MEDENİ BİLGİLER
YAZAR: M.Kemal ATATÜRK
Yayınevi: Örgün
Alanı: Siyaset
Yoğun bir modernleşme süreci yaşayan insanlık ve bu akımın sosyolojik ve siyasal hayatımıza etkilerinden etkilenmemek Osmanlı toplum hayatı, özellikle imparatorluğun başkenti İstanbul'un bu akımdan etkilenmemesi mümkün değildi. Zira, Anadolu da yaşayan halkın kendi hayatını yokluklar içinde devam etmekten, orduya asker göndermekten, kıt kanaat ürettiklerinin fazlasını İstanbul'a göndermekten başka bir fonksiyonu yok gibiydi.
İmparatorlukların yıkıldığı, ulus devletlerin oluştuğu bu yeni düzende saray çevresi ve Osmanlı yönetimi ve aydınları, çözüm arayışları içindeydi. Bu bir zorunluluktur ve başka çözüm yolu yoktu.
Modernleşmenin getirdiği yeni yaşam tarzı eski alışkanlıkları ve siyaset tarzını derinden etkiledi.
Dünyanın yaşadığı sanayi devrimi, devrimin doğurduğu iş hayatı, iş hayatında yer alan kadın çalışanlar, örgün eğitim sistemi vb. yenilikler önce yönetimleri, sonra toplumun tamamını etkiledi.
Yaşanan gelişmeler değişimin ivmesini, hızını etkileme potansiyeliyle yöneticileri tedbir almaya ve geleceği kurmaya mecbur idi.
İşte böyle bir süreçte, sekiz yıl süren iki büyük savaşın ardından 1.Dünya Savaşı 4 yıl, İstiklal Harbimiz 4 yıl, ardında kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti ve kurucularının bu süreci dikkate almadan sürdürmesi ve kurdukları devleti yaşatmaları çok mümkün görünmüyordu.
Bu süreçte sorumlu olan yöneticiler, eski devlet ve toplum düzenini aynı şekilde sürdürmemek ve yeni dünya düzeninde yer alabilmek için devlet mimarisini ve medeni, ictimai, siyasi, askeri, kültürel vb. yapıların değişimi, dönüşümüne yönelik kararlar alması, adımlar atması zarureti vardır.
İşte bu zaruretin ana omurgası ve bir kısmının değişim pratiklerini oluşturacak teorik kurguya cevap için bu kitap kurucu lider M.Kemal Atatürk düşüncelerini söylevlerinde ve bu kitapta ifade etmeye, devletin yürüyeceği rotayı belirlemeye çalışmıştır.
Kitaptan bir bölümle ne yapmak istediğini ortaya koymak için aşağıdaki alıntıyı yaptım.
Kitaptan, ”Halbuki, kuvvetinin ve selahiyetinin, Allah'tan geldiğini ve yalnız O'na karşı, ahirette, hesap verebileceğini farz eden devleti, memleketi mervrus (miras yoluyla elde edilen) bir malikane kabul eyleyen, bir hükümdar, hertürlü kayıttan kendini vareste görür. Böyle bir irade, milletin benliği hürriyeti mevzubahis dahi olamaz. Binaenaleyh, selahiyeti milliye prensibine mutabık değildir. Hükümetin, mahdut(sınırlı) insanların, sınıfların, elinde bulunması dahi millet mevcudiyetinin asla kabul edemeyeceği bir keyfiyettir. Bütün milletin ekseriyetle(çoğunlukla), devlet idaresine iştirakine mani olan bu “Oligarşi” usulü de bir zümrenin, kendi menfaatlerini temin için, umum millete ait hakimiyeti, gasptan başka bir şey değildir…” shf.56
***Okundu