Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dikkat edin yıllarca her fırsatta polise saldıran, polisi eleştiren, hakaret eden, polisi itham edenler; 17-25 Aralık darbe girişiminde birden bire polis sevdalısı kesildiler" dedi. Başkanlık sistemiyle ilgili de konuşan Erdoğan, 1930’ların, 1940’ların şartlarında kurulan, 1960 ve 1980’de tahkim edilen sistem artık yama tutmaz hale geldiğini belirterek, "Bu motor bu kasaya küçük geliyor. Yetersiz geliyor artık, çekemiyor. Öyleyse ne yapmak lazım; motoru güçlendirmek lazım veya sıfırdan yenilemek lazım” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Polis Teşkilatı’nın kuruluşunun 170. yıl dönümü vesilesiyle Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda 81 ilde görev yapan 400 polis memurunu kabul etti.
Emniyet teşkilatı mensuplarına hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de polislerin çalışma şartlarını ve özlük haklarını iyileştirme konusunda en büyük adımların kendisinin başbakanlığı döneminde atıldığını ifade etti.
Gelecek dönemde bunların daha da ileriyle götürüleceğine inandığını ve hükümetin bu konudaki kararlılığını bildiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dikkat edin yıllarca her fırsatta polise saldıran, polisi eleştiren, hakaret eden, polisi itham edenler 17-25 Aralık darbe girişiminde birden bire polis sevdalısı kesildiler. Polisime karşı düşüncelerinin değiştiği insafı geldikleri filan yok ha acaba buradan bir yol bulup polisleri kendi içlerinde bölebilir miyiz, millete karşı kışkırtabilir miyiz bunun derdindeler. Düşüne biliyor musunuz polis elinde kalkanıyla ne yapıyor, bu teröristlere karşı güya özgürlük mücadelesi verenlere karşı son ana kadar bir diren ortaya koyuyor. Ne silah kullanıyor, ne taş atıyor, ne herhangi bir şeyi kullanıyor. Havai fişek onda, sapan, demir bilyeler onda bütün bunların yanında havai fişekleri onda. TOMA’yı yakıyor, bütün polisin araçlarını yakıyor, bindikleri otobüsü yakıyor. Bakıyorsunuz onları savunanlar, polise hakaret edenler nasıl oluyor da polis sevdalısı oluyor anlamakta ben zorlanıyorum. Bu mücadeleyi eğer vatanseverlikleri varsa milletçe vermek lazım. Kimin yanında yer alınacak burada hepimizin can güvenliğini emanet ettiğimiz polisimizin yanında yer alınması gerekir. Hamdolsun hiçbir polis kardeşim bu tuzağa düşmedi” diye konuştu.
“SU YATAĞINDA AKAR”
İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesi olayı sırasında yaşananlara da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, olayda asıl yüzlerini gördüklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 saatlik operasyon sürecinde birinci saatte operasyonun yapılabileceğine dikkat çekti.
Operasyonun niye birinci saatte yapılmadığını soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Acaba hiçbir operasyona gerek kalmadan görüşmeler yoluyla Mehmet Selim kardeşimizi kurtarabilir miyiz diye sabırla bu süreci yürüttüler. Ama içeride son anda silah sesleri artık içeriye girerek o iki tane katilin de orada halledilmesinin gereğini ortaya çıkardı. Ben operasyondaki kardeşlerimizin tamamını tebrik ediyorum, kutluyorum. Onlar bu operasyonu başarıyla yerine getirdiler. Her yerde olduğu gibi emniyet teşkilatında da araya karışan çürükler ayıklandı, ayıklanıyor. Onun dışında her şey olması gerektiği gibi yürüyor ve yürüyecek. Polisimizle milletimiz arasına nifak sokmak isteyenlerin hevesi bu defa da kursaklarında kaldı. İç Güvenlik Yasası’ndan niye rahatsız oluyorlar? Tek dertleri var polis güvencede olmasın. Bugüne kadar hep öyle hareket ettiler. Bu yasa polisi biraz daha güvence altına aldığı için daha bu noktada ileriye ulaşabilmesi noktasında onları bu rahatsız etmeye başladı. Su yatağında akar. Burada da hakikat neyse biz onu yapmaya mecburuz.”
