Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Yüzde 52’ye idam’ dediğiniz zaman, birçok yerde sosyal medyada, Menderes’in sonunu hatırlattığınız zaman, bu doğrudan Cumhurbaşkanına verilmiş bir mesajdır" dedi.
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, İhlas Haber Ajansı (İHA) ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sunduğu "Neler Oluyor?" programına konuk oldu. Programda gündeme ilişkin soruları cevaplayan Akdoğan, KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın HDP’nin Adana ve Mersin teşkilatlarına dönük, AK Parti’nin seçim ortamını provoke ettiğini savunarak, "AKP saldırılarına cevap vermiyoruz, vermeyeceğiz" yönündeki açıklamalarına sert tepki gösterdi. Akdoğan, "Kimin yaptığı kadar hangi amaçla yapıldığı ve kimin işine yaradığı önemlidir asıl. Bugüne kadar birçok saldırı oldu, HDP binalarına da oldu. Bunlar çok kısa bir sürede yakalandılar ve kimlerin yaptığı ortaya çıktı. Hangi zihniyet dünyasından insanların hangi maksatla yaptıkları üç aşağı beş yukarı anlaşıldı. Burada sanki bunu AK Parti yaptırmış gibi, AK Parti’ye yarayan bir işmiş gibi bunu AK Parti’ye, Başbakana, Sayın Cumhurbaşkanımıza fatura etmeye çalışmak son derece yakışıksız, basit, ucuz bir yaklaşım" ifadelerini kullandı.
"ŞİDDETEN BESLENEN BİR YAPI VAR, O DA HDP"
"AK Parti’nin bugüne kadar şiddetle işi olmuş mu yani şiddetten, terörden hiç medet umuş mu? Baskıdan, tehditten, bu tür provokatif hadiselerden medet ummuş mu?" diyen Akdoğan, "Şiddetten beslenen, siyaseti şiddetle karıştıran bir yapı var, o da HDP. Zaten bir terör örgütü var, elinde silah var, 44 insan hayatını kaybetmiş. Senin bununla bir ilişkin var, insan utanır bunu derken. Bir terör örgütüsün sen, oradan utanmadan konuşuyorsun. Bir sürü insanı öldürmüşsün, siyasi bir uzantın var, onu vesayet altına almışsın ve buradan ahkam kesiyorsun. Bir mağduriyet üretme çabasıdır bu" dedi.
Saldırılara ilişkin bir takım açıklamalar yapıldığını, kendisinin de olayı duyar duymaz kınadığını ve "geçmiş olsun" mesajı yayınladığını hatırlatan Akdoğan, şunları söyledi:
"Son derece nezaketsiz bir şekilde, küstahça buna cevap verildi. Bu siyasi terbiye noksanlığıdır. Yani bu tür saldırılar olduğunda siyasi partiler birbirlerine ’geçmiş olsun’ derler, bu şekilde cevap vermezler. Bu demokratik kültürden ne kadar nasibini alamadıklarının da bir göstergesidir. Biz dedik ki ’Bu olayı kınıyoruz ve herhangi bir partiye yapılmış saldırı, bütün siyaset kurumuna ve demokrasiye yapılmış bir saldırıdır. Biz bunu böyle görüyoruz. Devlet de bunun üzerine bütün kurumlarıyla gider ve gerekeni yapar. Bugüne kadar da yapmıştır.’ Bunun üzerine boş konuşmalar, boş laflar, başkalarını suçlama, fatura kesmeye çalışma, bu çok ucuz siyaset tarzı. Kandil, HDP hep bir ağızdan konuşuyorlar. ’Ben terör örgütüyüm, ben de partiyim. Aynı şeyleri konuşmayalım, başka şeyleri konuşmayalım’ gibi bir dertleri de yok. O kadar sıkı fıkı, o kadar organik bir ilişkileri var ki bir o konuşuyor, bir o konuşuyor. Bunu da milletimizin görmesi lazım. Ortada tamamen terör örgütüne angaje olmuş, onun emir komutası altında bir siyasi yapı var. Bunu da iyi görmemiz gerekiyor. Kim Türkiye’ye silah sokuyor, kim bomba sokuyor, kim bu tür malzemeler sokuyor?"
