HAK-İş VE Hizmet-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, “Yeni ve sivil anayasa, yeni Türkiye’nin ilk ve acil ihtiyacı’dır. Artık yeni anayasa ertelenemez, ötelenemez, bekleme odasına alınamaz” dedi.
HAK-İş’e bağlı Hizmet-İş Sendikası’nın 12. Olağan Genel Kurulu Kızılcahamam Çam Otel’de gerçekleştirildi. Genel Kurula Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, yerli ve yabancı konuklar, delegeler ve çok sayıda davetli katıldı.
Divan Başkanı Hüseyin Tanrıverdi’nin gündem maddelerini okumasının ardından açılış konuşmasını yapan Başkan Arslan, “HİZMET-İŞ Sendikası olarak, 36 yıl önce, HAK-İŞ üst kimliği altında “Önce İnsan Önce Emek” diyerek, “erdemli bir sendikal inşa” için yola çıkanların başlattığı, kutlu ve onurlu büyük yürüyüşün, tarihî bir ânına, şu anda aramızda bulunan küresel emek hareketinin temsilcileriyle birlikte tanıklık ediyoruz. Bu tanıklık; İnsanın ancak hak’la, emekle, alın teriyle onurlu ve seçkin bir varlık olduğunu, 36 yıl önce bize hatırlatanlar ve yola çıkanlara minnet ve şükran tanıklığıdır. 36 yıl önce medeniyet köklerimizden doğan bu ırmak, giderek çağlayıp büyüdü. Önüne badireler çıktı, engellendi, çamurlar atıldı, bulandırılmak istendi. Ama asla bu büyük ırmak bulanmadı, kirlenmedi, ilk günkü saflığını korudu. Çünkü kaynağımız berrak ve temizdi. Yatağı kirletilemez bir havzadan doğuyordu. 24 Ocak 1979’da emek ve alınteri mücadelesine inanmış ve adanmış 7 misyon adamıyla başlayan bu kararlı, onurlu, ilkeli ve sorumlu dava yürüyüşü dalga dalga büyüyerek, sizlerin de çabalarıyla bugün 150 bin kişilik bir emekçi okyanusuna dönüşmüştür. İşte bizler; 36 yıl önce toprağa bereketli tohum saçan ustaların inşa ettiği yapıyı öksüz bırakmayacak ve yarınlara taşıyacak medeniyet işçileriyiz! Onun içindir ki bu genel kurulumuz, resmi bir formalitenin icrasından ibaret değildir. Genel Kurulumuzu, sendikamızın “Gelecek tasavvuru”nun şekilleneceği önemli bir dönüm noktası olarak görüyoruz. Türkiye, yeni bir bölgesel güç olarak belirleyici nitelikte ortaya çıkıyor. Biz de bu yolda, eklem ağrılarından kurtulmuş, demokratik, özgürlükçü bir kimlikle, Erdemli Sendikacılığı sizinle birlikte inşa edeceğiz. Genel kurulumuzun hep birlikte, böylesine anlamlı bir büyük resmin tamamına odaklandığını görüyorum. Gayemizin anlamlı olması, gayretlerimizin de anlamlı olduğunu göstermektedir” diye konuştu.
‘Bugün, tarihin akışını değiştiren önemli bir gün. Bir çağın kapanıp yeni bir çağın başladığı bir dönüm noktası’ diyen Arslan, “29 Mayıs; Medeniyet emekçilerimizin İstanbul’un fethiyle 562 yıl önce batının kapılarını açtığı fethin yıldönümü. Aynı zamanda bu yıl; son medeniyet coğrafyamız olan Anadolu’ya, var gücüyle saldıran emperyalistleri, çelikten göğüsleriyle durduran ecdadın, yedi düvele karşı savaştığı Çanakkale Destanı’nın 100. Yıldönümü. Nasıl ki, 562 yıl önce batının kapıları muhteşem fetihle açılmışsa; yerli ve erdemli bir sendikal inşanın kapıları da, ülkemizde ilk defa HAK-İŞ / HİZMET-İŞ başta olmak üzere; Çelik-İş’le, Öz Orman-İş’le, Öz Gıda-İş’le, Öz İplik-İş’le, Öz Ağaç-İş’le, Oleyis’le, Öz Büro-İş’le, Öz Maden-İş’le, Medya-İş’le, Öz Taşıma-İş’le, Liman-İş’le, Öz Finans-İş’le, Öz Petrol-İş’le, Futbol-Sen’le, Öz-İş’le, Öz Sağlık-İş’le, Öz Toprak-İş’le, Enerji-İş’le, Öz İletişim-İş’le, KKTC Kamu Sen’le ’le açılmıştır. Nasıl ki, 100 yıl önce Çanakkale’de bu medeniyet havzası her türlü imkansızlık ve zor şartlarda müdafaa edildiyse, onların uğruna şehid oldukları değerler bugün HAK-İŞ ve sendikalarımızla yaşamaktadır. Bu genel kurulumuzu böylesine iki büyük tarihî günün yıl dönümünde icra ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Erdemli bir Sendikal inşa için, ‘İşkolu Zirvesinden Türkiye Zirvesine’ inşallah birlikte yürüyeceklerini kaydeden Arslan, “Bu büyük davayı zirveye taşıyacağız. Çünkü azmimiz var, samimiyetimiz var, irademiz var, kararlılığımız var. En önemlisi sarsılmaz, parçalanmaz bir gövdemiz var. Birlikte bu günlere geldik, geleceğe beraber yürüyeceğiz geleceği birlikte inşa edeceğiz” dedi.
Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Dünyanın bütün mazlumlarının, mağdurlarının, masumlarının, mahrumlarının bize ihtiyacı var. Ülkemizin, bölgemizin, küremizin bize ihtiyacı var. Çünkü, biz tarihte “Büyük Osmanlı Barışı”nı sağlamış bir iklimden geliyoruz. Çünkü; biz dünyada huzuru kaim ve daim kılmış, bünyesindeki kültürleri dışlamadan barış içinde bir arada yaşatmış bir iklimden geliyoruz. Çünkü biz, bünyesindeki kimliklerin özgün nitelikleriyle var oldukları ve kendilerini dışlanmadan güvende hissettikleri bir büyük medeniyetten geliyoruz. Çünkü biz, bir kuş öksürse hıçkırıklara boğulacak kadar merhamet sahibiyiz. Dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa uğramış bir insanın hakkını almak için mücadele edecek kadar da çelik bir ruha sahibiz. Dünyamız giderek küresel kaynak ve zenginliklerin emperyalist güçlerce talan edildiği, enerji kaynakları uğruna Ortadoğu ve Afrika’nın mazlum halklarının kadın, çocuk, yaşlı demeden katledildiği bir vahşete sahne olmaktadır. Dünya, bir çılgınlık çağını yaşamaktadır. Tarihî coğrafyamızda yaşanan vahşet ve katliamlar neredeyse günlük hayatın alışkanlıkları haline gelmiştir. Ne acıdır ki; uluslararası toplum bu katliamları ekranda bir belgesel gibi seyretmekte, vahşete duyarsız kalmaktadır.”
HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ Sendikası olarak; yeryüzünün tüm mazlumlarının yardımına koşmaya, dertlerine çare olmaya çalıştıklarını ifade eden Arslan, “Onun için Gazze’ye ulaştık, onun için Mynmar’la ulaştık, onun için Pakistan’a, Keşmir’e ulaştık, onun için Moritanya’ya, ulaştık, onun için Bosna’ya, Suriye’ye ulaştık, gözyaşlarımızı akıttık, ellerimizi uzattık, kucağımızı açtık. Zira biz yapmaya muktedirken yapmadıklarımızdan da sorumlu olduğumuza inanıyoruz. Çok uzun olmayan demokrasi tarihimiz halâ darbelerin, muhtıraların kalıcı ve derin izlerini taşıyor. 27 Mayıs 1960’da, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de özgürlüklerin askıya alındığı, antidemokratik süreçlerin yaşandığı karanlık dönemlerden geçtik. 27 Nisan 2007’de son bir darbe denemesine maruz kaldık. Ülkemiz, uzun süren antidemokratik süreçler, fiili ve sanal darbeler, çeteleşmelerden sonra nihayet barsaklarını temizleme iradesi göstermiş ve bugün millet iradesinin, kendi geleceğine sahip çıktığı bir aşamaya gelmiştir. Kuşkusuz bu kolay olmamıştır. Çünkü, her doğum, sancıları da beraberinde getirmektedir” şeklinde konuştu.
“YENİ VE SİVİL ANAYASA, YENİ TÜRKİYE’NİN İLK VE ACİL İHTİYACI’DIR”
Türkiye’nin yeni bir sivil anayasaya ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Arslan, “Başta Anayasa olmak üzere, yaşadığımız tüm toplumsal sorunların kaynağı olan 12 Eylül ürünü darbe yasalarının bütün izleri silinmelidir. HAK-İŞ ve Sendikamız HİZMET-İŞ ülkemizdeki tüm anti demokratik süreçlere karşı çıkmış, dirençli tavrını ortaya koymuş, her türlü tehdit ve yıldırmalara rağmen dik duruşunu bozmamıştır. Artık yeni anayasa ertelenemez, ötelenemez, bekleme odasına alınama. Yeni Anayasa Yeni Türkiye’nin kalıcı bir toplumsal sözleşmesi olmalıdır. “Ortak Akıl”la hazırlanmış, “öteki”si olmayan, hiçbir kesimi dışlamayan bir Anayasa Türkiye’nin önünü açacaktır. Biz HAK-İŞ olarak bu konuda da sorumluluk üstlenerek anayasa önerimizi TBMM’ye iletmiş bulunuyoruz” dedi.
