Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı'nın ardından gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin siyasi ve güvenlik önceliklerini, kendisi tayin eden, kendi ekonomik ve sosyal programlarını geliştirebilen güçlü bir ülke olduğunu aktaran Erdoğan, Türkiye'ye kazandırdıkları belki de en büyük hizmetin özgüven ve kararlılık duygusu olduğunu aktardı. Geçen hafta Birleşmiş Milletler'de (BM) Türkiye'nin resmi adının 'Turkey'den 'Türkiye'ye çevrildiğini anımsatan Erdoğan, "Bundan sonra ülkemizin tüm uluslararası muhatapları, kendi kurum ve kuruluşlarımız, vatandaşlarımız, göğüslerini gererek devletlerinin adını 'Türkiye' olarak ifade edebilecektir. Artık bütün yazışmalarımızda devletin bütün kurumları, hep birlikte 'Tukey' diye bir ifade kullanmayacaklar, tamamıyla 'Türkiye' adını kullanacaklardır" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz 20 yılda üretilen milli gelirin 4'te 1'ini yatırımlar için kullanılarak nüfusun yüzde 30 artarken istihdamın yüzde 42 yükseldiğine işaret etti.
'ORMAN VARLIĞINI YÜKSELTEN NADİR ÜLKELERDENİZ'
Bir süredir 2053 vizyonunu somut hedeflere dönüştürecek hazırlıkları titizlikle yürüttüklerine değinen Erdoğan, "Dün 5 Haziran Dünya Çevre Günü münasebetiyle bir kez daha havasıyla, suyuyla, toprağıyla, ağacıyla yaşadığımız evrenin bize Allah'ın bir emaneti olduğunu tekrar hatırladık. Bunun için de çevreden başlayarak tüm hizmet alanlarına kadar genişleyen hazırlıklarımızı sürekli geliştirerek projelere planlara ve uygulamalara dönüştürüyoruz. Birileri çevre adına sadece salon toplantıları yapar veya sokakları yakıp yıkarken biz 20 yıldır evlatlarımıza daha temiz, daha huzurlu, daha yeşil şehirler bırakacak hizmetlere imza attık. İklim değişikliğiyle yangınlar, seller, hortumlar artarken biz bugünden geleceği kuşatacak bir vizyona yöneldik. Dünyada orman varlığını yükselten nadir ülkelerden biriyiz. Ülke genelinde korunan alan miktarını yüzde 12'ye varan oranda artırarak tabiat güzelliklerimizin üzerine adeta şemsiye olduk. Kamuoyuna açıkladığımız 81 İle 81 Milyon Millet Bahçesi hedefimiz doğrultusunda 450 projenin yapımına başladık. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi de bunlardan biridir. Karadeniz'de Kızılırmak deltasına, Ege'de Foça'ya, Akdeniz'de Patara'ya, Doğu Anadolu'da Van Gölü'ne kadar uzanan ekolojik koridorlar belirledik. Salda'yı belirledik ve bunlar üzerinde çalışmayı yoğunlaştırdık. Hedefimiz, Evliya Çelebi'nin 'Bir sincabın Edirne'den Kars'a toprağa basmadan ağaçtan ağaca zıplayarak gidebildiği Anadolu tasvirini hayata geçirmektir. Bisiklet yollarıyla, yürüyüş yollarıyla, çevre dostu sokaklarıyla, gürültü bariyerleriyle ve daha pek çok projeyle şehirlerimizin hayat kalitesini yükselttik" açıklamasında bulundu.
