Başbakan Ahmet Davutoğlu, Fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırıya ilişkin, "Bütün bu ihtimalleri gözetmek durumundayız ama ümit ederim ki o sportif centilmenliğe bütün taraftarlarımız sahip çıkar. Ben tekrar Fenerbahçe kulübüne, bütün sporculara geçmiş olsun diyorum ve dayanışmamızı bir kez daha ifade ediyorum. Bütün küluplerimize de omuz omuza vererek, Türk sporunun Türk futbolunun onurunu ve bir anlamda da ahlakını korumaya davet ediyorum" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV özel yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, Fenerbahçe futbol takımının otobüsüne yapılan saldırıyı değerlendiren Davutoğlu, "Olayın olduğu saatlerde dakikalarda biz üst kurul toplantısındaydık haber bana iletildi. Hemen toplantıya ara verdim. Gerçekten ben çocukluğumdan beri Fenerbahçeli olarak da, bütün milli takımlarımız bizim takımlarımız ayrım için demiyorum ama hemen müdahil oldum. Bu anlamda bir fark gözetmiyorum, hemen üzerine gidildi. Bizi ilgilendiren iki boyutu var, sporun korunması. Biz, hükümet olarak ne gerekiyorsa yapalım Türkiye’de sportif centilmenliğe zarar gelmesin. Kaygımız bu. İkinci bir kaygı, adliye saldırısına ve arkasındaki şeylere baktığımızda özellikle spor üzerinde gerilim yaratarak kaotik ortam oluşturmak isteyen unsurlar var mı? O maçtan dönerken olayın olduğu yerde tespiti zor bir alanda bu saldırı söz konusu oluyor. Şoförümüzün de dirayetli tutumu daha büyük bir şeyi önledi. O gece bütün araştırmalar sürdü, iki kişi gözaltına alındı, alınır alınmaz da tekrar bilgi aldım. Yakından takip edeceğiz. Bir kere bütün kulüplere, son yaptıkları açıklamalar, gösterdikleri dayanışma dolayısıyla teşekkür ediyorum. Bu haftayı bir sporda şiddete karşı dayanışma haftası gibi hepimizin sahiplenmesi lazım. Fenerbahçeli, Trabzonsporlu bütün taraftarlarımıza da sesleniyorum. Her yer Trabzondur, Anadolu’nun her yerinde de Fenerbahçeli vardır. Mesele, bunları karşı karşıya getirmek isteyenlere karşı o sportif ahlakı ve seçimlere giderken de spor üzerinden böyle bir gerilim yaratma çabalarına karşı da bütün taraftarlarımızı birlikte davranmaya, bu çerçevede sporda şiddete karşı ortak bir tutum sergilemeye davet ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Devlet, nedir diye sorsanız bana. Öncelikle tedbir derim. Yani devlet binde bir ihtimali dahi düşünemezse devlet devlet olma vasfını kaybeder. Biz, bütün bu ihtimalleri gözetmek durumundayız ama ümit ederim ki o sportif centilmenliğe bütün taraftarlarımız sahip çıkar. Ben tekrar Fenerbahçe kulübüne, bütün sporculara geçmiş olsun diyorum ve dayanışmamızı bir kez daha ifade ediyorum. Bütün küluplerimize de omuz omuza vererek, Türk sporunun Türk futbolunun onurunu ve bir anlamda da ahlakını korumaya davet ediyorum."