"TEK TEK İNSANLARI FİŞLİYORLAR, TEHDİT EDİYORLAR, ŞANTAJ YAPIYORLAR"
PKK’nın HDP’nın 7 Haziran seçimlerine yönelik yürüttüğü kampanyanın bir parçası olduğunun altını çizen Akdoğan, "Tek tek evler, kapılar çalınıyor. Sanmayın ki vatandaşa gidip hatırını soruyorlar. Tek tek insanları fişliyorlar, tehdit ediyorlar, şantaj yapıyorlar. Örgüt marifetiyle yürütülen bir kampanya var, onun baskı ve tehdidiyle. Bu büyükşehirlerde de zaman zaman ortaya çıkabiliyor" diye konuştu.
Akdoğan, devletin seçim güvenliğine yönelik her türlü tedbiri aldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Şunu da gözardı edemeyiz, ’örgütün baskısı, tehdidi, şantajı tamamen sıfırlandı’ diyemeyiz. Bu olduğu zaman diğer partilerin kampanya yapması zorlaşıyor. Otobüsler taşlanıyor, insanlar tehdit ediliyor. Başbakanımız bir yere mitinge gidiyor, yol başlarında birileri, insanlar gitmesin diye uğraşıyor. Bu bir kere aldıkları oya şaibe karıştırır. Onlar bu tür bir baskı ve tehdidi tek tek kapı kapı gezerek yapmasalar bile elinde silah olan bir terör örgütü var. Senin arkanda o duruyor. Bu başlı başına bir tehdittir, siyaseti terörize eden bir durumdur. Bundan dolayı HDP çıkıp da ’Ben şu kadar oy aldım’ diye hava atamaz. Senin arkanda bir terör örgütü, elinde silah olan bir adam var. Şunu vatandaşlarımızın çok iyi görmesi, Kürt kardeşlerimizin çok iyi anlaması lazım. Milletimiz birilerine oy veriyor, kim onlar? Kağıt üzerinde aday gösterilen birileri. Ama asıl aktör onlar değil, onların arkasında başkaları var, o başkalarının dediği oluyor. Milletimiz bir belediye başkanı seçiyor, oradaki örgüt komiseri, kimse belediyede belki bir temizlik işçisi gidiyor belediye başkanına fırça atıyor, talimat veriyor. Yani örgütün yönetimi var. Bu yüzden HDP’ye verilmiş oy demokrasiye güç vermek anlamına gelmiyor. Vatandaşlarımız da o kişileri seçmiş olmuyorlar. Neticede Kandil’in emir komutası altında bir takım aktörler. Siz o aktörlere oy verdiğiniz zaman arkadaki yapıya güç vermiş oluyorsunuz. Bu yüzden ortada bir tehdit durumu vardır. Örgütün elinde silah olması, varlığını devam ettiriyor olması başlı başına bir tehdittir. Bıraksın bakayım terör örgütü silahı, etin ne budun ne görelim. Ne kadar oy alıyorsun, insanlar sana ne kadar oy verecek?"
"HDP’NİN KENDİNİ PARALEL YAPIYA KULLANDIRTMASI BÜYÜK SORUN"
"Kandil HDP’ye barajı aştırmaya mı çalışıyor?" sorusuna Akdoğan, "HDP’nin iş tuttuğu vesayetçi odaklar seçimi kazanmayı değil, AK Parti’nin seçimi kaybetmesini amaçlayan bir proje uyguluyor. Diyorlar ki ’Bunlar zaten barajı geçmezse ortalık karışır, geçerse AK Parti’yi bir şekilde engellemiş oluruz. Her halükarda AK Parti seçimi kaybeder.’ Böyle bir yaklaşım var" yanıtını verdi.
