Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Artık Türkiye tüm gücünü, tüm imkanlarını, tüm enerjisini 2023 hedefleri için seferber edecek. Bununla da kalmayacak 2053 ve 2071 vizyonlarının hazırlıklarına başlayacak. İşte yeni Türkiye budur, yeni anayasa işte bunun için gereklidir, başkanlık sistemine bunun için ihtiyaç var” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirilen toplantıda muhtarlara hitap etti. Gezi olaylarının, 17-25 Aralık darbe girişiminin gerisindeki gerçekleri millete anlatmak için gayret gösterdiklerini ve mücadele ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi olaylarının amacının asla ağaç sevgisi, çevreye saygı olmadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu olayların Türkiye’de sokakları terörize ederek milli iradeye ve onun meşru kurumları olan TBMM’ye, hükümete, siyasete yönelik ideolojik bir darbe girişi olduğunu kaydetti. Gezi olaylarının baş aktörlerinin Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit eden katillerle aynı çizgideki örgüt mensupları olduğunu, aynı gaye ile hareket eden marjinaller olduğunu söyleyen Erdoğan, “Onlara kendilerini kullandırtan güruh içinde ağacın, yeşilin gerisindeki silah namlularını, karanlık emelleri göremeyenler elbette vardır. Ama bu Gezi eylemlerinin asıl yüzünün oradaki, oradaki asıl niyetin ne olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Meşru siyaset yoluyla ülke yönetimine gelemeyeceğini gören kifayetsiz siyasetçiler de kaos ortamından kendilerine bir iktidar çıkarma umuduyla bu oyuna destek vermişlerdir. Hamdolsun milletimiz irfanıyla, idrakiyle, basiretiyle kurulmaya çalışılan tezgahı çözmüş ve arkamızda dimdik durarak bu oyunu bozmuştur. Burası çok önemli. 17-25 Aralık darbe girişimiyle aynı oyun bu defa emniyet ve yargı içindeki bir çete aracılığıyla ve farklı yöntemlerle tekrarlanmaya çalışıldı. Gezi’de umduklarını bulamayan aynı kifayetsiz siyasetçiler, 17-25 Aralık girişimlerine de destek vermişler, kendilerini gönüllü olarak bu çeteye kullandırtmışlardır. Bu çetenin mensubu olduğu yapının içinde olup da hala bu gerçekleri göremeyenler varsa artık onlara diyecek bir sözümüzün kalmadığı da bilinmelidir” dedi.
“TERÖRİSTE TERÖRİST DİYEMEYEN TERÖRİSTİN ORTAĞIDIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin desteği ile bu oyunu boşa çıkardıklarını vurguladı. Tüm bu gerçeklere rağmen ısrarla birilerinin hem Gezi olaylarını hem de 17-25 Aralık darbe girişimini demokrasi, hak, özgürlük, hukuk gibi kavramların arkasına gizleyerek meşrulaştırma çabasından vazgeçmediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çağlayan baskınında bahane olarak kullanılan mesele işte bu çabaların en önemli araçlarından biridir. Bir terör örgütünün organizasyonuyla kesintisiz olarak sürdürülmeye çalışan bu istismara gönüllü olarak alet olan herkes, şehit edilen savcımızın katline destek verdiğini bilmelidir. Artık muhalefet partileri başta olmak üzere hiç kimse ısrarla bu hadiseleri meşrulaştırma, masum talepler, hukuk arayışı olarak gösterme gayretini devam ettiremez, ettirmemelidir. Bu saldırı meselenin sadece ve sadece teröre, teröriste destek vermenin ötesinde bir anlamı olmadığını acı bir şekilde gösterdi. Açık söylüyorum, teröriste terörist diyemeyen teröristin ortağıdır. Bu eyleme terör eylemi diyemeyen herkes terörün açık destekçisidir. Kimi CHP milletvekillerine, HDP milletvekillerine bakıyorsunuz teröriste terörist demedikleri gibi onlara müdahale eden güvenlik güçlerini suçlayan, onları devlet terörü ile itham eden görüşler sarf ediyorlar. Yani savcımızı öldüren terörist masum, onlara müdahale eden güvenlik güçleri ise güya devlet terörü uygulayan suçlular. Ben o güvenlik güçlerimizi tebrik ediyorum, kutluyorum. Onlar görevlerini yaptılar. Savcımızın ağzını bantlıyorlar, bütün vücudunu koli bandıyla bağlıyorlar o şekilde orada 8 saatlik bir süreç yaşatıyorlar ve buna karşı 8 saat güvenlik güçlerimiz her yola başvurdu. İşte baro başkanını getirtti, öbür taraftan babayı getirtti, onlarla görüştürdü vs. ama hiçbir netice alınamadı. Niye? Bunların bağlı oldukları yerler vardı. Ama ne kadar onurlu, ne kadar şahsiyetli bir savcı ki onların elinden bir bardak suyu dahi almadı, içmedi. Çeşitli meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin de maalesef bu tavır içinde olduklarını görüyoruz. İster parti genel başkanı olsun, ister milletvekili olsun, isterse şu veya bu kurumun başkanı olsun hiç fark etmez hiç kimsenin sıfatı gerçekte terör yardakçısı, terör şakşakçısı, terör destekçisi olduğu gerçeğini ortadan kaldıramaz. Elinde silahıyla sadece görevini yapan savcımızı öldürenler olduğu gibi onları destekleyenlerin de sıfatı aynıdır, terörist. Bunlara siyasetçi demek, bunlara şu kurumun temsilcisi demek, bunlara şu medyanın mensubu demek yanlıştır. Bunlar teröristlerle kol kola yürüyen, dökülen tüm kanlar ellerine, alınlarına bulaşmış alçaklardır, hainlerdir” şeklinde konuştu.
