Uzman Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, Kafein bu yüzyılda insan beslenmesinin bir parçasını oluşturan orta derecede bir uyarıcıdır. Kafein içeren yiyecek ve içecekler beslenme modelimizde oldukça sık tüketilir duruma gelmiştir. Aslında sakinleştirici gibi görünse de sağlığı tehdit eden durumlara da zemin hazırladığı ile ilgili bilinmesi gereken gerçekler yok değil! diye belitti.
Kafein santral sinir sisteminde uyarıcı etki gösterir. Bazı insanlar kahveyi sadece uyanık kalmak ve yorgunluğu önlemek için içerler. Kafeinli içecekler tüketmek bağımlılık değil alışkanlık yaparlar.
Yapılan bir çalışmada beyaz erkeklerin, beyaz kadınlardan \%25 oranında daha fazla kahve içtikleri görülmüştür. Bir başka çalışmada sigara tiryakilerinin, içmeyenlere oranla \%250 oranında daha fazla kahve içtiklerini göstermiştir.
Yıllardır birçok bilimsel çalışmada kafeinin sağlık arasındaki ilişki araştırılmıştır. Orta düzeyde kafein alımı ile kanser, kardiyovasküler hastalıklar, göğüs hastalıkları ve doğumsal defektler arasında bir bağlantı bilimsel olarak net sonuçlar göstermemiştir. Fakat fazla miktarda kafein özellikle de hipertansiyon, kalp yetmezliği, ritim bozukluğu ve kalp krizlerine yol açabiliyor.
Kafein kalp atım hızını artırmaktadır. Bu sebeple aşırı kahve tüketimi sinirliliğe, uykusuzluğa ve huzursuzluğa neden olmaktadır. Kafein vücutta birikmez genelde çoğu 3- 4 saat içinde atılır. Kafeinin, diüretik etkisinden bağımsız olarak idrarla kalsiyum, magnezyum, potasyum ve sodyum gibi minerallerin atımını da attırdığı belirlenmiştir. Fazla miktarda kafein alımının kalsiyum emilimini olumsuz yönde etkilediği bulunmuştur. Bu nedenle kafein osteoporoz oluşumunda primer bir risk faktörü olarak kabul edilmiştir. Bazı çalışmalarda aşırı kahve tüketiminin iskelet kas sistemini etkilediği kas boyunun kısalmasına ve kemik minerilizasyonunda düşüşlere neden olabileceği görülmüştür.