4. Malatya Anadolu Kitap Fuarı kapsamında “Devlet içi yapılanmalar ve mücadele” konulu panele, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun ve Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan katıldı.
Sabancı Kültür Merkezinde gerçekleştirilen panele, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Arif Emecen, Basın İlan Kurumu Şube Müdürü Nihat Abacı ile vatandaşlar katıldı. Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde eski emniyet müdürleri Avcı ve Uzun, devletteki gizli yapılanmalar ile ilgili açıklamalarda bulundu.
AVCI’DAN ÇARPICI İDDİALAR
Panelin moderatörlüğünü üstlenen Kapan, tarih boyunca devletler üzerinde çeşitli tanımların yapıldığını belirterek medeniyetlerin gelişmesi ile birlikte bu kavramlarında değiştiğini dile getirdi. Panelde ilk olarak söz alan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, cemaate ilişkin önemli iddiaları gündeme getirdi. 2008-2009’lu yıllarda Gülen Cemaatinin özellikle devlet içerisinde örgütlülüğünün arttığına dikkat çeken Avcı, “Bunlar devletin içerisinde olmaktan çok devleti ele geçirmek, devletin yetkisini ve gücünü kullanmak istedi. Kendi hesaplarına bir şeyler yapmayı düşündüler” dedi.
“CEMAAT BİR YILDA 10 BİN KİŞİYİ YARGILADI”
O dönemler toplumun gerçekleştirilen operasyon ve davaları tasvip ettiğini ve alkışladığını kaydeden Avcı, zamanla yanlışların ortaya çıkmaya başladığını söyledi. Cemaatin, devlet içerisinde belli bir kadroyu ele geçirmeyi ve devleti kullanarak rakiplerini bertaraf etmeye çalıştığını belirten Avcı, sonrasında cemaatin tek rakip olarak hükümeti gördüğünü ifade etti. Türkiye’de son 10 yılda siyasi örgüt mensubu olarak yargılanan insan sayısı binlerde iken sadece cemaatin bir yılda 10 bin kişiyi yargıladığını savunan Avcı, “Herkesi örgüt mensubu yaptılar. Hükümet fazla tutukluluk süresini azaltmak için arka arkaya yargı paketleri çıkardı. Ama cemaat kendi içindeki hakimlere baskı yaparak herkesi tutukladılar. Suçunuz olsun veya olmasın iddia veya suçun ne olduğu önemli değil, herkesi tutuklu yargıladılar” diye konuştu.
“BAŞARILI OLSALARDI BUGÜN MAHKEMEDE SANIK OLARAK YARGILANIYORDUK”
Hükümetin çözüm sürecini sürdürerek bölgede kanın durması için uğraştığını kaydeden Avcı, buna karşı cemaatin ise bu hareketi bozmak için harekete geçtiğini ve aynı zamanda MİT’i de ele geçirmek için 7 Şubat operasyonunu başlattığını iddia etti. 7 Şubat operasyonunun başarılı olması durumunda arkasından Selam Tevhid operasyonu ve sonrasında her ilde hazırlanmış olan İKK dosyalarının hayata geçirileceğini belirten Avcı, “Her ildeki eşrafları, her ildeki kurumlarla ilgili ellerinde toplanmış bilgiler vardı. Yani başarılı olsalardı eğer, bugün bu salonda olanların büyük bir kısmı mahkeme salonlarında sanık olacaklardı” dedi.
Karşı oldukları sorunun bu olduğunu dile getiren eski Emniyet Müdürü Avcı, “Bizi yönetmesi gereken ve bizim seçtiğimiz insanların yerine, birilerinin kalkıp kendini koymaya kalkmasına karşıyız. Bu kim olursa olsun biz buna karşıyız” şeklinde konuştu.