“ACABA NİYE GELMEDİLER, NEDEN GELMEDİLER?”
Şehit olan savcı Mehmet Selim Kiraz’ın ailesine başsağlığına gitmeyenlerin koşa koşa teröristlerin ailelerine başsağlığına gittiklerini gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristlerinden birinin avukat kisvesiyle adalet sarayına girdiği görüntülerle ortaya çıkmışken ısrarla arama yaptırmadan o binaya girmek isteyenler bu tür avukatlara şahit olduklarını kaydetti. Bu terörist eylemi açıkça kınamak yerine sürekli ‘kem-küm’ edenleri, ‘ama’ diyenleri, böylesine önemli bir konuda dahi milli duruş sergileyemeyenleri ibretle takip ettikleri belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bir milli duruş sergilemek için o gün siyasi partilerin genel başkanlarının Eyüp Sultan Camii’nde o cenaze merasiminde birlikte saf tutmaları gerekmez miydi? İktidar partisinin genel başkanı dışında ve halef-selef olduğumuz Cumhurbaşkanının dışında geçmişten gelen böyle bir temsilci yoktu. Meclis Başkanımızın dışında yoktu. Acaba niye gelmediler, neden gelmediler? Çok hayati bir şeyleri mi vardı? Bir yanda şehit savcımızın muhterem babasının, oğlu Muhammed’in ve ailesinin tevekkülü vardı, diğer tarafta işte bunlar vardı. Milletimiz hepsini de görüyor. Hepsini de irfan defterine kaydediyor. Ama artık şu ne der, bu ne der kompleksini bir kenara bırakarak yasamanın, yargının ve yürütmenin de üzerlerine düşeni yapmasına gerektiğine inanıyorum.”
“40 YILLIK BİR KAYBIMIZ VAR”
Türkiye’nin köklü bir yeniden yapılanmaya, yeni bir sisteme ihtiyacı olduğu gerçeğinin her geçen çok daha iyi anlaşıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllarca yeni anayasa çağrılarına kulak tıkayan, başlattıkları çalışmaları çıkmaza sokmak için ellerinden geleni yapanların bugünde aynı şekilde davrandığını, aynı şekilde hareket ettiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 10 Ağustos 2014 tarihi itibariyle yeni bir döneme girdiğini belirterek, “Biz bu sürece yeni Türkiye diyoruz. Bu tarih itibariyle yeni anayasa meselesi artık bir tercih olmaktan çıkmıştır. Bir zorunluluk haline dönüşmüştür. Çünkü yüzde 52 artık yeni Türkiye diyor, yeni anayasa diyor. Tabi ki yeni anayasayla birlikte millet aynı zamanda başkanlık sistemi diyor. Cumhurbaşkanı, hükümet, Meclis, yargı ve pek çok kurum arasındaki ilişkiler zaten sorunluydu, bunları yaşadık. 12 yıl boyunca yaşadık. Sistem sık sık krize girdiği için darbelere, darbe ve vesayet heveslilerine uygun bir iklim ortaya çıkarıyordu. Çok partili siyasi dönemde bu ülke 16 ayda bir hükümet değiştirmiştir. Bu ülkede istikrar olur mu, bu ülkede güven, kalkınma olur mu? Bakın tek partili bir iktidar yakaladık, 2002 Kasım ve düşüne biliyor musunuz biranda 230 milyar dolardan 840 milyar dolara çıktık. Böyle oldu ama şimdi de burada ne var bir patinaj var. Şimdi bunu da aşmamız lazım. Bunu aşabilir miyiz, aşarız. Neyle; başkanlık sistemiyle. Yaklaşık 70 yılı bulan çok partili siyasi hayatımızın toplam 30 yılı güçlü, tek partili yönetimleriyle geçerken, 40 yılımız darbe ve koalisyon dönemleriyle adeta heba oldu. Türkiye’nin bugüne kadar elde ettiği tüm önemli kazanımlarında bu 30 yılın eseri olduğunu görüyoruz. Bu tecrübe ışığında bir daha darbelere, vesayet girişimlerine, krizlere meydan vermeyecek yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Biz yeni anayasa arayışlarımızı işte bu bakımdan önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Yeni anayasa ile birlikte başkanlık sistemini de burada gündeme getirmek durumundayım. Yeni Türkiye işte bu temeller üzerinde