PARALEL DEVLET YAPILANMASI
Paralel devlet yapılanmasına ilişkin değerlendirmede bulunan Başbakan Davutoğlu, "(Milletvekili aday listesi) Eleme yaptık. Paralel devlet yapılanmaları anlamında değil, ince eleyip sık dokumaya gayret gösterdik. Özellikle siyasi etik bakımından geçmiş performansı nedir, siyasi şeyi nedir? Bu tür bağlantılar irtibatlar var mı? Bütün bunları düşünmek bizim görevimiz. Nihayet biz milletten oy isterken sadece ben kendi adıma ’Beni seçeceksiniz’ diye istemeyeceğim. 550 kişi için oy isteyeceğim. 550 kişinin her yaptıkları bize yazılacak. Yaptıkları ya da yapamadıkları. O anlamda ciddi bir eleme, gözümüzün üzerinde olma hali oldu. Tedbir çerçevesinde baktığımızda aslında güç bir müddet sonra doğru alanda kalmadığında yozlaştırıcı bir etki yapıyor. Yani, bu bürokraside askeri müdahaleler böyle olmuştu. Sivil toplumdan hareketle, bürokrasiyi kontrol ederek devleti ele geçirmek, devleti yönetmek yani millete uğramadan, önüne gitmeden demokrasi çarıklarını giyip halkın önüne çıkmadan bay-pass ederek sistemi devleti şu veya bu yolla yönetme çabasının her biri bir darbe teşebbüsüdür ve devlete karşı bir teşebbüstür. Bu, ister üniformalı şekilde 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de bir iç cuntalaşma yoluyla olsun isterse dini ya da laik, şu’cu veya bu’cu, hangi yapıyla olursa olsun bir şekilde dışarıda yapılanıp devlet içine organize bir şekilde girmişse ve tercih yaparken rasyonel bürokrasi tercihleri yerine irrasyonel, taraftar tercihi yapmışsa sonra bunu daha ileri götürüp memur alımındaki sınav sorularını çalmaya başlamışsa bu devleti ele geçirme operasyonudur. Adını koymak lazım. Devleti ele geçirme operasyonu yapan kim olursa olsun ona karşı tedbirli olmak bu makamda bulunanların asli görevidir. Çünkü, bir kez bu şekilde devlet ele geçirildiğinde sonra artık milletin iradesi değil veya tartışılabilir bir otoritenin iradesi değil tartışılmaz bir otorite, tartışılamaz bir otoriter yapının, KCK yapısı da böyle. Seçilmiş bir belediye başkanı var ama yanında başka birisi paralel yapı adına onu yönetmeye çalışıyor. Bunu kim yaparsa yapsın, ister etnik ulusalcı bir kimlikle isterse dini görünümlü bir kimlikle yaparsa yapsın devlet buna karşı tedbirini alır. Alıyoruz da" diye konuştu.
"BİZİM HİÇBİRİMİZ KADER YAZICI DEĞİLİZ"
Başbakan Davutoğlu, "Şu anda mesela ÖSYM’de diğer yerlerde, KPSS’de yaptığımız attığımız adımlar, birçok noktada gerekli adımlar atılıyor. Bu konuda özellikle görevlendirilmiş, MGK kararından sonra, arkadaşlar da var. MGK kararında özellikle devlete sızmış illegal paralel yapılanmalar. Yargı süreci, çok hızlandı. Çünkü işlenen suç küçük suçlar değil. Ne olmuş bir kopya çekilmiş, hayır. KPSS sınavına giren vatandaşlarım arasında isterse bana ertesi gün suikast tertip edecek birisi olsa o sınava girmişse ve diğeri sınava girmişse ben önce o sınavın neticesini kabul ederim. Eğer öyle biri suikast yapacaksa onun hukukunu ayrıca engellerim ama KPSS sınavında yapılan ahlaksızlık kadar beni derinden etkileyen bir başka şey yok. Çünkü, insanların kaderiyle oynuyorsunuz. Birisinin girmesi demek diğerinin girmemesi demek, ne hakkınız var buna? Ne hakkınız var? Siz, kader yazıcı değilsiniz. Bizim hiçbirimiz kader yazıcı değiliz. Kaderi yazan belli, inanıyorsanız ki bizim Rabbimizdir. Siz, oturduğunuz yerden şu şu isimler şu Bakanlığa girecek, dolayısıyla şu sorular ona verilecek. O personel üzerinden şu kişiler şurada yerleştirilecek. Bunu yapan birine çok da masum bir şey yapıyormuş gibi, sivil toplum faaliyeti yapıyormuş gibi muamele yapılmaz. Onun kesmek sadece devlet görevi değil, insani bir görev" dedi.