“ARTIK TÜRKİYE’NİN KAYNAKLARI HEBA EDİLMEMELİ, ANALARIN YÜREKLERİ DAĞLANMAMALI, CANLARIMIZ TOPRAĞA VERİLMEMELİDİR”
Türkiye’nin ve insanının uzun yıllar enerjisini ve kaynaklarını tüketen teröre karşı ortaya konulan ‘çözüm iradesi’ni önemsediklerini belirten Arslan, “Artık Türkiye’nin kaynakları heba edilmemeli, anaların yürekleri dağlanmamalı, canlarımız toprağa verilmemelidir. Ülke ve bölge insanının huzur ve refah için barış süreci tıkanmamalı, yakalanan bu tarihî imkan ve fırsat heba edilmemeli, doğru ve kalıcı bir şekilde sonuçlandırılmalıdır” diye konuştu.
HİZMET-İŞ, taşeron işçilerinin yuvası, sığınağı ve umudu olmaya devam edecektir’ diyen Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Artık anlamalıyız ki, Taşeron şirketlerin yüreklerini ancak HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ insan yüreğine çevirebilir. Ülkemizin demokratik göstergelerinden en önemlisi örgütlenmedir. Kimi işverenlerin hâlâ sendikal örgütlenmeyi kendilerine bir tehdit olarak görmeleri, işten çıkarmalarla tehdit etmeleri örgütlenmenin önünde en büyük engel olarak durmaktadır. Emekçiler, işsizlerle terbiye edilemez. 7 Kasım 2013’te noter şartının kalkmasıyla birlikte örgütlenmenin önündeki önemli bir engel kalkmasına rağmen, iş kolu barajı düşürülmesine rağmen, sendikalaşma tablosu, küresel dünyaya bölgesel bir güç olma yolundaki, Türkiye’ye yakışmamaktadır. Son resmî verilere göre ülkemizde 13 milyon sigortalı çalışan bulunmaktadır. Bunların sadece 1 milyon 297 bin 464’ü sendikalıdır. Yâni çalışanların sadece yüzde 9,85’i sendikalıdır. Geri kalan yüzde 90 işçi sendikasız, örgütsüzdür. Örgütlenme tablomuz böylesine vahimdir. İşverenler artık küresel rekabet için sendikal örgütlenmenin zaruretini anlamalıdır. Çünkü sosyal barış ve iş barışı için işçi ve sendikalar işverene rakip değil, taraf da değildir. İş ve işyeri sorumluluğu taşıyan sosyal ortaklardır. Bu sosyal ortaklık tek taraflı işleyen bir süreç değil; bizim gibi işverenlerin de bu bilinçle hareket etmesi gerekmektedir. Önemli bir sosyal bilimcinin tespitiyle; “Gelecek ve başarı zalimce sınıf kavgasını kışkırtanların değil, barışçıl yollarla anlaşan ve özellikle işçi haklarını tanıyanların olacaktır.”
Çalışma hayatının önemli gündem maddelerinden birisinin de kıdem tazminatı olduğunu vurgulayan Arslan, “Kıdem tazminatı haklarımızın garanti edilmesini istiyoruz. Kıdem tazminatının kaldırılması, yok edilmesi, düşürülmesi gibi bir yaklaşımı asla kabul etmeyiz, edemeyiz. HİZMET-İŞ olarak, Kıdem tazminatı konusunda yaşanan sorunları ortadan kaldıracak, kıdem tazminatını istisnasız her bir çalışan için güvence altına alacak, haksızlıkların, adaletsizliklerin olmadığı, uygulanabilir ve sürdürülebilir güçlü bir sistemin kurulmasını talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
Arslan, iş kazalarının da önemine değinerek, “Önce insan Önce emek” diyerek yola çıkan bizler “Bir avuç kömür için bir ömür verenler”i asla unutamayız! Onlar bizim canlarımızdır. İnsan ve emeğini fütursuzca harcayan her türlü işveren, işletme, girişim ve mantaliteyi şiddetle kınıyoruz” dedi.