Normal şartlarda yan yana gelemeyecek olan CHP ile MHP’nin yerel seçimlerde, daha sonra cumhurbaşkanlığı seçiminde 14 partinin bir araya gelerek işbirliği yaptıklarını hatırlatan Akdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi HDP’yi de o koalisyona kattılar. Çok ciddi bir oy kaymaları, işbirliği, ittifak var. Bu yapı şu anda HDP’nin barajı geçmesine bütün ümidini bağlamış durumda. Geçmesi halinde AK Parti’yi bir şekilde engelleriz. Peki AK Parti’yi engelledin, kim bu çözüm sürecini yapacak? MHP mi yapacak, ulusalcı CHP mi yapacak? HDP tek başına böyle bir şey yapabilir mi? Bu proje çözüm sürecini sabote eden bir projedir. AK Parti’ye bir şekilde zarar veren, hükümetten düşmesini sağlayan bir yaklaşım, proje öncelikle çözüm sürecine, yeni aayasaya karşı bir projedir. En temelinde güven ve istikrarı sabote etmeye dönük bir projedir. Bunu HDP normalde anlayabilecek bir kapasiteye sahip olması lazım. İş tuttuğu adamlar çözüm sürecinin düşmanları. Çözüm sürecine destek vermeyenlere, darbeci, vesayetçi odaklara, paralel yapıya kendilerini kullandırtmaları büyük sorun. Bugüne kadar çözüm sürecinde her türlü sabotajı yapan, onların şikayet ettikleri ne varsa KCK tutuklamalarındaki fotoğraflara kadar çözüm sürecinin düşmanı olan paralel yapıyla şu anda işbirliği içinde olmaları başlı başına zaten bir ilkesizliktir. Böyle baktığımızda bir şekilde mecbur kaldı, parti olarak girdi, kendini kullandırtıyor ama bunun sonucu Türkiye’ye de kaybettirecek, çözüm sürecine de zarar verecek bir tablodur. Bunun çok açık net görülmesi lazım. Bu noktada ben Selahattin Demirtaş’ın bir proje olduğunu düşünüyorum, parti olarak HDP’nin sokulmasını AK Parti’ye karşı bir proje olduğunu düşünüyorum."
"MUHTAR BİLE OLAMAZSININ BAŞKA BİR VERSİYONUDUR"
Çözüm sürecini AK Parti’nin başlattığının altını çizen Akdoğan, "Süreci AK Parti sürdürüyor, bunlar ikide bir ’süreç bitmiştir’ açıklamaları yapıp duyuyorlar. Bütün bu reformları AK Parti iktidarı yaptı ve şu anda kendisi olmazsa sürecin devam edemeyeceği tek parti AK Parti’dir. Bugün sürecin düşmanlarıyla kim işbirliği içinde? HDP işbirliği içinde. Böyle baktığımızda tablo çok açık ve net. Burada bir kendini kullandırtma durumu var. Oduna maşa olarak kullanıyorlar HDP’yi ama odundan maşa kendisi tutuşmaya başladı. Bu ilkesizlik HDP’yi çok fena vuracak. Kürt vatandaşlarımız bunu eninde sonunda çok iyi anlayacaklar" şeklinde konuştu.
Akdoğan, HDP’nin Kürt sorununu üreten, derinleştiren ve çözüm sürecine karşı olan zihniyetle işbirliği yaptığını vurgulayarak, "Sen şimdi kıbleyi Nişantaşı’na çevirdin, Nişantaşı cemaati, paralel cemaati, yurtdışı oyları, mezhep oylarıyla ben barajı geçeceğim. Sonuç ne olacak? ’Bir şekilde ben AK Parti’yi engellerim.’ Tamamen negatif siyasettir bu" dedi.
"Tayyip Bey’i başkan yaptırmaman üzerine bir siyaset kurgulanabilir mi?" diye soran Akdoğan, şunları söyledi:
"Bu ’Muhtar bile olamazsın’ın başka bir versiyonudur, başkan bile yaptırmayız. Böyle baktığımızda aslında bunların aynı zihniyetin parçaları olduğu görülüyor. Güneydoğu’da HDP’nin siyasi yaklaşımı, yani PKK’nın siyasi ideolojisi bölge halkına uygun bir yaklaşım değil CHP zihniyetinin başka bir versiyonu, başka bir Baasçı, ceberrut anlayış. Ama bir şekilde bu etnik milliyetçilik, geçmişte yaşanan olumsuzluklar, yapılan bir takım yanlışlıklar, kimlik bilincinin bir şekilde gelişmiş olması diğerlerini örttü. Bu yüzden normalleşme çok önemli. Demokratik hak ve özgürlüklerin gelişmesi, bölgede halkın normalleşmesi, bu normalleşme olduğunda artık bu tür böyle mağduriyet edebiyatları olmaz, onların gerçek ideolojisiyle ortada kalırlar. Bölge halkı normalde bu ideolojiye prim vermez."
