Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı Yassıada ile yakınındaki Sivriada’yı kapsayan “Demokrasi ve Özgürlük Adaları” projesinin temeli atıldı. Törende konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, muhalefet partilerine seslenerek, “Bir daha TBMM’ye kilit vurulamayacağını cümle aleme ve tarihe göstermek için her 27 Mayıs’ta burada özel bir celse yapalım” dedi.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra idam edilen Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı Yassıada ile yakınındaki Sivriada’yı kapsayan “Demokrasi ve Özgürlük Adaları” projesinin temeli atıldı. Yassıada’daki törene Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Aydın Menderes’in eşi Ümran Menderes, Celal Bayar’ın torunu Emine Gürsoy Naskali ile 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası yargılananların yakınları ile çok sayıda kişi katıldı.
“ŞEHİTLERİMİZİN HUZURUNDA ALKIŞLAMAYALIM”
Törende konuşan Başbakan Davutoğlu, katılımcılardan kendisini alkışlamamalarını istedi. Davutoğlu, “Bir ricamı kabul buyursanız, burada şu anda şehitlerimizin huzurundayız. En azından bu anlamda eğer takdir ifadesi için alkışlamak ihtiyacı hissederseniz onlara bir Fatiha okuyun ama bu şehitlerimizin huzurunda isterseniz benim konuşmam süresince ve sonrasında alkışlamayalım. Onların ruhlarına hürmet için” dedi.
14 Mayıs 1950’de özgürlük yolcuları ve milli irade savunucularının çok hayırlı bir çığır açtıklarını anlatan Davutoğlu, “65 yıl önce bugün Demokrat Parti iktidara geldi. İktidara gelen bir parti veya siyasi ekip değildi. İktidara gelen çok uzun asırlar boyu modern tarihimizde milli iradenin ilk kez doğrudan tecellisi şeklinde halkın iktidara gelmesiydi. O günden bugüne ne zaman ve hangi seçim olmuşsa o seçimlerde şeffaf olması ve milli iradeyi yansıtması bakımından 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’nin öncülerinin payı vardır. 27 Mayıs 1960, 55 yıl önce çok kötü bir çığır açarak demokrasi ve milli iradeyi sona erdirmek yanında mazlum, mağdur ama onurlu bir kadroyu bu adaya getirip, bu adada onlara manen her türlü işkenceyi yapan o kötü çığırı açanlar da ondan sonraki bütün darbelerin, bütün muhtıraların, milli iradeyi yoka açan bütün yaklaşımların müsebbibi oldular” dedi.
Fatin Rüştü Zorlu ve Adnan Menderes’in, kendisinin selefi olduklarını hatırlatan Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Başbakan olduğum da ilk İstanbul ziyaretimde uğradığım ilk durak dedemin, babaannemin, annemin mezarından önce Adnan Menderes’in mezarıydı. Bir an onların huzurunda durduğumda gözümün önünden idama doğru yürüyen o onurlu insanın arkadan çekilen resmi geldi. İdam sehpasına doğru yürüyen aslında bir şahıs değildi, bir şahsi manevi olarak bir milletin iradesiydi. Onu mahkum etmek istediler. Bu ada çok büyük acılara çok büyük acılara şahit oldu. O acılar da vakur ve milli iradeyi temsil etmek bakımından hiçbir taviz vermeyen onurlu davranışlara da şahit oldu. Biz de hep 14 Mayıs 1950’yi hatırlayacağız. Eğer o seçim kazanılmamış olsaydı bir daha milli irade egemen olmayabilirdi” diye konuştu.
“SANDIĞIN TEMSİL ETTİĞİ ŞEY MİLLİ İRADE NAMUSUMUZDUR”
“Sandık namusumuzdur” diyen Başbakan Davutoğlu, “Mesele tahtadan veya başka materyalden yapılan bir sandık değil, o sandığın temsil ettiği şey milli irade namusumuzdur” şeklinde konuştu. Başbakan Ahmet Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Eğer 27 Mayıs 1960’ta bu yapılan darbenin veya hazırlıkların sadece bir partiye değil, milli iradeye olduğu inancıyla diğer siyasi kadrolar Demokrat Partileri gibi dimdik ayakta durabilselerdi ve bu darbeden oportünistçe istifade etmek yerine milli iradeyi savunup, seçimlere gidelim diyebilselerdi bir daha Türkiye’de darbe yaşanmazdı. Eğer milli iradenin tecellisi anlamında özgürce seçimlere gidebiliyorsak, bunların kahramanları bugün halka yönelik konuşmalar yapan biz siyasi liderler değiliz, idam sehpasına giderken bile demokrasiyi savunan Adnan Menderes ve arkadaşlarıdır. Adnan Menderes ve arkadaşları bugün manen huzurumuzdadır ama onları idama gönderenler, onun idamına fetva veren hukukçular bugün manen veya madden kimsenin huzurunda değiller.”
