Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 28 Şubat sürecinde Türkiye’nin Memur-Sen’sizliğin faturasını ödediğini belirterek, “Memur-Sen olsaydı o fotoğrafı yaşamayabilirdik. Tıpkı son 10 yılda 7 darbe girişiminin tamamında Memur-Sen’in dalgayı kırması ve ‘kral çıplak’ diyerek fotoğrafın gerçek yüzünü topluma haykırması gibi” dedi.
Memur-Sen Manisa Temsilciliği’nin Genişletilmiş İl Divan Toplantısı Salon Gardenya’da gerçekleştirildi. Memur-Sen Manisa İl Temsilcisi Mehmet Emin Sofuoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa, Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Recep Dernekbaş, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Savaş Duman, İl Sağlık Müdürü Dr. Metin Kaplan, AK Parti Manisa Milletvekili adayı Murat Baybatur, sendika başkanları, ilçe temsilcileri ve konfederasyona bağlı çok sayıda sendikanın üyesi katıldı.
Memur-Sen Manisa İl Temsilcisi ve Eğitim-Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mehmet Emin Sofuoğlu yaptığı açılış konuşmasında, “Yaklaşık 2 bin 500 Eğitim-Bir-Sen ve toplam 7 bin civarında Memur-Sen üyemizin bulunduğu Manisa’mızda bugün değerli Genel Başkanımın ifadesiyle bir bir birlerin bir araya gelip bin 111’i oluşturduğu bir güç ve sinerjiyle aynı hedefe, aynı ideale aynı yürek çarpışıyla adanmış bir şekilde aynı sinerjiyle omuz omuza yürüyerek bugün Eğitim-Bir-Sen’imizi 6 binlerin üzerinde ve Memur-Sen’imizi de 15 binlerde Manisa’mızda tüm iş kollarında yetkili olarak çalışma ve faaliyetlerini sürdürüyoruz. Allah sizlerden razı olsun. Memur-Sen’in yüzde 75’lere varması amacıyla var gücümüzle çalışmalarımıza devam ettireceğiz” dedi.
“Eğitim Hizmet kolunda 350 bin sayısını geride bırakan Memur-Sen Konfederasyonu’nda 850 bin sayısını geriye bırakan 1 milyon 111’e yürüyen teşkilatımı yürekten selamlıyorum” diyerek konuşmasına başlayan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın salondan büyük alkış aldı.
“BU ÜLKE 28 ŞUBAT’TA MEMUR SEN’SİZLİĞİN FATURASINI ÖDEDİ”
Konuşmasına 28 Şubat döneminden bahsederek devam eden Yalçın şunları söyledi:
“28 Şubat’ın zifiri karanlığı çöktüğü mahşeri cümbüşçüler sokağı ısıttıklarında, ensemizde boza pişirdiklerinde, bu ülkeyi çöküşe götürdüğünde bizim ortaya çıkışımızın gerekçesi bir kez daha net olarak anlaşılmış ve Türkiye Memur Sen’sizliğin 18 bin üyeyle güçsüz olan bir Memur Sen’in işlevsizliğinin faturasını ödemiştir. 1 milyon 111’e koşamamanın faturasını ödemiştir bu ülke. Bu son derece önemlidir. Eğer bu kısımları anlamazsak bizim yolculuğumuzu anlamlandırmak çok mümkün değil. Çünkü o süreçte yaşadığımız temel acı Memur Sen’in güçlü olamamasından kaynaklandı. Memur Sen olsaydı o fotoğrafı yaşamayabilirdik tıpkı son 10 yılda 7 darbe girişiminin tamamında Memur Sen’in dalgayı kırması ve ‘Kral çıplak’ diyerek fotoğrafın gerçek yüzünü topluma haykırması gibi. Bu son derece önemli. O dönemde sokağa indiler, sokak ısıtıldı, post modern darbe gerçekleşti ve ülke, eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş’ın başkanlığını yaptığı Darbeleri Araştırma Komisyonunun açıkladığı rakamla 381 milyar dolar kaybetti ülke, karaya oturdu. Bunları çoğu batık bankalar marifetiyle başlarındaki emekli paşalar eliyle hortumlandı. 3 milyar dolar kamu bankasından karşılıksız krediyi 20 şirket kullandı diyor Darbeleri Araştırma Komisyonu. 20 şirketin ekseriyeti medya şirketleri diyor. Zamanın medya patronu olan Dinç Bilgin’in Darbeleri Araştırma Komisyonuna gidip verdiği ifadede ‘Çok iyi servet yaptım ama içerisine haram bulaştı 28 Şubat’ta. Tamamını kaybettim.’ dediği olay ilahi adaletin ta kendisidir. Bin yıl sürecek diye millete tehdit savrulduğu, milletin hazır ola geçmesinin istendiği o tarih, 10 yıl sonra tarihin çöp sepetine atıldı çünkü 10 yıl sonra değişen bir şey vardı. 111’in tılsımını keşfeden 1 milyon 111’e yürüyen sendikalar var artık. Bunun yolu buradan geçiyor.”