"HDP’NİN SİYASİ PROJESİ DEMOKRATİK ÖZERKLİK"
AK Parti’nin 2005 yılında attığı adımlara kadar ortada "red, inkar, asimilasyon politikası" olduğuna dikkat çeken Akdoğan, "Kürt meselesinde 100 başlık varsa bunun 95’ini AK Parti yaptı. Bunların hepsini AK Parti yaparken HDP ne yaptı? Hangi birine destek oldu? Hiçbirine destek olmadı, engel oldu, değersizleştirmeye çalıştı. İnkar edemediklerini de ’biz mücadele ediyoruz da bunlar oluyor’. Yahu siz mücadele ettiğiniz için bunlar olmuyor. Siz bu yanlış şeyleri yapmasaydınız belki bu süreçler daha hızlı olacaktı" dedi.
Akdoğan, terörün adımlarının AK Parti’nin attığı adımlara zemin hazırlamadığını, aksine daha da zorlaştırdığını belirtti. HDP’nin siyasi paradigmasının sorunlu olduğunun altını çizen Akdoğan, "Bugün nedir HDP’nin siyasi projesi? Demokratik özerklik. Demokratik özerklik PKK’nın siyasi projesidir. Başına demokratik özerklik koyarak hoş göstermeye çalışıyorlar. Özerklikten kasıt da kantonlaşma. Kobani’de yaptıkları gibi Şengal’de yapmaya çalıştıkları gibi kantonlaşma. ’Burayı bize verin öbür taraflara da ortak olalım.’ Yok böyle bir yağma. Buna ne devlet ne millet izin verir. Böyle bir şey olamaz" diye konuştu.
"ÖZGÜR KÜRDİSTAN’I ÇOK AÇIK BİR SİYASİ PROJE OLARAK TAKDİM EDİYORLAR"
Dün HDP, DBP ve türevlerinin "Özgür Türkiye, özgür Kürdistan" açıklaması yaptıklarını hatırlatan Akdoğan, "Özgür Kürdistan’ı çok açık bir siyasi proje olarak bunlar takdim ediyorlar. Bizim amacımız özgür Türkiye inşa etmek. Onun içerisinde herkes özgürce yaşayabilsin diye ama bunların başka bir takım hedefleri, kafalarının ardından başka hesaplar olduğu görülüyor. Bunu da dile getiriyorlar" dedi.
Akdoğan, "Dolmabahçe’de HDP heyetiyle neden bir araya geldiniz?", "Ne oldu seçim zamanı sen başka telden çalmaya başladın?" eleştirilerinin kendisine yakın zamanda sıkça yöneltildiğini belirterek, şunları söyledi:
"Öyle değil. Bir yıldır verdiğim bütün röportajlar ortada. Diyorum ki bu sizin yaptıklarınız süreci zehirliyor, eylemsizlik dediniz, eylemsizliği yapıyor musunuz? Eylemsizlik karakol basmamak değildir; yol kesmemektir, adam kaçırmamaktır, mahkeme kurmamaktır, haraç toplamamaktır. Bu illegalitedir, bu sürece zarar veriyor, birilerini maske takıp sokak aralarında bir şeyler yapmaları süreci zehirleyen şeylerdir. Bunu ben 1.5 yıldır söylüyorum. Örgüte karşı HDP’nin güçlenmesi, Türkiye partisi olmalı. Bununla ilgili bir sürü yazı yazdım ama şuanda olan bu mudur? HDP kuruluş aşamasında BDP’den dönüşürken güya farklı kesimleri içine alacaktı, bir Türkiye partisi olacaktı. Ne oldu peki? Marjinal solu aldı, marjinalleşti. Marjinal bir aşı yaptılar yoksa Türkiye partisi olmadı. Türkiye tasavvuru nedir HDP’nin? Edirne’deki Trabzon’daki insana bir şey diyor mu HDP? Demiyor. HDP’nin Batı’da oy alması Türkiye partisi olduğunu göstermiyor ki. Sen yine başka şehirde benzer nitelikteki insandan oy alıyorsun, o şehirdeki diğer insandan oy almıyorsun. Bu Türkiye partisi olmak değildir."