“BU ÜLKE, BU MİLLET KISKANILAN BİR MİLLETTİR”
Türkiye’nin hem bulunduğu coğrafyanın hem de milletin kadim tarihinden gelen sorumlulukları sebebiyle hiçbir zaman rahat bırakılmadığını hiçbir zamanda rahat bırakılmayacak bir ülke olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ülke, bu millet kıskanılan bir millettir. Şuanda bizim 12 sene içerisinde 230 milyar dolardan 820 milyar dolara milli gelirimizi çıkartmamız bir çok ülkenin Türkiye’ye bakışını değiştirmiştir. Tabii bütün bunlarla ülkenin kurumları da güçleniyor. Kurumların bu derece güçlenmesi birilerini rahatsız ediyor. Geçtiğimiz 200 yıldır bu coğrafyada yaşanan hiçbir şey kendi tabii mecrasının ürünü değildir. Burada bin yıllık hesaplaşma söz konusudur. Önce Çanakkale ardından Kurtuluş Savaşımız son olarak da geçtiğimiz 12 yıl bu hesaplaşmanın milletimiz lehine kırılma noktalarıdır. Çanakkale’de askeri bakımdan tüm güçleriyle yüklenmelerine rağmen netice elde edemeyenler Kurtuluş Savaşı sonunda bugünkü devletimizin kuruluşuna rıza göstermek mecburiyetinde kaldılar. Ama asıl niyetlerinden, asıl gayelerinden hiç vazgeçmediler. Her dönemde farklı yöntemlerle, farklı araçlarla Türkiye’yi kendi içine kapatma, medeniyet coğrafyasından tarihi bağlarından koparma yönünde çaba gösterdiler. Uzun süre başarılıda oldular. Buna rağmen akan su sonunda mecrasını buldu. Türkiye yeniden kendi yolunda ilerlemeye başladı. Türlü darbe teşebbüslerine, vesayet girişimlerine, sosyal çatışma provokasyonlarına, ekonomik kriz tehditlerine rağmen bu yolda ilerlemeye devam ettik, devam ediyoruz” dedi.
“BU MOTOR BU KASAYA KÜÇÜK GELİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin son 12 yılda üç kat büyümesinin bunun en önemli göstergesi olduğuna vurgu yaptı.
Şimdi yeni bir yol ayrımına gelindiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “1930’ların, 1940’ların şartlarında kurulan, 1960 ve 1980’de tahkim edilen sistem artık yama tutmaz hale geldi. Bu motor bu kasaya küçük geliyor. Yetersiz geliyor artık, çekemiyor. Öyleyse ne yapmak lazım motoru güçlendirmek lazım veya sıfırdan yenilemek lazım. Kimileri farkında olmaya bilir. Hani ‘Nasrettin Hoca damdan düşüyor hemen doktor aramaya gidiyorlar Nasrettin Hoca bana doktor değil damdan düşen getirin’ diyor ya melese o. Benden damdan düştüm ve biliyorum. Nerede ne tür aksamalar var bunlar gayet iyi biliyorum. Yerel yönetimde de biliyorum çünkü İstanbul gibi bir şehrin 4.5 yıl belediye başkanlığını yaptım. Nerede aksama var iyi biliyorum. 12 yıl başbakanlığım burada da merkezi yönetimin nerelerde nasıl aksamalar var bunları da gayet iyi biliyorum. Onun için de attığım adımlarda eğer normal belediyeleri büyükşehir yapma kararını verirken birileri bize karşı çıktı.Eğer orada biz dik durmamış olsaydık bugün 30 tane büyükşehir belediyemiz olmayacaktı. Ama büyükşehirlerin olması artık bu ilçelerimizin, illerimizin gayet modern bir şekle dönüşmesi yoğun bir çalışmayı getiriyor. Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinde itibariyle yeni bir dönemin kapılarını araladı. Biz buna yeni Türkiye diyoruz. Her değişim gibi buda sancılı olacak. Şunu unutmayın her kutlu doğum sancılı olur. Bu bir vakadır. Karşı çıkanlar, direniş gösterenler olacak ama beyhude. Bu nehir öyle kuvvetli akıyorki ona karşı yüzerek geriye gitmek mümkün olmadığı gibi yerinizde kalamazsınız. Biz işte bu gücü Türkiye’nin 2023 hedefleriyle birleştirip yeni bir gelecek özellikle bunun inşası gerekiyor, itici gücü haline dönüştürmek istiyoruz. Geçmişte bu enerji hep iç çekişmelere, iç çatışmalara yönlendirildi. Bu sebeplerle Türkiye çok büyük bedeller ödedi. Binlerce, on binlerce evladını kimi zaman sağ-sol, kimi zaman bölücü terör görüntüsü altında toprağa verdi. Kalkınması, gelişmesi, büyümesi için ihtiyacı olan kaynağı adeta kül edip havaya savurdu. Bu oyunlar, bu tezgahlar bitmiş değil. Bu devam edecek” şeklinde konuştu.
“BUGÜNKÜ TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL”
Bugünde içeride ve dışarıda Türkiye’yi yeniden dizlerini üzerine çökertmeye, başını eğdirmeye yönelik çabaların ve kumpasların devam ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ama artık bugünkü Türkiye eski Türkiye değil. Darbe ve vesayet kıskacından kurtulan milletimiz tüm bunları görüyor. Çözüm sürecine tüm tahriklere, tüm şımarıklıklara, tüm samimiyetsizlik emarelerine rağmen bunun için destek veriyor. Paralel devlet yapılanmasına karşı yürütülen mücadeleyi bunun için destekliyor. Ekonomik kriz tellallarına ve bu yöndeki manipülasyonlara bunun için dönüp bakmıyor. Siyasette kifayetsiz muhterislere bu sebeple yüz vermiyor. Yeni Türkiye’yi işte bunun için destekliyor, bunun için istiyor. Eğer Türkiye 2023 vizyonunu kaybederse inanın bana her bakımdan istikametini yitirir. Bu birikimlerin, bu kazanımların heba olmasına rıza gösteremeyiz. Bunun için hep birlikte sahip çıkacağız. Tüm kurumlarımızla, tüm kesimlerimizle, tüm kardeşlerimizle birlik içinde beraberlik içinde hedeflerimize doğru yürüyeceğiz. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi, ‘Doğacaktır sana vaat ettiği günler hakkın, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.’ Bu teslimiyet çok önemli. Geçmişten elbette ders çıkartacağız ama geçmişe de takılıp kalmayacağız. Yeni Türkiye’yi inşa ederken geçmişin tüm hastalıklarını, eksikliklerini, kusurlarını geride bırakmak durumundayız. Dünkü Türkiye darbelerle, işkencelerle, faili meçhullerle, haksızlıklarla anılıyor olabilir. Dünkü Türkiye terörle, vandallıkla, zorbalıkla yan yana ifade ediliyor olabilir. Yeni Türkiye’de bunlar olmayacak. Biz son 12 yılda bu doğrultuda çok önemli mesafe zaten kat ettik. Önümüzdeki dönemde standartları daha da yükselmek zorundayız. Bu anlayışla diyoruz ki yeni Türkiye demokrasinin, insan haklarının, hukukun esas olduğu bir Türkiye olacaktır. Yeni Türkiye huzurun, adaletin, saygının, sevginin vücut bulduğu, kök saldığı bir Türkiye olacaktır. Bu konuda emniyet teşkilatımıza, polislerimize çok önemli görev düşüyor.”