15 MAYIS’A DİKKAT ÇEKTİ
Sendikal çalışmaların ve yetkinin çok önemli olduğuna da dikkat çeken Yalçın, “15 Mayıs’a yürüyoruz. 15 Mayıs, bizim sayılacağımız, 49’a karşı 51’in konuşma yetkisinin olacağı bir tarih. Sendikal açıdan son derce önemli bir tarih. Bu süreçte bütün arkadaşların sorumluluğunu kuşanarak, herkesin bir dava adamı, durduğu yerin adamı olarak sorumluluk kuşanması hepimizin üzerinde ortak görevdir. Çalışanların bu ülkede yüzde 32’si üzülerek ifade ediyorum örgütsüz. Geçen yılın rakamlarına göre. Bu örgütsüz kitle bizim arkadaşımız onlara yanaşın ve sorun. Onların en az yüzde 70-80’i ‘kalbim sizinle’ diyecek. Üye ol dediğinizde ‘Bir gün üye olursam size olurum söz. Ama fakat, lakin’ diyecekler. Bize kalbini sunan o arkadaşa bizim demokrasi kalpleri değil, kalıpları sayıyor. 49’a karşı 51’e konuşma yetkisi veriyor. Biz de sakatatçı dükkanı falan değiliz. Bize senin kalbinle beraber kalıbın lazım demek bizim boynumuzun borcu. O arkadaşı uyandırmak, o arkadaşımızı uyarmak bizim ortak sorumluluğumuz. Ona bizim ‘Waldo, sen neden burada değilsin?’ demek gibi bir mecburiyetimiz var. Bu mecburiyeti sadece yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımıza, ilçe temsilcisi arkadaşlarımıza havale edemeyiz. Herkesin bu noktada ortak sorumluluğu var. Sendikacılık taşeronlaştırılacak bir uğraş alanı asla değil. Bazen arkadaşlarla karşılaşıyorum, idareci olanlarla. ‘Müdür bey kaç kişi var okulda’ diyorum. Diyor ki ’80 öğretmenimiz var.’ kaçı üyemiz diyorum, iki diyor. Kim diyorum, ‘Birisi ben gelmeden okulda üyeydi Din Kültürü öğretmeni, diğeri de benim’ diyor. Hocam diğerleri neden üye değil diyorum, ‘Benim tarafsız olmam lazım. Ben müdürüm tarafsız olmam lazım’ diyor. Kardeşim sen bir şeyi karıştırıyorsun. Sen tarafsız değilsin, tarafsın taraf. Sen adil olmakla, tarafsız olmayı karıştırıyorsun. Alman düşünür ‘Adil olmayı vaat edebilirim ama tarafsız olmayı asla’ Sen bu ülkede özgürlüklerin kökleşmesinin, kazanımların kökleşmesinin, bu ülkenin korku tünelinden çıkmasının ve bu ülkenin kadim medeniyetle yeniden buluşmasının tarafısın. Eğer sen bulunduğun yerin adamı değilsen, her devrin adamıysan o zaman senin şunu biliyor olman lazım. Yağmurlu havada sana bir damla su vermezler bunu bil. Bulunduğu yerdeki arkadaşa ‘Waldo sen neden burada değilsin?’ demek senin benim ortak görevimiz. Bütün arkadaşları örgütlü yapının içine çağırmak, o örgütlü yapıyla kazanımla sayısını artırmak ve durduğumuz yeri kadimleştirmek hepimizin ortak görevi. Onun için diyorum ya sendikacılık taşeronlaştırılacak bir uğraş değil. Herkes bulunduğu noktada kalbi bizimle olan bizim varlığımızda rehavete kapılan ama bizim yokluğumuzda felaketle karşılaşacak arkadaşı uyarmak, ‘Waldo sen neden burada değilsin?’ demek hepimizin ortak görevidir. Ben bu anlamda teşkilatıma güveniyorum. Çünkü 15 bin sayısını geride bırakmış, hizmet kollarında yetkiyi almış ilimizin güçlü teşkilatı olan Memur Sen Ailesinin bütün fertlerinin bu sorumluluğu yerine getireceğini inancım tam.” dedi.
