Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, As Tv'de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Berkin Elvan'ın sorulması üzerine Arınç, "14-15 yaşında bir genç delikanlının ister ekmek almaya gitsin, isterse meraktan dışarıya çıksın, talihsiz bir şekilde başından vurulup ölmesi çok açı bir olaydır. Kim olursa olsun, hepimizin bir evladı var. Bu olayı bir babanın evladına baktığı gibi, bir ağabeyin kardeşine baktığı gibi düşünmeliyiz. Suç işleyen, suç işlemiş insanlar için böyle bir akıbeti düşünemeyiz. İnsanlar yaptıklarının karşılığının görürler ama böyle masumane duygularla dışarıya çıktığını öğrendiğimiz ve bildiğimiz çok genç yaşta bir çocuğun böyle bir şekilde hayatını kaybetmesinden ızdırap duyarız. Samimi olarak duygu ve düşüncelerimizi ifade ettik. Sokak olayları fevkalade kötü neticeler verebiliyor. Sayın Bahçeli'nin çok beğendiğim bir sözü var. Hem kitlesi hem de bütün Türkiye için söylüyor. Sokaklar karanlık ve tehlikelidir, sokaklar tuzaklarla doludur. Biz 68 kuşağıyız. Yani 70 ve 80 öncesini de biliriz. Sokaklarda çok büyük değerlerimizi kaybettik. Adeta bir nesil kaybedildi. Yani biz çok dövüldük, yurtlardan atıldık. Bir sürü ithamlarla karşılaştık, sürüklendik. Ben iki tane yurt değiştirdim. Sığınacak yer bulamadık. Maalesef o olayların içerisinden de çıkamadık. Milliyetçi düşünceye sahiptik. Karşımızda çok acımasız sol gruplar ve devrimciler vardı. Onlarla bazen sopalı kavgalarımız oldu. Biz kendimizi olabildiğince uzak tutmaya çalıştık. O zaman başkaları bize, 'Siz korkaksınız, sizden adam olmaz' dediler ama ağabeylerimiz bizi tuttu. 'Bu olaylar gelip geçicidir ama sizi yok edebilir. Siz bu olaylara karışmayın' dediler. Biz kendimizi mümkün olduğu kadar uzak tutmaya çalıştık. Sonra 80 Darbesi'nden sonra ben onların avukatlığını yaptım. 'Ağabey sen haklıymışsın' dediler. 'Biz sokakta perişan olduk' dediler. 'Bizim üstümüzden siyaset yaptılar, bizi yok ettiler' dediler. Onları da yaşadım. O yüzden sokaklardan uzak durmamız lazım" dedi.
"GEZİ OLAYLARI YATIŞIRKEN TEKRAR PATLADI"
Gezi olayları başladığında ben başbakan vekili olduğunu hatırlatan Arınç, şöyle devam etti: "Bütün istihbaratı, emniyeti hepsini topladım. İki gece üst üste uzun süren toplantılar yaptık. Durum nedir? Bir röntgen çıkardık. Ondan sonra bir eylem planı hazırladık. Olaylara süratle müdahale etmek gerekiyordu. Bu konuda neler yapılabileceğini öngördük. Başbakan o zaman Kuzey Afrika’daydı. Ben kendi eylem planımı uyguladım. Önce basın toplantısı yaptık. Demokratik hakların oldukça korunabileceğini ve yasa dışı örgütlerin faaliyetlerinin olmayacağını söyledim. Ondan sonra paydaşları çağırdım. Gezi Parkı ile ilgili kim varsa gelsin, bana derdini anlatsın, dedim. Sırrı Süreyya Önder'i davet ettim olayın başında olduğu için. Ondan sonra bir mahkeme kararı imdada yetişti. Mahkeme kararı hepimizi bağlıyor, onu uygulayacağız, gerekirse referandum yapacağız. Bu belediyenin işidir. Tam yatışıyordu ki sokak olayları patladı. Böyle şeyi amaçlayanlar pusuda yatar. 