“ALLAH’TAN BAŞKA BİZİM HİÇBİR TAPACAK, HİÇBİR KULLUK EDECEK MERCİMİZ YOKTUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İç Güvenlik Yasası’nın geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini anımsatarak, “Bu pakette yer alan düzenlemeler sayesinde emniyet ve yargı kurumları artık ülkenin ve milletin huzuruna kastedenlerle daha etkili bir mücadele imkanına sahip oldu. Bu düzenlemeleri Meclis’ten çıkarmamak için gece gündüz canhıraş şekilde mücadele edenlerin bu uğurda bir araya gelenlerin memleketin hiçbir hayırlı meselesinde böyle bir gayretine şahit olmadık. Yalan yanlış ithamlarla hatta hezeyana varan çarpıtmalarla bu paketi engellemek isteyenlerin ve onları destek verenlerin gayesini verenlerin seçim arifesinde Türkiye’nin huzurunu kaçırmak olduğunu gayet iyi biliyoruz. Her zaman olduğu gibi bu defada başaramadılar. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle bugüne kadar gerçekten zor şartlarda mücadele veren ama sabrını, dirayetini hiçbir zaman kaybetmeyen polislerimiz inşallah artık daha rahat özgüvenin daha yüksek olduğu bir çalışma imkanına kavuşacaktır. Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan son terör öylemi bize bu konuda daha yapılması gereken çok şey olduğunu acı bir şekilde bir kez daha gösterdi. Ben 7 Haziran seçimlerini hem sonrasında başlayacağına inandığım yeni anayasa hazırlıkları kapsamında bu konuların da detaylı ve dikkatli şekilde ele alınacağına inanıyorum. Biz tüm dünyaya terörün bir insanlık suçu olduğu mesajını verirken kendi içimizde bunun gereğini yerine getirmekten duramayız. Aksi takdirde kendi kendimizle çelişiriz, sözümüzün de değerini azaltırız. Çözüm sürecinin neticeye ulaşmasıyla zaman zaman yaşanan ve hepimizi derinden yaralayan görüntülerin de sona ereceğini ümit ediyorum. Çünkü mevcut durum hepimiz açısından sürdürülebilir bir hal olmaktan çıkmıştır. Seçimlerden sonra bu konuda da somut ilerlemeler bekliyorum. Ekonomide ortaya çıkan kimi spekülatif, kimi konjonktürel gelişmelerin önümüzdeki dönemde lehimize bir gelişme çizgisine oturacağına inanıyorum. Bölgemizde bir süredir yaşanan ve bizi de yakından ilgilendiren hadiselerin aynı şekilde hakkaniyet içerisinde hakkaniyete uygun bir anlayışla barış, huzur, refah ilkeleri çizgisine oturacağına ümit ediyorum. Birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi sağlayıp güçlendirdiğimiz de tüm bu sorunların üstesinde çok daha kolay geleceğimizi düşünüyorum. Burada özellikle çizerek ifade etmek istiyorum, oda şudur; kul olarak Allah’tan başka bizim hiçbir tapacak, hiçbir kulluk edecek mercimiz yoktur. Bize çalıştığımız şu devlet dairelerinde üstlerimizin tamamen hukuka uygun, yasalara uygun vermiş olduğu talimatlar yerine gelir ama ona ters verilen talimatlar yerine gelmez, gelmemelidir. Yani sizlerin kurum içerisindeki amirlerinizin hukuka uygun verdikleri talimattır aslı olan. Bunun dışında ikinci bir mercinin talimatı söz konusu olamaz. İşte gördünüz kurumların içinde imamlar, biz imamlarımızı camide biliyorduk ama kurumların içerisinde de imamlar olduğunu ilk defa gördük, tespit ettik. Şemalarla beraber önümüze geldi. Olacak şey mi bunlar. Ondan sonrada bu imamların nasıl tası-tarağı toplayıp Türkiye’den kaçmadan başladıklarını da gördük. İşte sizler bu işin öncülerisiniz. Bunu sizler bozacaksınız. Bu çarkı tam tam manasıyla tıkır tıkır çalışmasına sizler öncülük edeceksiniz. Şu kaybettiğimiz kanı bizim yeniden inşallah vücudumuzda toparlamamız lazım” dedi.