“BUGÜN DE MİLLİ İRADEYE TAHAKKÜM ETME ÇABASI İÇİNDE OLANLAR VAR”
Özgürlüklerin kolay elde edilmediğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, “Bir kez kaybedildiğinde eğer özgürlükleri savunma iradesi herkes tarafından gösterilmezse, tekrar kazanılması da kolay olmuyor. Hala 12 Eylül Anayasası ile idare ediliyoruz. Özgürlüklerde direnmediğiniz zaman, özgürlükleri onurlu bir şekilde savunmadığınız zaman, toplumun tüm kesimleri bunu sahiplenmediği zaman ortaya çıkacak olumsuz sonuçları değiştirmek çok güç olur. 27 Mayıs sonrasında eğer siyasiler ‘biz rakiplerinizle seçim meydanında hesaplaşırız’ deme cesareti gösterip, darbecilere ‘durun’ diyebilseydi, eğer aydınlar ‘bu ülkede özgürlükler adına silahlı bir müdahaleye karşı çıkıyoruz’ diyebilselerdi, eğer hukukçular ‘hukukun çiğnenmesine izin vermeyiz’ deselerdi bir daha 12 Mart da 12 Eylül de, 27 Nisan da yaşanmazdı. 27 Nisan’da e-muhtıra verildiği gece eğer sayın cumhurbaşkanımız başbakan olarak ve onun bütün ekibi bütün bu tecrübelerden hareketle dimdik durmamış olsalardı bugün Türkiye’de demokrasi 28 Şubat benzerliği postmodern bir müdahalenin izlerini yaşıyor olacaktı. Bugün de başka vesayet görüntüleri altında milli iradeye tahakküm etme çabası içinde olanlar var” dedi.
Başbakan Davutoğlu, özgürlüklerin hep birlikte savunulması gerektiğinin altını çizerek, “Özgürlükler ya hep birlikte savunulur, ya da hep birlikte özgürlükleri kaybederiz. Farklı siyasi görüşlere, farklı ideolojilere mensup olabiliriz ama hepimizin üzerinde mutabık kalması gereken husus insan onurudur. Seçimlere doğru giderken bütün siyasi liderlere, siyasi kadrolara seslenmek istiyorum; gelin hep birlikte milli iradeyi ve özgürlükleri savunma noktasında taviz vermeyelim. Gelin hep beraber insan onurunu öne çıkaran sivil bir anayasayla 12 Eylül darbe anayasanın izlerini tümüyle ortadan kaldıralım. Türkiye için bir zillettir. Hala bu kadar demokratik tecrübeden sonra 12 Eylül darbesinin izlerini tümüyle silmeden Türkiye’de Adnan Menderes’in hakkını vermiş olmayız. Türkiye bir daha hiçbir şekilde böyle bir darbe ve böyle bir hukuki muamele görmeyecektir” şeklinde konuştu.
“27 MAYIS BİR DAHA TEKERRÜR ETMEYECEK”
“Tarih tekerrürden ibarettir derler ama 27 Mayıs bir daha tekerrür etmeyecek” diyen Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bugün bir savcının bizi bununla tehdit etmesi dahi bugün karşılığı olmayan bir husustur. 27 Mayıs’tan sonra şehit başbakanımızın şehit edilmesinden sonra bir başbakanımız başbakanlık binasına girdiği zaman ‘Adnan Menderes’in ruhu orada dolaşıyordu’ diye bir ifade kullanır. Hep bu hayalle korkuttular bizi. Şimdi dahi korkutmaya çalışıyorlar. Onun makamında bulunma şerefine nail olan birisi olarak söylüyorum bir daha inşallah bu darbe yaşanmayacak ama emin olun Adnan Menderes gibi bir şahadetle hayatımız sona erecekse başımız gözümüz üstüne. Eğer bu milletin iradesini savunurken son nefesi vereceksek Allah bize bundan daha büyük bir onur vermiş olamaz. Eğer özgürlükleri savunurken, bu milletin iradesini, hakkını, hukukunu savunurken bize hak tecelli edecekse bunu biz bir mübarek düğün olarak karşılarız. Bizden sonra gelenlere güzel bir örnek olmak için hangi kaderi yürüyeceksek dizlerimiz bir an dahi titremeden Adnan Menderes’in arkadan çekilen o resimdeki onurlu yürüyüşünü aynen yaparız ama inandıklarımızdan tek bir santim dahi taviz vermeyiz, vermedik, vermeyeceğiz.”
Yassıada ve Sivriada’nın birlikte bir özgürlük ve demokrasi adası haline dönüşmesinin, sembolik bir mekanın, sembolik bir anlam kazanması anlamına geldiğini kaydeden Davutoğlu, “Burada, şehit Başbakanımızın, arkadaşlarının hatırasına bir nebze halel getirecek hiçbir eyleme, hiçbir toplantıya izin vermeyiz” dedi.
