Sultan Abdülhamid

Ali İhsan Dilmen

SULTAN ABDÜLHAMİD
Yazar: Hüseyin Çelik
Yayınevi: Alfa yayınları
Türü: İnceleme

Toplumun büyük çoğunluğunun siyasetçi olarak bildiği, ülkemizin siyasi tarihinde en uzun süre Milli Eğitim Bakanlığı yapan kişi olarak bildiği Ak Parti Kurucularından ve aynı zamanda akademisyen olan yazar bu kitapla Osmanlı tarihinin yıkılış döneminde en uzun süre padişahlık yapan, amcası 5.Murad'ın saray içi bir darbe ile tahttan indirilmesinden sonra tahta çıkarılmış, 33 yıllık saltanattan sonra yine bir darbe ile tahtan indirilen 2.Abdülhamid'i anlatıyor.

2.Abdülhamid o zamanlar henüz Osmanlı mülkü olan Selanik'e sürgün olarak gönderilmiş, orada yaşanan kargaşalardan sonra can güvenliği sebebiyle kendi isteği üzerine İstanbul'a Beylerbeyi Sarayına getirilmiş ve burada 1918 yılında hayatını kaybetmiştir.

Sultan 2.Abdülhamid dönemi istibdadın/baskının çok yoğun yaşandığı dönem olarak bilinir.
Devrinde yaşayanlar onu bu yönü sebebiyle “Kızıl Sultan” olarak tanımlamışlardır.

Dönemin Türkçüleri, Liberalleri, İslamcıları onun yönetiminin baskıcı olduğunda hem fikirdirler.

Uzun yıllar iktidarını sürdürmesinin en önemli sebebi baskıcı politikaları ve bu politikaları beslemek için kurduğu iç istihbarat düzenidir.

Sultanlığı döneminde birçok insanı jurnalciliğe/ispiyonculuğa teşvik etmiş, jurnalci/ispiyoncu insanları sürekli bahşişlerle ödüllendirmiştir.

Tarih boyu baskıcı/Despotik düzenlerin buluştuğu ortak payda hep aynı olmuş ve ürettikleri gerekçeler hep kutsal değerler üzerinden olmuştur.

Bu kimi zaman İlay-ı Kelimetullah/Allah adını yaymak, “Nizam-ı Alem” aleme nizam vermek şeklinde, kimi zaman “Devlet-i Ebed Müddet” kimi zamanda “Müesses Nizam” diyerek yapılmıştır.
Burada doğrudan; halk, millet, insan, insanın onuru, özgürlüğü, refahı yoktur.
Sadece kurulu düzen her neyse o vardır ve ona insanların itiraz etmemesi için bir takım kerameti kendinden menkul/yani faydası kendinden menkul süfli arzular vardır.

Abdülhamid dönemiyle ilgili doğru bilinen yanlışların başında yönetimde bulunduğu süre zarfında hiç toprak kaybetmediği iddiası gelir. Onun döneminde imparatorluk 3/2 toprak kaybetmiş ve bu kayıpların büyük çoğunluğu iç isyanlar/ayaklanmalar yoluyla olmuştur.

Dağılan imparatorluğu ayakta tutmak için “Siyasal İslamcılık” üzerinden siyaset takip etmiş fakat burada da istediği sonucu alamamış, o günün İslamcı bilinen aydınları, uleması tarafından istediği desteği bulamadığı gibi uygulamalarının İslamın temel esaslarına aykırı olduğu gerekçesiyle karşısında İslami değerler üzerinden itiraz edenleri bulmuştur.

O dönemle ilgili M. Akif Ersoy'un şiirinden aldığım bir bölüm ne dediğimi ifade için önemlidir.

M. Akif şöyle diyor :

“Senin etrafını alsın ki yığınlarca sefil,
Kimi idmanlı edepsiz, kimi ta'limli rezil,
Kiminin fıtratı âzâde hayâ kaydından;
Kiminin iffetli ikbaline etten kalkan.
Çünkü mâdem yürüyen sâde senin saltanatın,
Şimdilik heykeli sensin tapılan menfa'atın.”

