MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Adayı Oktay Öztürk, en büyük endişelerinden birinin, hakim ve savcıların da devletin hakimi, savcısı olmaktan çıkıp hükümetin hakimi ve savcısı olma yoluna girmiş olmaları olduğunu belirterek, "Ya da en azından bir takımının böyle bir görüntü sergilemiş olması, bizi ziyadesi ile endişeye sevk ediyor" dedi.
Öztürk, beraberinde MHP Mersin İl Başkanı Sebahattin Kılıç ve Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ile birlikte düzenlediği toplantıda, 7 Haziran seçimleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Seçimlerin adil, huzur içerisinde güvenlikli bir şekilde yapılmasını arzu ettiklerini kaydeden Öztürk, "Fakat tabloya baktığımızda, fevkalade endişe edeceğimiz adımların atıldığını görüyoruz. Daha işin başında kanunlar hiçe sayılıyor. En tepede kanunların hiçe sayılması adet haline getirilirse, aşağıda neler olabileceğini tahmin etmek bile istemiyoruz. İşin içerisine şimdi adliyelerimiz de karıştı. Yukarıda hangi memnuniyetsizlik ifade ediliyorsa, aşağıda sulh ceza hakimleri hemen karalarını veriyorlar. En büyük endişemiz hakimlerimizin de savcılarımızın da devletin hakimi, savcısı olmaktan çıkıp hükümetin hakimi, savcısı olma yoluna girmiş olmalarıdır. Ya da en azından bir takımının böyle bir görüntü sergilemiş olması, bizi ziyadesi ile endişeye sevk ediyor" diye konuştu.
"SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER"
Seçim öncesi kendilerini reklamlarla, billboardlarla ifade etmek istediklerini, ancak karşılarına çıkan gücün, ’beni ancak benim arzu ettiğim şekilde, benim istediğim şekilde, benim kabullenebileceğim şekilde tenkit edebilirsin’ dediğini ileri süren Öztürk, şöyle devam etti: "İşin daha başında özgürlüklerimiz, siyasi partilerin özgürlükleri kısıtlanmış vaziyette. Bunun bizi nereye götüreceğini endişe ile takip ediyoruz. Anayasa bir ülkenin rotasını tayin eder. Anayasa bir ülkenin kanunlarının da ölçüsüdür, mihenk taşıdır. Demokrasi ile idare edilen ülkelerde, demokrasinin alabildiğine özgürlük alanı insanların önüne sürülürken, ama bir tedbiri de elden bırakmıyor. Ola ki, gücü elinde bulunduranlar bir güç zehirlenmesine uğrayabilirler, dolayısıyla demokrasi kendi bir takım kurulları ile kendisini teminat altına almanın yollarını da getirmiş. Bunlardan biri de anayasadır. Anayasayı ihlal ettiğinizde Anayasa Mahkemesi karşınıza dikiliyor. Çok daha ileriye gittiğiniz vakit Meclis’te sorgulanması gündeme geliyor ve en nihayetinde işler karıştığı vakit seçim sandığı ortaya konuluyor. Bunların hepsi demokrasinin kendisini teminat altına aldığı unsurlardır. Biz seçim sandığının dışında iktidara giden hiçbir unsurun olmasını istemiyoruz. Seçimle gelenin seçimle gitmesini istiyoruz."
Ülkeyi idare edenlerin, kendilerine tanınan sınırların dışına çıktıkları vakit de yine seçimle bunların ait oldukları sınırların içerisine alınmasını istediklerini vurgulayan Öztürk, "Cumhurbaşkanı, anayasa üzerine yemin ediyor. Ama daha seçilir seçilmez Anayasa’nın 103 ve 101. maddesini paspas haline getiriyor. Anayasayı çiğniyor. Bu durumda siz aşağıda nasıl güvende hissedebilirsiniz. Hiç kimse de bunun önüne dikilemiyor. Cumhurbaşkanlığı makamının hassasiyetlerini hiçe sayıyor. Bir cumhurbaşkanı neden bu kadar sokakları sever, neden bu kadar taraflı olur? Onu bu şekilde harekete zorlayan bir endişesi mi var. Biz de bu soruyu soruyoruz ister istemez. İpler elinden gider, arzu etmediğin kulvarlara çekilir diye bir korkun mu var? Bu millet her şeyin en güzeline layık bir millettir. Kimsenin kendi menfaatleri için bu milletin özgürlük alanlarını daraltmaya hakkı yok. Bu cumhurbaşkanı olsa dahi" ifadelerini kullandı.
"MERSİN’İN GÖREN GÖZÜ, DUYAN KULAĞI OLACAĞIZ"
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Öztürk, Mersin’in potansiyeli çok yüksel bir il olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Turizmin bütün şartları var ama bir turizm şehri diyemiyoruz. Tarımsal alana bakıyoruz, bu kadar verimli arazisi var. Ama Türkiye tarımının belli bir bölümünü karşılayabiliyor. Sanayisi yine hak ettiğinin çok çok altında. Ama bir başka şey daha var Mersin, 7,6 milyar lira vergi veriyor, devletten aldığı yatırım 422 milyon lira. Verdiğinin çok altında yatırım alıyor. Bazı yerler vardır ki, oraya yapacağınız bir birim yatırım, 10 birime dönüşür. Bu Türkiye ekonomisine da artı getirir. Mersin öyle bir il. Bizim ilk görevimiz devletin Mersin’e bakmaktaki gözlüğünü kontrolden geçireceğiz. Bu gözlüğü kontrolden geçirmemiz lazım. Mersin’in gören gözü, duyan kulağı olma gayreti içinde olacağız."