'TERCİHİMİZİ MİLYONLARDAN YANA KULLANDIK'
"Türkiye'nin geldiği yol özellikle bunu 'yol ayrımı' olarak kabul edecek olursak en çok tartışmaya sebep olan tercihi hiç şüphesiz ekonomi programı olmuştur" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün dünyaları, faiz, enflasyon, kur ilişkisi üzerine kurulu kabullerden ibaret olan kesin inançlılar, ülkemizin yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme stratejisini anlamaya bile çalışmamaktadır. Halbuki bizim ekonomideki programımızın esasını, milli mücadelemizi de zafere ulaştıran 'Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır' stratejisi oluşturmaktadır. Enflasyon bir sorun mudur, evet bir sorundur ama Türkiye'nin sorunlarının asıl sebebi ve çözüm yolu tek başına bu başlık mıdır, kesinlikle değildir. Eğer öyle olsaydı, geçmişte sayısız defa uygulanan bir kısmı da başarıya ulaşan enflasyonla mücadele merkezli ekonomi programları sayesinde ülkemiz tüm sorunlarını çözmüş olurdu. Teşhis yanlış olunca tedavi de istenilen neticeyi vermez. Gerçi ülkemizde bizim programımıza kadar bu teşhisin kasıtlı olarak yanlış konduğu ve yine kasıtlı olarak yanlış tedavilerin uygulandığı da bir gerçektir. Türkiye ekonomisini belli bir çizginin üzerine çıkartmayarak yüksek faizle soyulacak kadar diri, üretimle ayağa kalkılamayacak kadar halsiz bırakacak programlarla yıllarımız heba edilmiştir. Bu kısır döngünün ilk adımı enflasyonun tanımıyla başlıyor. Batı'nın ekonomi mecralarına göbek bağıyla tabi olanlara göre enflasyon insanların ve kamunun aşırı tüketiminden kaynaklanıyor. Bu sorunun çözümü de faizleri artırarak parayı tasarruf araçlarına yönlendirmek suretiyle tüketimi azaltmak ve böylece fiyatları düşürmek olarak sunuluyor. Peki burada kazanan kim? Yüksek faizle cebi dolan içerideki bir avuç tuzu kuru kesim. Onlarla birlikte yükselen faizlere ve değerlenen liraya heveslenerek dışarıdan gelen sıcak para sahibi fonlar. Elbette ucuzlayan döviz sebebiyle ülkeyi yabancı tüketim ürünlerinin pazarı haline getiren ithalatçıları da bu arada unutmamak lazım. Peki kaybeden kim? Üretimin düşmesi sebebiyle işsiz ve aşsız kalan umutları törpülenen gelecekleri kararan milyonlar. Biz tercihimizi 'faizleri yükselt' baskısıyla bir kez daha ülkeyi soymak için ellerini ovuşturanlardan değil istihdamı koruyarak işini, aşını, geçimini sürdürmesini sağladığımız milyonlardan yana kullandık. Hele ki dünyanın içinden geçtiği şu ekonomik buhranda tercihi üretimden ve istihdamdan değil de finansal illüzyonlardan yana kullanmak ülkeyi emperyalist mandacılara peşkeş çekmek kesinlikle demektir, bunu da yutmayacağız. Bunlar, hadi bizi dinlemiyorlar, hadi bize inanmıyorlar. Hiç değilse kendi putlarına, kendi ideolojik efendilerine kulak versinler. Uluslararası kuruluş başkanları bile açıkça enflasyonla ve faizle ilgili ezberlerin bozulması gerektiğini söylüyor. Dünya genelinde halihazırda 136 ülkenin Merkez Bankası enflasyon oranlarının altında faiz politikası uyguluyor. Buna rağmen Türkiye için eskinin köhne enflasyon faiz denkleminde ısrar etmek gafletten kaynaklanmıyorsa alenen ihanet teşebbüsü demektir."
Bugün teknik anlamda enflasyon değil, fiili bir hayat pahalılığı sorunu olduğunu aktaran Erdoğan, "Şöyle ki, yaşananlara enflasyon diyebilmemiz için kamunun harcama disiplininin kaybolması, bütçenin çok yüksek açıklarla yönetilebilir olmaktan çıkması gerekir. Bizim 19 yıldır üzerinde en çok hassasiyet gösterdiğimiz konu bütçe disiplinidir. Vatandaşlarımız da kendi bütçelerini çok iyi yönetti. Bireysel Emeklilik Sistemimizde 300 milyar liralık birikim oluştu. Bireysel döviz hesaplarının tutarı 110 milyar dolara çıktı. Değeri 650 milyar doları bulan konut yatırımlarıyla 170 milyar doları bulan ithal araba filosuyla insanlarımız refah seviyelerini yükseltti. Bizim dönemimizde hem evi hem arabası olan kişi sayısı yaklaşık 3 kat arttı. Merkez Bankamızın kasasındaki ve vatandaşlarımızın yastık altındaki altın varlığımız 150 milyar doları buldu. Yani vatandaşlarımızın tasarruf tarafında da sorun yok. Tasarruflar böyle de borç tarafında bir felaketle mi karşı karşıyayız? Hayır, hamdolsun orada da gayet iyi durumdayız. Tıpkı kamu borçları gibi vatandaşlarımızın borçları da özel sektörümüzün borçları da milli gelirle oranlanarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşük seviyelerde" dedi.