Kendisinden sonra iktidara gelen İttihat Terakki Partisinin de uyguladığı politikalar ve baskılar neticesinde 2.Abdülhamid dönemini arayan, pişmanlık duyanlar olduysa da bu onun döneminin aklanmasının gerekçesi sayılmamalıdır.

Yani gelenin kötülüğü sadece gideni aratmıştır. Meselenin doğru anlaşılması için İttihat ve Terakki partisinin kötü yönetimi gerekçe olarak yeterli değildir.

Zira, ülkenin/imparatorluğun tek sorunu yönetim erki değil, yılların getirdiği kötü miras ve dünyanın yeni düzeninde Büyük Güç olma potansiyelimizi kaybetmiş olmak, bırakın dünyanın Büyük Güçleri arasında olmayı varlık/yokluk kavgasına düşmekle karşı karşıya kaldığımızı da unutmamak gerekir.
Ve Milli Mücadele de esasen bu şartlarda verilmiştir.

2.Abdülhamid için yakıştırılan ikinci sıfat “Ulu Hakan” dır.

2.Abdülhamid'e bu paye daha çok Cumhuriyet döneminde Necip Fazıl ve Kadir Mısırlıoğlu tarafından verilmiş ve “Kemalizme” karşı bir “Hamidizm” olarak rövanşist siyasete malzeme edilmiş ve halen edilmektedir.

Yazar, kitapta 2.Abdülhamid hakkında gündemine aldığı 24 soruyu ayrıntılı olarak cevap aramış ve bu cevapları da okurla paylaşmıştır.

Ben sözü burada keseyim ve sizi kitaptan bir bölümle baş başa bırakayım.

Kitaptan,

“Sultan Abdülhamid'in dedesi 2.Mahmud döneminden itibaren devlet yönetimine dirayetli devlet adamlarını dahil etme, Babıâli'yi güçlendirme çabası, amcası Abdülaziz döneminde sekteye uğramış, 2.Abdülhamid döneminde ise Babıâli neredeyse hayaletten ibaret kalmıştır.

2.Abdülhamid Yürütmeyi tamamen kendi eline almış, meclisi kapatarak Yasamayı kendine bağlamış, kanun tasarıları Şurayı Devlet/Danıştay ve Heyeti Vükela/Bakanlar Kurulu'na usulen gelir olmuştur.
Kurumlar artık sembolik, faaliyetler ise seremoniye dönüşmüştür. Şer'i-i şerifin/yani dini hukuk hükümlerinin padişah üzerindeki kısıtlayıcı özelliği, asrın başından itibaren hayata geçirilen laikleştirici uygulamalardan dolayı zaten ortadan kalkmıştır. Yeniçeri Ocağı'nı dedesi 2.Mahmud kaldırmış, amcası Abdülhamid'e darbe yapan modern orduyu ise Sultan 2.Abdülhamid, istediği şekle sokmuş, özetle kendisini sınırlayacak hiçbir güç ve kurum bırakmamıştır.

Öte yandan, kendisine rakip olabilecek bütün hanedan mensuplarını sıkı göz hapsine almış, günlük faaliyetleri en ince detayına kadar kontrol altında tutmuştur.

Öyle ki, bir katibin ilgileneceği basit meselelerle bile kendisi meşgul olduğu için Sarayda adeta evrakların içine gömülmüştür.

İngiliz Büyükelçisi Henry Layard, 1880’de bir ziyaret esnasında Padişahı Pera'daki şarkılı kahvehanelerde ilgili bir nizamnameyi incelerken bulur. Bu durumu yadırgayan Büyükelçi'ye etrafında güvenebileceği kimse olmadığını söyler.

2.Abdülhamid hem yetişme tarzı hem de mizacından kaynaklanan sebeplerden dolayı neredeyse hiç kimseye güvenmez.

Güvensizlik, evham, korku, vesvese onun hayatının her anını kuşatmış vaziyettedir.”

Sayfa:78-79
***Okundu

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.