'Sadece ağaç kesme meselesi değil aptal uyan' tweetleri atıldıktan sonra iş sokakta orayı burayı yakmaya başladı. Silahlar atılmaya başlandı ve 6-7 tane canımızı kaybettik. Sadece İstanbul'da değil, diğer şehirde de hayatını kaybedenler oldu. Şimdi mesela Gezi Parkı'ndaki 4 tane ağacın yerinden sökülüp atılmasından çıktı. Orada toplananlara kötü davranıldı, aşırı şiddet kullanıldı. Belki belediyenin işçileri, belki oradaki müteahhidin işçileri zannediyorum oradaki çadırlardan birkaç tanesini yaktılar. Öbürleri gelip tahrik etti, iş kontrolden çıktı. 310 trilyon civarında maddi zarar var. Sadece o sokak olaylarında. TOMA'lar yakılmış, evlerin camları kırılmış, bütün bankalar, iş yerleri tahrip edilmiş, kamu araçları tahrip edilmiş, 12 tane ambulans tahrip edilmiş. Maddi ve manevi kaybımız var. Buna benzer olaylardan uzak durmalıyız. Polis aşırı şiddet uygulamışsa bunu eleştirelim ama sokaklarda yüzleri poşulu, ellerinde kızıl bayraklarla bir yerden bir yere koşan sadece kerpiç gibi taşları atan, her yeri yıkan, hatta çiçek bırakmayan, camları kıran, araçları tahrip eden olayların nasıl başladığını biz biliyoruz" dedi.
"TRT'YE BİR UYARI CEZASI VERİLMESİ HAKLI BULUNMUŞ VE BU CEZAYI UYGULUYORUZ"
TRT ile ilgili soruya Arınç, "Bir defa TRT ve RTÜK bana bağlı. RTÜK bir üst kuruldur. 9 üyesi vardır. Meclis'te üyeleri seçilir. Meclisteki milletvekili oranına göre oraya üye seçerler. AK Parti'nin 5 üyesi, CHP'nin 2, BDP ve MHP'nin 1 üyesi vardır. Geçmişte BDP'nin üyesi yoktu. Bunlar AK Partili, CHP'li üyeler değildir. Partinin kontenjanından aday gösterilen üyelerdir ama bazıları partisinin milatını gibi çalışıyor. O da bizim iç meselemiz. RTÜK yayın ilkelerinin uygun olup olmadığına bakar. Bizim 2011'de çıkardığımız yeni RTÜK Kanunu çağdaş bir karardır. Orada yayın ilkeleri içerisinde diziler ile ilgili kararlar var. Bazen programlarla ile ilgili karar verilir. Bizim prensibimiz; henüz yayınlanmamış bir konu hakkında karar veremiyoruz. Yayınlandıktan sonra ya kendi tespitlerimizle ya da bize yapılan şikayetlerle ancak bir karar verebiliyoruz. Seçim sürecinde yüksek seçim kurulu tek yetkilidir. Yüksek seçim kurulunun ilke kararlarını RTÜK takip etmek zorundadır. Adalet içerisinde, dürüstlük içerisinde, eşit bir yayıncılık yapılması bakımından. Burada hemen hemen oy birliği ile bir karar alındı. Sadece AK Parti kontenjanından bir üyemiz muhalefet kalmış ama 9-8, 'TRT adalet ve eşitlik ilkelerine hareket etmemiş' diyor. Saniye ve dakika olarak hesaplanmış. Bu mümkündür. Diyelim ki TRT, AK Parti lehine tarafsız ilkesini ihlal etti. TRT'ye bir uyarı cezası verilmesi haklı bulunmuş ve biz bu cezayı uyguluyoruz" diye cevapladı.