'BU İKTİDAR FAİZ ARTIRMAYACAKTIR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelişmiş ülkelerin tamamında ödemeler dengesinde ağır sancılar yaşanırken Türkiye'nin hepsinden daha iyi durumda olduğunu belirterek, "Bu ülkelerin Merkez Bankaları bilançoları neredeyse milli gelirlerinin yüzde 40'ına dayandı. Banka aktifleri, milli gelirlerini katbekat aşan bu ülkelerin bize sürekli dayatılan faiz artışlarından köşe bucak kaçmalarının sebebi, durgunluğa girme korkularıdır. Kimse bizden şunu beklemesin, bu iktidar faiz artırmayacaktır. Tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz. Gelişmiş ülkelerin hiçbiri bu aşamada faizleri enflasyona göre olması gereken seviyelere yükselterek cari açık verme dolayısıyla devasa işsizlik sorunlarıyla karşı karşıya gelme riskine girmez, giremez. 'Sayın Başkan niçin faizi düşürmekten bahsediyorsun?' Benim derdim şu; bu ülkede yatırımcı birinci derecede kamu bankalarıyla buna eğer özel sektör bankaları da dahil olursa özel sektör bankalarıyla düşük faizle sağladığı krediyle, ne yapsın yatırıma girsin. Mevcut yatırımlarını daha da geliştirsin, genişletsin. Bununla istihdam sağlayalım. Bunla üretimi artıralım, bununla ihracatı daha da artıralım ve bununla evet büyümeyi sağlayalım. Bizim derdimiz bu" açıklamasında bulundu.
'HERKESİN HAKKINI ALMASINI TEMİN EDECEĞİZ'
Memurların tamamına teşmil ettikleri ek gösterge artışıyla çalışan ve emekli tüm kamu görevlilerine verdikleri sözü tuttuklarını aktaran Erdoğan, "Temmuz ayındaki enflasyon farkı artışlarıyla ücretlileri biraz daha rahatlatacağız. Yılbaşında ise tüm çalışanların durumlarını ekonomide gelinen noktaya uygun şekilde gözden geçirerek herkesin hakkını almasını temin edeceğiz" dedi.
'600 PUANLIK YÜKSELTME KARARLAŞTIRDIK'
Erdoğan, memurların ek gösterge düzenlemesine ilişkin şöyle konuştu:
"Memurlarımızın ek gösterge düzenlemesiyle ilgili çalışmayı tamamladık. Meclisimizin takdirine sunacak safhaya getirdik. Bilindiği gibi bu konu ilk gündeme geldiğinde öğretmenlerimize, polislerimize, sağlık çalışanlarımıza ve din görevlilerimize ek göstergelerini 3 bin 600'e çıkarma sözü vermiştik. Ancak sadece bu kesimler için yapılacak bir ek gösterge artışının memurlarımız arasında adaletsizliğe yol açacağını ve hiyerarşik dengeyi de bozacağını gördük. Bunun için şartlarımızı zorlama pahasına kamu çalışanları lehine bir fedakarlıkta bulunarak tüm memurlarımızın ek göstergelerinde 600 puanlık bir yükseltmeye gitmeyi kararlaştırdık. Yardımcı hizmetler sınıfındakilerde dahil ülkemizdeki 5,3 milyon kamu görevlimizin tamamı önümüzdeki yılbaşından itibaren bu düzenlemeden yararlanacaktır. Düzenlemenin hayata geçmesiyle birlikte 1'inci dereceye gelmiş olma şartıyla söz verdiğimiz tüm meslek gruplarındaki hak sahipleri hemen 3 bin 600 ek göstergeye yükseltilecektir. Bunun yanında genel müdür yardımcılarının ek göstergeleri 3 bin 600'den 4 bin 400'e, şube müdürü ve ilçe müdürü seviyesindeki yöneticilerin ek göstergeleri de 2 bin 200'den 3 bine çıkartılacaktır. Ek gösterge düzenlemesi memurlarımızın mevcut maaşlarda küçük de olsa bir artış sağlamasının ötesinde asıl emekli ikramiyeleri ve emekli maaşlarında ciddi kazanımlar getiriyor. Somut örnek verecek olursak ek göstergesi 3 bin 600'e çıkan 30 yıllık hizmeti bulunan bir memurun emekli aylığı 1234 lira ile 1391 lira arasında emekli ikramiyesiyse 44 bin 500 lira ile 50 bin 150 lira arasında artacaktır. Mevcut maaşlara göre hesaplanan bu tutarlar, düzenlemenin yürürlüğe gireceği yılbaşındaki rakamlara göre çok daha yüksek seviyelerde gerçekleşecektir."
TÜRKİYE AİLE DESTEĞİ PROGRAMI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Aile Desteği Programı'yla ekonomik olarak dezavantajlı ancak mevcut programlardan yararlanamayan kesimlere yönelik 15 milyar liralık yeni bir paketi daha devreye aldıklarını bildirdi. Vatandaşların yeni pakete hem e- Devlet, hem de sosyal yardımlaşma, dayanışma vakıfları üzerinden haziranın 3'üncü haftasından itibaren başvurabileceğini aktaran Erdoğan, 1 yıl sürecek ödemelerin ilkinin Kurban Bayramı öncesi yapılacağını dile getirdi. (DHA)