ANADOLUMUZ ÇOK LÜKS BİR ÇOĞRAFYADIR

Bu yazımı, bu güzel vatan parçasını ve bu güzel insanları görünce yazmak gereği duydum.

 

 

Tarih boyunca Anadolu Yarımadasında: Hititler, Urartular, Frikyalılar, Lidyalılar, Hellenler, Romalılar, Midaslar, Bizanslılar devletler kurmuşlar. Ancak çok uzun süre tutunamamışlar. Tarihe mal olup gitmişlerdir.

 Bu topraklara Selçuklularla ayak basan bizler; en uzun süre bu topraklarda kalan millet olmuşuz. Ama çok ağır bedeller ödemişiz ve ödemeye de devam ediyoruz.

 Bu topraklara ayak basışımızın resmi tarihi kabul edilen; 1071 Malazgirt Meydan Savaşını baz alarak kabataslak bir araştırıma yapmıştım. Bu topraklara geleli 1000 yıl olduğunu kabul etmiş ve bu topraklarda kalmak için yapılan savaşlarda bugüne kadar verilen şehit sayısını toplamış; bu sayıyı 365.000 güne bölmüştüm. Her güne tam 7 (yedi) şehit düşmüştü.

 ANADOLU ÇOĞRAFYASI lüks bir coğrafyadır. Lüks olduğu kadar da; koruması oldukça pahalı bir coğrafyadır.

Çünkü ANADOLU’DAN BAKINCA: Mekke’den Medine'ye, Halep'ten Şam 'a, Bağdat' tan Kudüs'e, Buhara'dan- Semerkand'a, Tiflis’den -Bakü’ ye, Saraybosna’dan- Zagreb’e, Sofya’dan- Atina’ya, Belgrad’dan- Viyana’ ya kadar her yeri görebilirsin.

Bunun için bu değerli topraklarda yaşayanların da lüks olma zorunluluğu vardır. Bu coğrafyada yaşayan insanların çok iyi eğitim almış olması; bu coğrafyanın zorluklarını, önemini, kıymetini çok iyi kavramış olması ve bu coğrafyaya layık olması gerekir. Yoksa bu topraklarda rahat ve huzur içinde yaşayabilmesi mümkün değildir.

 Çünkü dünyada güç sahibi olup da gücünü devam ettirmek isteyen herkesin bu coğrafyayı kontrol altında tutma zorunluluğu vardır. Yoksa gücünü devam ettirmesi çok zora girer.

Bunun için güç sahiplerinin eli her zaman bu topraklarda olmuş ve olmaya da devam edecektir. Kargaşa çıkarmak için her türlü fırsatı çok iyi değerlendirecek ve her türlü entrikayı çevirecekledir.    Bugün bu coğrafyada yaşananlar; bu fitne ve bu entrikaların sonucudur.

Her millet, kendi coğrafi yapısına, kendi sosyal yapısına ve kendi kültürel yapısına göre; kendi çocuklarını yetiştirmeye çalışır. Biz, millet olarak bunu başaramamışız.. Başarmak bir tarafa, yanlışın farkında bile varamamışız.

Hala, okul müdürlerini, ders saatlerini, sınav sayılarını ve şekillerini değiştirmekle uğraşıp duruyoruz.

 Ancak bu kadar yetersiz eğitim sistemine ve hiçbir milletin ödemeyi göze alamayacağı çok yüksek bedele rağmen bu lüks coğrafyanın ilelebet bu necip milletin hâkimiyetinde kalacağını;  “yaşamanın ve yaşlanmanın diyarı” olan bu güzel ilçeyi ve bu güzel ilçenin değerli insanlarını tanıyınca daha iyi görebiliyoruz.

Tarih boyunca bu milletin var olmasını sağlayan, bu milleti güçlü ve hâkim kılan değer yargılarımızın; bu güzel ilçenin insanları tarafından ne kadar önemsendiğini ve ne kadar güzel yaşatıldığını görünce; bu lüks coğrafyanın insanımızın hakkı ve layığı olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Anadolu insanında var olan Allah’ a kul olma bilinci,  sevap ve hayır anlayışı, merhamet duygusu, sevgi, dostluk, vatan ve millet sevgisi… Sayamayacağımız kadar çok olan insanlığın en üstün değerleri; insanımızı bitmek bilmeyen zengin bir sevgi hazinesine, sarsılmaz bir imana ve fedakârlık anlayışına sahip kılmıştır.

Eşi ve benzeri olmayan böyle üstün bir karakter ve anlayış; bu milletin en büyük gücü ve korunması gereken en büyük haznesidir. Önemli olan bu gücü ve bu anlayışı daha mükemmele, daha ileri seviyelere taşıyabilecek bir eğitim sistemini bu milletin hizmetine sunabilmektir.

Günümüzde değer yargıları veya değersizlik; medyadan siyasete, gündelik hayattan sanatın bütün türlerine kadar hayatın yönünü, akışını, ruhunu, rengini belirleyen bir olgu haline gelmiştir.  Bir milletin değer yargıları, belki de tarihinde ilk defa; insanları üzerinde bu kadar belirleyici bir role sahip olmuştur.

Değer yargılarımıza, hak ettiği yeri ve önemi veremezsek, bu lüks coğrafyamız için daha çok büyük bedeller ödemek zorunda kalırız.

İbn-i Haldun, coğrafyanın kader olduğunu söyler. Anadolu da bizim kaderimizdir.

Her şeyden önce: Kendi coğrafi,  sosyolojik,  ekonomik ve kendi kültürel yapımıza göre bir eğitim müfredatı hazırlamak için ciddi ve ilmi çalışmalar yapmalıyız. Her şeyden önce insanımıza kendisini, tarihini, dinini ve kültürünü öğretmenin gayreti içinde olmalıyız. Her şeyden önce bu konuda; ülke olarak çok büyük bir seferberlik başlatmalıyız.   Eşi ve benzeri olamayan bu güzel ANADOLU coğrafyası kadar lüks nesiller yetiştirecek bir eğitim sistemi hazırlamalıyız.

 Bizi biz yapan değer yargılarımızın korunması, sürdürebilir olması için her türlü tedbiri almalıyız ve gereken çalışmaları yapmalıyız.

 

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Sanat Haberleri