"RTÜK KARAR VERİYORSA BOYNUMUZ KILDAN İNCEDİR"
TRT'nin yayını hakkında bilgi veren Arınç, "TRT'nin bütün yayınlarını bilen ve bu yayınlarda olabildiğince kamu yayıncısı olarak eşit, adaletli ve dürüst yayıncılık yapma açısından bu sürülerin tespiti mümkün değildir. Bazen günlük yayınlarda CHP, bazen MHP öne geçebiliyor. Meclis bugün kapalı ama yarın kapanacak. Orada basın odalarını parsellemiş milletvekilleri var. Diyelim ki MHP'nin iki grup başkan vekili var. İkisi de basın toplantısı yapıyor. TRT bunları takip etmek zorundadır. O gün AK Parti basın toplantısı düzenlemedi diyelim. MHP'nin haberleri yayınlanıyor, AK Parti o gün sıfıra düşüyor. Kendi kabahati, yapsaydı onu da verecektik. Bazen CHP'nin 8'i de ayrı arı konuşuyor. Onlarda taşıdığı sıfata göre haber sebebi taşıyorsa veriyoruz. O gün AK Parti'den 1 kişi konuşmuş olabilir, MHP'den 2 kişi konuşmuş olabilir. O zaman oran CHP lehine biraz daha artıyor çünkü hepsini birden vermek zorundayız. MHP ve diğer parti yerine vermemiş olabiliyoruz. Başkasında partilerden davet ediyoruz. Bazen, 'CHP ya da MHP biz TRT'ye adam göndermeyiz' diyor ama AK Parti gidiyor. Program AK Parti veya diğer partililerle devam ediyor. O program süresince de biz AK Parti'yi anlatmış oluyoruz. Teknik olarak adaletsizliğimizi gösterecek bir durum yok. Bugüne kadar yapılan yayınlarda TRT istemeyerek de olsa bir partinin lehine söylediğim şartlar içerisinde farklı şeyler yapmış olabilir. Mesela Sayın Başbakan bir yerde konuşuyor. Diyelim ki onun öncesinde de İzmir'de iç hatlar terminalinin açılışını yapıyor. Aydın'a gidiyor, üçüncü bir konuşma yapıyor. TRT bunları vermek zorunda. O gün Kılıçdaroğlu, sadece 1 yerde konuşma yapıyor. Bahçeli, sadece 3 yerde konuşmuş olabiliyor. Bu da belli ölçülerde veriliyor. Yani standart olarak herkes 2 tane konuşma yapmıyor veya bu konuşmaların her birisi haber niteliği taşımıyor. Zor bir işin içerisindeyiz ama RTÜK karar veriyorsa boynumuz kıldan incedir. Kendi kurumumu denetleme altına aldım. Şimdi benim kurumum TRT'ye uyarı veriyor" açıklamasını yaptı.
"CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN İDDİAM VE BEKLENTİM YOK"
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili soruya Arınç, "Benim böyle iddiam ve beklentim yok ama Türkiye'nin halkın seçtiği güzel bir cumhurbaşkanına kavuşması için elimden gelen katkıyı sağlarım. Bunun süreci de belli oldu. Yüksek Seçim Kurulu cumhurbaşkanlığı seçimini 10 Ağustos'ta ve ikinci turun 24 Ağustos'ta yapmasını kabul etti. 10 Ağustos'a çok yakın zamana kadar gelişmeleri takip etmek lazım. Hatta nisanı, mayısı, haziranı hiç beklemeden, temmuzdan itibaren ne olacağını düşünmek lazım. Şartlar o günkü duruma göre olumlu noktaya gelir. Herkes kendisini o şartlar içerisinde bulur. Bir de iktidar partisiyiz. Yeni cumhurbaşkanımızın AK Parti’nin aday göstereceği kişinin olmasını arzu ederiz. İlk turda yüzde 51'i, ikinci turda en çok oyu almamız lazım ama bizim iddiamız ilk turda cumhurbaşkanının seçmemiz lazım. Bunun sonuçlarını görmek için temmuz sonuna kadar beklememiz lazım" şeklinde konuştu.