1922 yılları arasında tam 17 yıl askerlik yapmıştı. Balkanlardan başlayarak Arabistan, Yemen, Çanakkale ve İstiklal savasında bulunmuştu. Çanakkale savaşındaki kahramanlığı ile ünlü 57. Alayın neferlerinden idi. Hatta sana şunu söyleyeyim. Yanlış bilinen bir husus var. 57 alayın tamamı şehit olmamış. Büyükbabam ve 3 arkadaşı İngiliz tayyareleri yani uçaklarının havadan gazlı paçavra atarak gerçekleştirdikleri taarruzda bir kayanın arkasında kaldıkları için kurtulmuşlar. Geri kalan erler ise bu taarruz sonrasında şehit olmuş. Hatta benim ismim alayın son kumandanı olan Hasan Fehmi Hoca’dan dolayı büyükbabam tarafından verilmiş.
Muhterem hocamızın anlatmış olduğu bu hikaye beni oldukça şaşırtmış ve ilgimi çekmişti. Zira hepimiz tarafından bilindiği üzere Çanakkale direnişinin sembollerinden olan 57. Alay tamamen şehit olmuştur. Alayın kahraman komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey dahi emrindeki erlerle birlikte şehit olduğu gibi, yerine geçen Elbistanlı Şevki Bey, Ispartalı Ömer Fevzi Bey birer birer şehadet şerbetini içmişlerdir. Alayda komuta edecek kimse kalmayınca alay imamı olan Konyalı Hasan Fehmi Efendi komutanlığa getirilmiş ve o da şehit olmuştur.
Ancak Hasan Fehmi Turgut hocanın verdiği bilgi bu konuda bilinmeyen ve son derece önemli olan bir detayı aydınlatmakta idi. Zira muhterem hocamız, yani 57. Alayın tamamen şehit olmadığını, hatta bunun en önemli delillerinden birisinin kendi ismi olduğunu ifade etmekteydi. Rahmetli büyükbabası sağ kurtulduğu son İngiliz hücumundan sonra şehit olan komutanının anısını yaşatmak için torununa, yani kendisine bu ismi vermişti. Tarihi açıdan son derece önemli olan bu detayı Çanakkale Savaşı’nı çalışan bazı akademisyenlerle, tur rehberlerine ifade ettiklerini de sözlerine ekledi.
Hiç beklemediğim bir anda duymuş olduğum bu önemli tarihi anekdot üzerinde karşılıklı yorum yapmakta iken, Hasan Fehmi Turgut hocamız kardeşi Mahmut Turgut Bey’in bu konuları daha iyi bildiğini, aile tarihi hakkında geniş bilgi sahibi olduğunu söyleyerek hemen telefonla kendisini aradı ve benimle görüştürdü.
Hocamızın kardeşi değerli büyüğümüz Mahmut Turgut Bey adından da anlaşılacağı üzere büyükbabasının ismini taşımaktaydı. Kendisine konuyu sorduğumda Hasan Fehmi hocayı teyit ederek, İngiliz uçaklarının gazlı paçavralar atarak alayın son kalan erlerini de şehit ettiğini, ancak büyükbabası ve iki arkadaşının kayaların arkasına sığınarak sağ kaldıklarını söyledi. Hatta İngiliz uçaklarınca atılarak ciddi yangınların çıkmasına sebep olan söz konusu gazlı paçavra kalıntılarından bazılarını çok eskiden Isparta’da bizzat gördüğünü söyledi.