"HDP OYUNU ARTIRDIKÇA SİSTEME DAHA ÇOK ENTEGRE OLUYOR"
"Selahattin Demirtaş yüzde 9’u geçti daha mı demokrat oldu?" diye soran Akdoğan, "2 ayı bulmadı ya 2 ayı, 45 gün sonra insanları sokağa döktü. 40 kişi hayatını kaybetti. Peki yüzde 10’u geçerse aynı şeyi yapmayacağının garantisi var mı? Benzer çağrılar yapmayacağının, şiddet çağrısı yapmayacağının, sıkıştığında hemen terör örgütünden yardım istemeyeceğinin... Çünkü bir şey olduğunda hemen Kandil’deki adam konuşuyor. Bakın kaç gündür onlar konuşuyor. Bir parti binasına bir şey olmuş, Kandil’deki adam tehdit savuruyor. Bu nasıl bir ilişkidir. Siyaseti şantaja açık hale getirmektir bu. Bunu vatandaşımızın görmesi lazım" ifadelerini kullandı.
"HDP’lilerin ağzı yok mu, çıksın konuşsun" diyen Akdoğan, şöyle devam etti:
"Niye terörist konuşuyor? Niye terörist siyasete müdahale ediyor? Niye terörist tehditler savuruyor? Bir kere bunun anlaşılması lazım. Yani iç içe geçmiş yapıdır bu. Yüzde 9’u geçtiğinde daha demokrat olmadı, 10’u geçtiğinde aynı tehlikenin olmayacağını bilmiyoruz. Bu yüzden ben ’Geçmezse süper olur, geçerse sıkıntı olabilir’ sözünü bunun için söyledim. Şimdi diyorlar ki ’Geçmezse şöyle olur, böyle olur, ortalık karışır aman bu bir tehdittir, aman o zaman geçirelim, bunlar terör çıkarmasın.’ Yani terörle insanları korkutuyorlar. ’Terör ve şiddet olur, sokak isyanları çıkar, o zaman HDP barajı geçsin.’ Geçerse bunları yapmayacaklarının garantisi var mı? Geçerse en ufak bir şeyde tekrar tehdit savurmayacaklarının garantisi var mı? Geçmezse diyeceklermiş ki Batı’ya, ’Bakın işte burada temsil olmadı, meşruiyet problemi var.’ Peki geçtikleri takdirde bakın bütün Güneydoğu bizim rengimize büründü, halk benim yanımda, ben burada özerklik ilan ediyorum’ derse ne olacak? Var mı bunun garantisi? Bunların oyunu artırdıkça sisteme daha çok entegre oluyorlar, siyaset kurumu daha güçlenmiş olmuyor. Bunların siyasi projesi o değil mi zaten."
"GÖRÜŞMELERİMİZ TERÖR SON BULSUN, PKK SİLAH BIRAKSIN DİYE"
HDP heyetiyle yapılan görüşmelerin "terör son bulsun", "PKK silah bıraksın" diye yapıldığının altını çizen Akdoğan, "PKK daha da güçlensin, barajı geçsin diye yapılmış görüşmeler değil. HDP barajı geçerse Kürtler daha çok hak ve özgürlüğe mi kavuşacak? AK Parti zarar görürse çözüm süreci kalmaz. Bu hak ve özgürlükleri biz geliştirdik, HDP’nin siyaset tarzı hiçbir fayda sağlamadı. Bunu bir kere Kürt kardeşlerimizin çok iyi anlaması lazım. Onlar için hayat daha iyi olmayacak, bütün Türkiye için hayat daha zor olacak" diye konuştu.