“BU ÜLKEDE BİR DAHA…”
Yalçın, konuşmasını dua yerine geçmesi için temennilerde bulunarak şunları söyledi:
“Bu ülkede bir daha üniversite kapılarının nizamiye, üniversite bahçelerinin kışla olmaması için. Hiçbir kızın, hiçbir kadının özgürlüğünün Genelkurmay kapısı dahil hiçbir yerde bir daha turnikelere sıkıştırılmaması için. Olimpos’ta tanrılar kurban istedi diye Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya gibi Anadolu çocuklarının bu ülkede bir daha savaş tanrılarına kurban edilmemesi için. Mamak’ın, Diyarbakır’ın insanlığın imtihan edildiği o cezaevlerinin bir daha bu ülkede yaşanmaması, 17 bin faili meçhulün ve asit kuyularının bu ülkenin bir daha kaderi olmaması ve kardeşlik sürecine, çözüm sürecine, kardeşin kardeşle kucaklaşmasına bu ülkede bir daha kurşun sıkılmaması için. Adaletin herkes için eşit olması, adaletin kimsenin zimmetine geçmemesi ve bu ülkede adaletin omuzdaki yıldızlarla ölçülmemesi için. Esrarkeşten şeyh, konsomatristen mesture üretip bu milletin inancıyla bir daha dalga geçilmemesi için. Bugünkü vesayet medyası kanalıyla toplumun bir daha manipüle edilmemesi ve bu ülkede bir daha rahmetli ‘Savunan Adam’lara boncuk boncuk ter döktürmemesi için. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyen ve ‘Siz öldürmesini iyi bilirsiniz’ diyen ve ortaya koyduğu iradeyle herkesin omurgasının sertleşmesine vesile olan insanlara bir daha diz çöktürülmemesi için. Hira Dağı’nın meftunlarının Olimpos Dağı’nın meczuplarına galip gelmesi için. Ay Işığında Sarıkızla birlikte millet iradesini kafeslemeye çalışan balyozcuların, paralelcilerin, dikeylerin, yatayların bir daha teneffüs imkanı yakalamaması ve bu ülkede demokrasinin han demokrasi değil tam demokrasi olması için. Onun için hepimizin üzerine düşeni yaparak, burada geldiğimiz sayının önemli olduğunu bilerek ama daha iyisi var her zaman, sınırı yok mükemmele varmanın zaman ne getirir bilinmez ama daha iyi olmalıyız yarın diyerek Rahmetli Akif İnan’ın kadim dostu Erdem Beyazıt’ın dizesiyle bitiriyorum sözlerimi: ‘Büyüyen elimin üstüne koy elini, Gelen zamanı haber veriyorum’ ellerini ellerimizin üzerine koyan, gelen zamanı yaklaştıran, bugün burada bizimle buluşan kucaklaşan ve aynı atmosferi bize hediye eden bütün arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum.”
Yalçın’ın konuşmasının ardından Memur Sen Manisa İl Temsilcisi Mehmet Emin Sofuoğlu, Ali Yalçın’a üzerinde hat sanatıyla ‘Vav’ yazan bir tablo hediye ederken, Kadın Komisyonu Başkanı Mehtap Şirin de Yalçın’a çiçek takdim etti. Program üyelerin toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.