Değerli büyüğümüz Mahmut Turgut Bey bu konuşmadan sonra kendisi tarafından kaleme alınan bir aile tarihçesini gönderme nezaketinde bulundu. İnceleme fırsatı elde ettiğim bu çalışmaya göre ailece Turgutoğulları Türkmenleri’ne mensup olup akrabaları arasında aynı zamanda Atçekenler bulunmaktadır. Atçekenler ya da diğer ismimleri Esbkeşân Türkmenleri, daha ziyade Akşehir ve Konya civarında iskan edilmiş olup, adlarından anlaşılacağı gibi büyükbaş, küçükbaş hayvanlarla birlikte at yetiştirmekteydiler. Osmanlı sarayı ve başkent İstanbul’un önemli ölçüde at ihtiyacını karşılamaktaydılar. Örneğin Konyalı tarihçi Zeki Atçeken, soy adından da anlaşılacağı gibi bu aileden olup Hasan Fehmi hocamız ve Mahmut Bey’in uzaktan akrabası olmaktadır. İşte ülkemiz böyle bir ülkedir. Son derece hareketli bir tarihe sahip olduğumuz için beklemediğiniz zamanlarda, beklemediğiniz kişilerden tarih hikayeleri dinler, bilgiler alır, asırlara uzanan yolculukları keşfedebilirsiniz.
Mahmut Bey’in yazmış olduklarına göre büyükbabası Hacı Mahmut Turgut 1885 doğumludur. 1905’ten başlayarak 1922 ‘ye kadar sürekli askerlik yapmıştır. Günümüzde tüm olanaklara rağmen vatani hizmetin bazen ne kadar zor olduğu düşünülürse o dönemin şartlarında 17 yıl hesap edilsin!
Hacı Mahmut Turgut’un genç bir insan ömrü süresini kapsayan askerlik hizmeti sırasında görev yerlerinden birisi Çanakkale’dir. Çanakkale savaşının sembollerinden olan 57. Alay’a makineli tüfek eri olarak katılır. Savaş esnasında 57. Alayın son kalan birlikleri üzerine İngilizler gazlı paçavra atalar. Çıkan yangın alayın kalan erlerinin şehit olmasına sebebiyet verirler. Ancak yangın esnasında Hacı Mahmut Turgut 3 asker arkadaşı ile birlikte kayalıkların arasına sıkışarak kurtulurlar. Alayın son komutanı olan imam Hasan Fehmi Efendi’ye 3,5 metre mesafede bulunan makineli tüfek eri Hacı Mahmud Turgut:
-Komutanım buraya gel! diye bağırır. Ancak Hasan Fehmi Efendi bu çağrıyı duyamaz ve şehit olur. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra doğan torununa bu olayın bir hatırası olarak Hasan Fehmi ismini verir.
Hacı Mahmud Turgut Çanakkale savaşında yalnız değildir. Kendisi gibi kardeşi 1891 doğumlu İsmail’de bu savaşta katılır ancak yaralanır. İstanbul’da Haydar Paşa hastanesinde kaldırılır ancak kurtarılamaz. Günümüzde kabri Haydarpaşa şehitliğindedir.
Evet sayın Havadis okurları. Altı yüz yıllık imparatorluğun yükünü omuzlarında sırtlayan Hacı Mahmud Turgut ve onun neslinin Çanakkale hikayesi böyledir. Ancak, daha çile bitmemiştir. Sırada Medine müdafaası ve İstiklal Harbi vardır. Daha ödenecek bedeller vardır.
Hacı Mahmud Turgut kardeşinin acısını içine gömerek bu kez başka bir mücadeleye katılır. Kutsal topraklar onları ve Fahrettin Paşa’yı beklemektedir…
Bir sonraki yazımızda inşallah bu kıymetli büyüğümüze dair diğer anekdotları paylaşmaya çalışacağım. Altı asırlık imparatorluk çınarı devrilirken, Hacı Mahmut Turgut gibi bozkırın çorak topraklarında yetişmiş, güneşten yüzleri yanmış, saban sürmekten elleri nasırlanmış Anadolu çocuklarının derisi soyulmuş omuzları bu çınarı omuzlamak zorunda kaldılar. İmkansızlıklara, yokluklara, akla hayale gelmeyecek zorluklara rağmen vazifelerini en şerefli bir biçimde yaptılar ve bizlere bu güzel ülkeyi miras bıraktılar.
Başta Hacı Mahmut Turgut ve kardeşi İsmail olmak üzere hepsinin mekanı cennet olsun!