"ÇÖZÜM SÜRECİNDE HERHANGİ BİR KOPMA, DONMA YOK"
"8 Haziran günü ne olacak, çözüm süreci bitecek mi?" şeklindeki soruya Akdoğan şu ifadelerle cevap verdi:
"Ortada bir sorun varsa bu sorun çözülecek demektir ve bunu da AK Parti çözecek demektir. Süreci AK Parti başlattı, AK Parti bitti demeden de bu süreç bitmez. Ne zaman sorun çözülürse o zaman süreç biter. Şu anda süreçle ilgili bir kopma, donma gibi bir şey söz konusu değil. İlgili kurumlarımız da normal çalışmalarını devam ettiriyorlar, normal yapmaları gereken işleri de yapıyorlar. Elbette seçim gündemi şu anda tamamen konsantrasyon onun üzerine odaklandığı için çok fazla öne çıkmıyor olabilir ama süreç devam ediyor, ilgili kurumlarımız çalışıyorlar. Çözüm süreci seçimden sonra da ivme kazanacaktır. Burada ana aktör AK Parti’dir, AK Parti güçlü bir şekilde seçimden çıkarsa bu süreç çok hızlı bir şekilde bir noktaya varır. HDP’nin beraber iş yaptığı, kol kola girdiği, flört ettiği, çözüm süreci düşmanları, ulusalcı cephe. Bunların seçimden başarılı çıkması demek zaten çözüm sürecinin, yeni Türkiye’nin, yeni Anayasa’nın, güven ve istikrarın yara alması demek. Bunu çok iyi görmemiz gerekiyor. Bunlar sürekli açıklamalar yapıyorlar, ’Şöyle oldu, böyle oldu, hükümet adım atmadı, mesele çözülmedi, anayasa değişmedi, ondan dolayı biz de kongreyi toplamıyoruz. Peki Öcalan bu çağrıyı yaptığında Öcalan bilmiyor muydu? Nisan’ Meclis kapanıyor. Nisan’da kongre çağrısı yapıyor; silah bırakma kongresini. O arada Türkiye’de anayasa değişebilir miydi?"
"ÖCALAN’IN NEVRUZ’DA YAPTIĞI KONUŞMA HÜKÜMETİN KABUL ETTİĞİ BİR KONUŞMA DEĞİL"
"Süreç koptu", "Silah bırakmayacağız", "Yolun sonuna gelindi" açıklamalarının ters teptiğini vurgulayan Akdoğan, "Hükümet şu adımı atsın, bu atsın’, ’Öcalan’ın Nevruz’da yaptığı konuşmayı hükümet kabul etsin’, Öcalan’ın Nevruz’da yaptığı konuşma hükümetin kabul ettiği bir konuşma değil ki. Hükümet mi yaptırdı bu konuşmayı? Orada söylenilen şeyler, üzerinde uzlaşılmış konular mı? Burada bunu birbirinden ayırt etmek lazım" diye konuştu.
"Biz durduğumuz yerde duruyoruz" diyen Akdoğan, çözüm sürecinin 7 Haziran seçimlerinden sonra da ivme kazanacağını tekrarladı.
"ELEŞTİRİLDİĞİNDE KİMYALARI BOZULUYOR"
HDP ile siyasi bir mücadele içinde olduklarını vurgulayan Akdoğan, "Bu süreç başarılı oldu. Diyelim ki terör örgütü devre dışı kaldı. Bizim mücadelemiz bunlarla devam edecek. Biz Kürtleri, bu siyasi anlayışa, bu ceberrut, Baasçı, tek tipçi, dibinde ot bitirmeyen, baskıcı anlayışa terk mi edeceğiz?" ifadelerini kullandı.
Akdoğan, kişiselleştirmeden, parti düzeyinde kalarak birtakım eleştiriler getirdiğini belirterek, "Böyle kimyaları bozuluyor. Bunlar alışmamışlar çiçek-çocuk muamelesi yapmaya, herkes sevecek, okşayacak, onu el üstünde tutacak. Demokratik siyasetin gereği olarak en ufak bir eleştiri getirdiğinizde kimyaları bozuluyor, çıldırıyorlar. Nasıl böyle bir şey söylenebilir. Böyle bir şey yok arkadaş ya. Dokunulmaz bir şeyin mi var, kutsal bir yapın mı var? Ben seni niye eleştiremeyeceğim. Ben nezaket çerçevesinde seninle siyasi rekatim var, seni eleştiririm. Senin daha az oy alman için, kendimin daha çok oy alması için çaba gösteririm" diye konuştu.