yükselecektir. Biz başkanlık deyince bakıyoruz birilerinin adeta tüyleri diken diken oluyor. Niye, neden? Bunları görende Türkiye 70 yıldır mükemmel bir parlamenter sistem tecrübesi yaşıyor, başkanlık sistemiyle bu kazanımdan vazgeçiyoruz sanır. O zaman niye on yılda bir bu ülkede affedersiniz ihtilaller oluyordu? Demek ki sağlıklı olmamış bu iş. Şuanda G-20 ülkelerinin en ileri on tanesi başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bunlar o zaman yani akıllarını mı yitirdiler de başkanlık sistemini kullanıyorlar. Bunların içerisinde dünyanın ileri ülkeleri başta ABD olmak üzere. Bakıyorsunuz Meksika, Arjantin, Brezilya, öbür taraftan Rusya, Fransa bütün bunlar başkanlık sistemiyle, sadece bunların içerisinde Fransa yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Şöyle bir 70 icmaline bir bakıyoruz 40 yıllık bir kaybımız var. Bu kaybın milletimize hem can, hem mal olarak çok büyük bir maliyeti söz konusu. Geçtiğimiz 12 yılda gerçekleştirdiğimiz büyük atılım olmasaydı bugün Türkiye’nin dünyada nerede yer alacağını takdirlerinize bırakıyorum” ifadelerini kullandı.
“MEVCUT SİSTEMLE BURAYA KADAR, DAHA İLERİYE GİTMEK İÇİN SİSTEMİN DEĞİŞMESİ LAZIM”
“Mevcut sistemle buraya kadar” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha ileriye gitmek için sistemin değişmesi gerektiğini kaydetti. Aksi takdirde yeniden patinaj yapmaya, yeniden Türkiye’nin yerinde saymaya, hatta gerilemeye başlayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Meseleye bu açıdan baktığımız da hem dünyadaki mevcut uygulamalar hem de kendi devlet geleneğimiz bize başkanlık sistemini işaret ediyor. Dünyada başkanlık sisteminin çok farklı uygulamaları var. Az önce söyledim ABD, Güney ABD ülkelerindeki uygulamalar. Fransa yarı başkanlık sistemi. Tüm bunları inceleyerek kendi ihtiyaçlarımızı, kendi kültürümüzü de önümüze koyarak bir başkanlık sistemi oluştura biliriz. Bunu özelliklede Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları sırasında zaten böyle bir çalışmayı yaptık. Ama maalesef orada da beklenen noktaya gelinemedi. Çünkü bundan gocunanlar var. Neymiş efendim, ‘Türkiye’ye mahsus başkanlık sistemi olmazmış.’ Niçin olmasın? Kendimize bu güvensizlik niye? Nihayetinde seçimi yapacak ve hesap verilecek merci millet değil mi? Millet. Burada bir kez daha söylüyorum, başkanlık sistemine karşı çıkanlar aslında milletle, milli iradeyle yüzleşmekten korkuyorlar sıkıntı burada. Milletten alamadıkları veya alamayacakları desteği kanatları altına sığındıkları vesayet odaklarında bularak yıllarca gizli iktidarlarını sürdürenler, başkanlık sistemiyle bu güçlerini yitirecek olmanın telaşı içindeler. Türkiye’nin geleceğini kendi geleceklerine feda edenlerin dönemi artık bitiyor. Bu ülkede son 12 yıldır gizli iktidarların yerini milletin iktidarı aldı. İnşallah bundan sonrada aynı şekilde devam edecek. Artık Türkiye tüm gücünü tüm imkanlarını tüm enerjisini 2023 hedefleri için seferber edecek. Bununla da kalmayacak 2053 ve 2071 vizyonlarını hazırlıklarına başlayacak. İşte yeni Türkiye budur, yeni anayasa işte bunun için gereklidir, başkanlık sistemine bunun için ihtiyaç var. Milletimizin idrakinin, ferasetinin, basiretinin, irfanının bir kez daha karanlık senaryolara galip geleceğine inanıyorum. Önümüzdeki döneminin bu bakımdan hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının sona ermesinin ardından yemeğe geçildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıya katılan muhtarlara Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yemek verdi.