“İSTİHBARAT DAİRESİNE GELENLER CEMAATÇİLER”
Panelde daha sonra söz alan eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun da çarpıcı açıklamalarda bulundu. Daire başkanlığı döneminde, kurumlarına aldıkları polisleri, polis okullarında ilk 20’ye giren öğrenciler arasından seçtiklerini belirten Uzun, şunları söyledi: “Burada bir şeyi hiçbir yerde de olmayan bir konuyu gündeme getireceğim. Sonradan öğrendim ki cemaatin o polis okuluna yerleştirmiş olduğu komiserleri ilk 20’ye girmiş ama cemaatçi olmayan öğrencilere ‘ayakkabı boyası yok, pantolonu ütüsüz, yatağını düzeltmedi’ gibi konularla disiplin cezası veriyorlar. Disiplin puanını kırmak suretiyle onları ilk 20’nin dışına atıyorlar. Böylelikle ilk 20’nin içerisinde olanların tamamı cemaatçi oluyor. Benim gönderdiğim komisyon ne kadar adil hareket etse de seçtikleri insanların yüzde yüzü yani tamamı cemaatçi olarak seçilerek bizim daireye geliyor.”
“BÖCEĞİ KOYANLAR AYNI ÖRGÜT”
2013 yılında TBMM’de oluşturulan soruşturma komisyonuna ifade verdiğini anımsatan Uzun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Başbakan’ın ofisine böcek (dinleme cihazı) yerleştirilmesi olayı ile ilgili ifademin sonunda şunu söyledim. Başbakan’ın ofisine böcek koyanlar Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Devrimci Karargah, KCK operasyonlarını kurgulayıp uygulayamaya koyanlar ile aynı örgüttür. Bana o zaman ki komisyon başkanı dedi ki bunlar yargıya intikal etmiş konular, bunları burada gündeme getirme. Dolayısıyla bu konuyu gündeme getirmedik.”
“ÇÖZÜM SÜRECİNİ DESTEKLİYORUM AMA ŞARTIM VAR”
Çözüm sürecine ilişkin görüşlerini de paylaşan Uzun, 2005 yılında yetkili makamlara görüşerek çözüm sürecinin başlatılması yönünde öneride bulunduğunu belirterek “Çözüm sürecini sonuna kadar destekliyorum. Ama 3 şartla. Örgüt TBMM’den af ve aman dileyecek. Örgüt silahlı militanlarının bir kısmını, hiç şartsız olarak teslim etmesi lazım. TBMM ile örgüt arasındaki irtibatı sağlayacak olan bir nasihat heyeti kurulması lazım” dedi.
“TUTUKLAMALARIN DEVAMINDAN YANAYIM”
Geçen günlerde tutuklanan hakim ve savcılar konusuna da değinen Uzun, hukukun çiğnendiği yönündeki tartışmaların doğru olmadığını söyledi. Adı geçen hakimlerin yasa dışı örgütün emri doğrultusunda karar verdiklerini savunan Uzun, “Kararlarına bir hukuki kararmış gibi görüntü veriyorlar, Türk milletini yanıltıyorlar. Ben bu hâkim savcı tutuklamalarının devam etmesine taraftarım” diye konuştu.
“DAVALAR FARKLI DOSYA NUMARALARI AYNI”
Panelin soru cevap kısmında ise yeniden söz alan eski Emniyet Müdürü Avcı, kendisini dinlemeye gelen Zirve Yayınevi Davasında tutuklanan ve sonrasında tahliye edilen Öğretim Görevlisi Ruhi Abat’ın sorusunu yanıtladı. Cemaatin kendisine karşı gelen herkesi, bu gibi dosyalarla susturmak istediğini savunan Avcı, “Bizim operasyon dosyası numarası ile Malatya’daki Zirve Davası ikinci iddianamesindeki dosya numarası aynı. Diğer aldıkları dava dosyaları da aynı, hatta ortaya çıktı ki 350 klasör daha var. Yani daha devam edecekmiş” şeklinde konuştu.
“MALATYA ÜZERİNDEN DEVASA BİR OLAY ÇIKARILMAK İSTENDİ”
Malatya’ya baktıklarında ortada gerçek bir cinayetin olduğunu ve bunu yapan sanıklarında belli olduğunu dile getiren Avcı, ancak bu olayın bile kullanılıp birilerini davaya monte etmek suretiyle ortaya devasa bir olay çıkarılmasının planlandığını ileri sürdü.
İzmir Casusluk Davasında vahim bir durumun da olduğunu belirten Avcı, “Tüm kamuda çalışan müspet gözüken ve kendilerine karşı olan herkesin adlarını soyadlarını, sicillerini yazarak oraya koymuşlar. Bu şekilde hepsini öyle alacaklar” dedi.
Panelin ardından Büyükşehir Genel Sekreteri Arif Emecen, panelistlere kayısı hediye etti.