Eleştiriye karşı tahammülsüz bir yapıya sahip olduklarını söyleyen Akdoğan, şunları kaydetti:
"Siz yaka paça Meclis’ten götürülüyordunuz, Türkiye’de konuşamıyordunuz. Bugün Meclis’te bırakın her şeyi konuşmayı, protesto eylemi yaptınız, kürsü işgal ettiniz, yere oturdunuz. Yani yapmadığınız, konuşamadığınız bir şey kalmadı. Bunu AK Parti’nin sağladığı özgürlük zemininde yapıyorsunuz. Bugün varsanız, güçlendiyseniz, istediğinizi konuşabiliyorsanız, bu AK Parti’nin sağladığı özgürlük ortamının bir sonucudur. Ben bunları sağlayacağım, beyefendi kalkacak bana ’konuşma’, ’çeneni kapat’ diyecek, dağdan gelecek bağdakini susturacak. Devleti dağda dize getiremediniz, şehirde mi dize getireceksiniz. Sana şehirde mi eyvallah edeceğiz. Bizim mücadelemiz sizinle devam edecek. Bunu da içinize sindireceksiniz, kabul edeceksiniz. Bunu birbirinden ayırt etmek lazım. Nezaket çerçevesinde biz bir eleştiri getiriyoruz. Sen örgüt vesayeti, onun kumandası altında olduğun sürece bir şekilde silahtan güç devşirdiğin sürece ben demokrasi, millet adına seni eleştirmeye devam edeceğim. Ne zaman onu kesersin o zaman senin varlığını geliştirmen, güçlenmen demokrasiye hizmet eder."
"AKREBİN KARAKTERİ SOKMAK ÜZERİNE, SENİ DE SOKACAK, BUNDAN DA KURTULAMAYACAKSIN"
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret etmesinin hatırlatılması üzerine Akdoğan, bunun paralel yapı için de HDP için de ilkesiz bir ilişki biçimi olduğunu belirtti. Akdoğan, "Denize düşen yılana sarılır misali akrebi koynuna aldı ve suyu geçmeye çalışıyor. Bu akrebin karakteri sokmak üzerine, seni de sokacak, bundan da kurtulamayacaksın. Sen de birazcık utanma duygusu varsa 5-6 yıldır başına gelen her türlü kötülüğün müsebbibi olan o yapıyla flört edemezsin, işbirliği yapmazsın. Bu kirli bir ittifaktır. Hep önlerine bu gelecektir" dedi.
HÜRRİYET’İN "SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA SESLENİYORUZ" MEKTUBU
Hürriyet Gazetesi’nde birinci sayfada yayınlanan "Sayın Cumhurbaşkanı’na Sesleniyoruz" başlıklı yazıyla ilgili Akdoğan, "Şimdi bunlar şark kurnazlığıyla, laf cambazlığıyla. Bunların internet sitesinde ne tür akıl, mantık dışı, ne kadar hakkaniyetten uzak, ne tür böyle cambazlıklar yaptığını herkes biliyor. Ne tür laflar sokuşturduklarını, nasıl meseleleri başka yerlere çektiklerini herkes biliyor. ’Yüzde 52’ye idam’ dediğiniz zaman, birçok yerde sosyal medyada, Menderes’in sonunu hatırlattığınız zaman, bu doğrudan Cumhurbaşkanına verilmiş bir mesajdır ve demokrasiye yakışmayan bir mesajdır. Burada yok onu kastettik, bunu kastettik. Sadece orada ne kastettiğin önemli değil, sen bir sürü bir şey söylüyorsun, onların toplamında senin böyle bir niyetin olduğu ortaya çıkıyor. Aç bak ne tür cambazlıklar yapıyorlar internet sitesinde, nasıl siyaset mühendisliği yapıyorlar, nasıl algı savaşları yürütüyorlar. Bunlar apaçık ortada. Sen şimdi hikaye anlatıyorsun. Öyleydi de böyleydi de. Peki ’411 el kaosa kalktı’, ’Muhtar bile olamaz’ başlığını kim attı? Tayyip Erdoğan ile siz savaşıyorsunuz. Bu devletin başıyla, milletin seçtiği Cumhurbaşkanıyla geçmişten bu yana bir kavganız var. Bu aslında milletle kavga etmektir. Yüzde 52’ye saygısızlıktır. Cumhurbaşkanımızın burada kendisinin savunması da son derece doğal bir şeydir" ifadelerini kullandı.