“BU MEKANDA HİÇBİR EĞLENCE UNSURU OLMAYACAK”
Davutoğlu, Yassıada ve Sivriada’nın, orada yaşanan hatıralarıyla tarih içinde muhafaza edileceğinin altını çizerek, “Biz bu hatıraları silmeyeceğiz, yok etmeyeceğiz, aksine hatırlatacağız. Nefret ve düşmanlık üretilsin diye değil, bir daha kimse benzer eyleme kalkışmasın diye muhafaza edilecek. Yargılamanın yapıldığı salon aynen muhafaza edilecek. Şu anda metruk ve çökmek üzere. 27 Mayıs platosu şeklinde burada yaşananlar gelecek nesillere aktarılacak. Demokrasi Müzesi’nde bütün demokratik mücadele tarihimizin önemli şahsiyetleri, önemli olayları, önemli kahramanları ard arda verilecek ve onlarla birlikte bir demokrasi bilinci oluşturulacak. Bizans döneminde burası yine zindan olarak kullanılıyordu, oradan kalan kalıntılar da muhafaza edilecek. Yani darbeciler aslında ne yaptıklarını biliyorlardı. Bizans entrikası yaptıklarını bildikleri için Bizans’ın sürgün diyarına gönderdiler şehit başbakanımızı ve arkadaşlarını. Ama Bizans entrikaları biter, milli irade ve insanlık onuru her zaman galip gelir” dedi.
Başbakan Davutoğlu, tarihi dokuya hiçbir zarar verilmeyeceğini belirterek, “Burada bir tek ağaç eksilirse, yerine ağaç dikilecek. Yeşil alan kesinlikle bugünkünden fazla olacak. Yıkılacak olan binalar sadece geçmişte lojman gibi kullanılan ve tarihi değeri olamayan binalar olacak. Bu alanın kullanılması kesinlikle demokrasi ve özgürlük kavramlarıyla uyumlu şekilde olacak. İstanbul’da büyük bir barış ve arabuluculuk merkezi kurma kararımız vardı. Bu kararı hayata geçirmek için 3 sene önce Finlandiya ile ortak bir girişimde bulunduk. İstanbul’u barış kenti yapmak istiyoruz. Şuanda bizim yürüttüğümüz onlarca yürüttüğümüz barış görüşmesi var. Bu mekan böyle barış görüşmeleri için kullanılacak. Kongre merkezi olarak kullanılacak. Demokrasi çalışltayları yapılacak. Buraya yapılan otel şeklindeki düzenleme kesinlikle eğlence maksatlı kullanılmayacak. Şu mekanda yaşanana acılara hürmet esastır. Bu mekanda hiçbir eğlence unsuru olmayacak, hiçbir şekilde oteller eğlence merkezli kullanılmayacak. Sadece kongreye katılmak için gelenlerin zaruri olarak kalmak durumunda oldukları mekanlar olarak kullanılacak. Bu mekanı kim eğlence mekanı olarak kullanırsa Allah’ın rızasına aykırı davranmış olur. Kültür Bakanımız teklifte bulundu. Hukuk Fakülteleri Yassıada yargılamalarının yapıldığı salonda mezuniyet törenleri yapsınlar” diye konuştu.
Muhalefet partilerine de çağrıda bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu, “İnşallah bu yapı tamamlandığında 27 Mayıs’ta TBMM sembolik olarak Yassıada’da toplansın. Nasıl 23 Nisan’da sembolik olarak toplanıyoruz. Bir daha TBMM’ye kilit vurulamayacağını cümle aleme ve tarihe göstermek için her 27 Mayıs’ta burada özel bir celse yapalım” şeklinde konuştu.
HİSARCIKLIOĞLU: “ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ ADASI’NI YENİDEN İNŞA EDİYORUZ”
Törende konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da Yassıada’nın demokrasi ve özgürlükle anılacağını kaydederek, “Adnan Menderes’e ve demokrasi şehitlerimize vefa borcumuzu ödüyoruz. Bize verilen proje doğrultusunda Özgürlük ve Demokrasi Adası’nı yeniden inşa ediyoruz. Böylece bugün kimsenin uğramadığı bu adayı yerli ve yabancı misafirlerin ağırlanacağı, Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesine tanıklık edecekleri dev bir esere dönüştürüyoruz. Bundan sonra Yassıada denilince akla hüzün değil umut gelecek. Burayı ziyaret edenler ülke olarak hangi zorlukları aşıp bu noktaya geldiğimizi hatırlayacak. Yassıada artık demokrasi ve özgürlükle anılacak. Milli iradenin ve demokrasinin simgesi olacak” dedi.
Başbakan Davutoğlu, törenin ardından katılımcılar birlikte butona basarak projenin temelini attı.