GÜNAY PABUŞÇU- TVDEN’de yayınlanan Ege Masası programına katılan Havadis Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Cintosun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Nazilli ilçesine kazandırılan Sümerbank Basma Fabrikası'nın nasıl kurulduğunu anlattı. Sümerbank Basma Fabrikası’nın sadece bir fabrika olmadığını ifade eden Gazeteci Cintosun, "Sümerbank bir okuldu, bir yaşam merkeziydi. Maalesef sahip çıkamadık" dedi.
Bir milletin seferberlik ruhuyla küllerinden nasıl doğduğunu anlatan Gazeteci Cintosun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Aydın’a olan bağlılığına dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Cumhuriyet yeni kurulmuş, ülke savaştan çıkmış ve her yer fakirlik içindeydi. Ülke, milli seferberlik ruhuyla bir yerlere gelmeye çalışıyordu. Herkes elindeki malzemeyle savaşa katılmış, ülke kurulmuştu. Tarım ve sanayi politikalarında hamleler başlamış, fabrikalar kurulmuştu. Birinci 5 yıllık sanayi hamlesinde, Atatürk, Aydın’a 1931 ve 1937 yıllarında olmak üzere iki defa gelmiştir. 1937 yılında Nazilli’de Sümerbank’ı kurmuştur. Sümerbank’ın kuruluşunda da bölgedeki narenciyeler toplanmış ve Rusya’ya gönderilmiş, Rusya da bunun karşılığında buraya fabrika açmıştır.”
Sümerbank Basma Fabrikası’nın bir fabrikadan daha çok yaşam merkezi olduğuna vurgu yapan Gazeteci Cintosun, “Burada sadece üretim yapılmadı. Burası bir okuldu, sanat ve halk eviydi. Bu dönemin üniversite kampüsü havasındaydı. O mahallenin adı Sümer olmuş, futbol sahaları kurulmuştu” diye konuştu.
“Hangi fabrikada bu kadar güzel ayrıntıları görebiliyorsunuz?”
İzleyicilere önemli bir anekdotu da paylaşan Gazeteci Cintosun, Sümerbank’ın dönemin ötesinde sahip olduğu özellikleri ise tek tek şöyle anlattı:
“Yıllarca Sümerbank bursuyla yurt dışına öğrenci gönderildi. Fabrikalarda okuma-yazma, meslek kursları, Sümer İlkokulları adlı fabrika ilkokulları ve kreşleri açıldı. Her fabrikada kütüphane, hastane veya revir vardı. Tedavi ve ilaçlar ücretsizdi. Fabrikalarda işçilere ücretler dışında evlenme, çocuk, hastalık ve bazı başlıklar altında ek ödemeler, yemek ve giyecek verilirdi. Dokuma fabrikaları yılda bir kez işçilere ücretsiz basma dağıtırdı. İşçilerin dinlenmesi için Kuşadası gibi turizm yerlerinde fabrika kampları düzenlenirdi. Fabrikada işçiler için kooperatifler biriktirme ve yardım sandıkları da mevcuttu. Her fabrikanın, fabrika işçi-memur konutları, misafirhanesi ve hamamı vardı. Bazı büyük fabrika yerleşkelerine Sümer Mahallesi adı verilmiş, her fabrikanın 500-700 kişilik çok amaçlı sinema salonu vardı. Buralarda çalışanlara ve halka sinema, tiyatro ve konser gösterimleri düzenlenirdi. Bazı fabrikaların orkestraları, temsil ve müzik grupları vardı. Fabrikalarda öğle yemekleri klasik müzik eşliğinde yenilirdi. Bazı fabrikalarda; fabrika radyosu, özel fırınlar, atölyeler, mekanik odalar, fizik ve kimya laboratuvarları vardı. Her fabrikanın spor altyapısı ve spor tesisleri vardı. Türkiye’nin ilk alttan ısıtmalı futbol sahası Nazilli Sümerbank’taki futbol sahasıdır. Şimdi bana örnek gösterebilir misiniz? Hangi fabrikada bu kadar güzel ayrıntıları görebiliyorsunuz?”
Gazeteci Cintosun doğru tarım politikalarıyla fabrikalar kurulabildiğini hatırlatarak, “Sadece Nazilli’de değil, Bursa’da, Kayseri’de, Bergama’da bu fabrikaları kurduk. Demek ki yapılabiliyormuş. 84 yıl önceki zihniyet bunu yapabiliyorsa, bizim bugün bunu çok rahat yapmamız gerekiyor” diye konuştu.
“Biz kendi eserimize sahip çıkamadık”
1933 yılındaki İsmet İnönü’nün Rusya ziyaretine değinen Gazeteci Cintosun, “O ziyarette kumaş fabrikaları İnönü’nün dikkatini çekmiştir. O fabrikalar sadece dokuma yapmıyordu. Silah, mermi üretimi de yapıyordu. Şimdi Sümerbank’a baktığımızda aynı durumla karşılaşıyoruz. Savaş durumunda o fabrikalar bir cephanelik görevi de üstleniyordu. Ama biz ne yaptık, 20 yıl önce maalesef biz kendi eserimizi sahip çıkamadık. Şu anda o harabenin içerisinde üniversite öğrencileri eğitim görüyor. Aydınlılar hep hayal kurar. Bizim polis okulumuz gelsin, havalimanımız gelsin, Sümerbank’ımızı geri kazanalım. Hayal dünyasında yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.