"100 YILIN PALAVRASI OLUR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 21 Mayıs’ta açıklayacağı ekonomik temelli "100 yılın projesi" olarak nitelenen yeni seçim vaadine yönelik değerlendirme yapan Akdoğan, "100 yılın palavrası olur. CHP’nin geçmişi, bunların geçmiş yüzyılda ne yaptıkları belli. ’Ben üç fazlasını veririm’ demek, bir siyaset değil" dedi.
Bu davranışı "palavra siyaseti" olarak niteleyen Akdoğan, buna kimsenin itibar etmeyeceğini dile getirdi. Siyasette güvenin kolay oluşmadığını vurgulayan Akdoğan, "AK Parti ne diyorsa yaptığı için AK Parti’ye bir güven oldu. Darbelere, e-muhtıralara, kapatma davalarına, sokak isyanlarına karşı dik durduğu, demokrasiye, milletin emanetine sahip çıktığı için ve dediği her şeyi yaptığı için millet AK Parti’ye güven duyuyor. Bütün bu olaylarda sınıfı geçeme ve bugüne kadar da yaptığın hiçbir şey olmasın, bugün ’Ben daha fazlasını veririm’ demekle bir şekilde bu boşluğu doldururum’ diyeceksin. Böyle bir şey olmaz. Buna kimsenin itibar edeceğini zannetmiyorum" diye konuştu.
"Biz Türkiye’yi büyüttükçe herkesin sorununu da çözeceğiz" diyen Akdoğan, ortada bir şey varsa bunu AK Parti’nin ele alacağını ve çözeceğini kaydetti.
"FENERBAHÇELİYİM, FENERBAHÇE ŞAMPİYON OLSUN İSTERİM"
Şampiyonluk yarışının son haftalara taşındığı Spor Toto Süper Lig’de ipi kimin göğüsleyeceğinin sorulması üzerine Akdoğan, şunları söyledi:
"Bu bir rekabet bir oyun. Yarışın kızışması, heyecanın artması güzel şeyler. Açık ara birisi kopup giderse bir zevki olmaz, kimse de gitmez, seyretmez. Neticede burada tansiyonun yükselmesi, heyecan vesaire güzel. Ben Fenerbahçeli’yim, Fenerbahçe şampiyon olsun isterim. Fanatik bir durum yok. Yabancı takımlarla oynadığında Beşiktaş, Galatasaray hepsi için ayağa fırlarım, hepsi için sevinirim, dua ederim. Bütün Ankara takımlarını destekliyoruz. Trabzon kökenliyim, Trabzonspor’u da çok seviyorum ama çocukken Fenerbahçe’yi tutmuşuz, sözümüzden cayamadığımız için öyle devam ediyoruz. Son maça kadar bu heyecan devam eder."
Akdoğan, ligde bu hafta oynanacak Galatasaray maçında Beşiktaş’ın varını yoğunu ortaya koyacağını düşündüğünü dile getirdi.
"KIZIM İLK ’BABA’ DEDİ"
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, geçtiğimiz aylarda doğan minik kızı Hatice Kübra için ise, "Ben gittiğimde genellikle uyuyor. Beni sabah yumrukluyor, sabah yatakta uyandırıyor. Daha ufak, 1 yaşına inşallah önümüzdeki ay girecek. İlk baba dedi, ondan sonra anne demeye başladı, şimdi babaanne demeye başladı. Anneyle bebeğin ilişkisi çok daha farklı. Biraz aklı ermeye başlayınca babaya doğru meyil etmeye başlıyorlar" şeklinde konuştu.