Balık Ve Alternatif Bitkisel Tedaviler Kanser Tedavisine Düşman Çıktı
Lösemi, Lenfoma, Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR) Genel Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, balık ve balık yağı ile bilinçsizce kullanılan alternatif bitkisel tedavinin kemote...
Lösemi, Lenfoma, Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR) Genel Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, balık ve balık yağı ile bilinçsizce kullanılan alternatif bitkisel tedavinin kemoterapi sırasında hastalara zarar verdiğini açıkladı.
Alanında hasta ve hasta yakınlarına açık tek ulusal kongre niteliğinde olan 3. Lösemi, Lenfoma, Miyelom Hastaları Kongresi, ATO Congresium’da gerçekleştirildi. Kongreye Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve LLMBİR Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve LLMBİR Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Sema Karakuş, LLMBİR Derneği İkinci Başkanı Harun Akın ve LLMBİR Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Başak Erdem konuşmacı olarak katıldı.
“BALIK VE BALIK YAĞI İLE ALTERNATİF BİTKİSEL TEDAVİLER KEMOTERAPİ TEDAVİSİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR”
LLMBİR Derneği Başkanı Prof. Dr. Özcan, kemoterapi tedavisi gören hastalar arasında sıkça karşılaşılan balık yağı kullanımının sakıncalarını anlattı. Özcan, balık ve balık yağı kullanımının kemoterapi tedavisini olumsuz etkilediğini belirterek, tedavi öncesinde ve sonrasında balık ve balık yağı kullanılmaması gerektiğini söyledi. Halk arasında yaygın kullanımı olan alternatif bitkisel tedavinin de kemoterapi tedavisine olan etkisini aktaran Özcan, alternatif bitkisel tedavilerde doz ayarlamasının yapılamamasından kaynaklı olumsuz etkilerinin olduğunu ifade etti. Özcan, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) hastaların yüzde 60’ının taze kaplumbağa kanı ve ısırgan otu gibi alternatif yollara yöneldiklerini kaydetti. Özcan, ABD’de 2007 yılında yapılan bir araştırmada 4-metilimidazol (4-mel) isimli kimyasal maddenin dişi farelerde lösemi ve adenom riskini artırdığının ortaya çıktığını söyledi. Özcan, bu maddelerin bulunduğu içeceklerin dikkatli tüketilmesi gerektiğini vurguladı.
KLİNİK ARAŞTIRMALAR NEDEN ÖNEMLİ?
LLMBİR Derneği İkinci Başkanı Akın ise, Türkiye’deki klinik araştırmaların yetersiz olduğuna işaret ederek, “Klinik araştırmaların arttığına ilişkin bilgiler olsa da halen çok yetersiz. ABD’de de bile kanserli hastaların yüzde 2’sinden azı klinik araştırmalara girebilmekte. Bizim ülkemizde bu sayının çok daha az olduğunu gözlemliyoruz” dedi.
Akın, klinik araştırmaların faydalarını ise şöyle sıraladı:
“Hastalar çok önemli olduğu düşünülen bir ilaca erken ulaşabilirler. Bu ilaçların bazılarının aylık bedelleri 10 bin doların üzerinde, bu rakam ve tüm tahliller tamamen araştırma bütçesinden ödenmekte ve SGK büyük bir yükten kurtulmakta. Bu da yılda 50-100 milyon dolar sınırını geçebilir. Araştırmalara giren hastalar çok katı kurallarla izlendiğinden tedavide hata olasılığı çok azalmakta ve hastalar çok önemli kişi (VIP) uygulaması görmekte. Genç akademisyenler, klinik araştırma yapma disiplinine sahip olmakta ve ülkemizin bilim dünyasındaki yeri kuvvetlenmekte. Bu nedenlerle klinik araştırmaların önündeki bürokratik engeller kaldırılmalı ve çalışmalar hız kazanmalı.”
“YARARI KANITLANMAMIŞ ALTERNATİF YOLLARIN ÖZENDİRİLMESİ İNSAN SAĞLIĞINA AYKIRIDIR”
LLMBİR Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Erdem de, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların yıllarca süren araştırmalar sonrasında hastalarda kullanıldığına dikkat çekerek, “Yararı olduğu konusunda klinik çalışmalarla desteklenmiş bilimsel dayanağı olmayan alternatif tedavi adı altındaki bitki, ot ve çöplerle hastaların yönlendirilmesi ve bu yönlendirmelere özendirici programlar ve reklamların yapılması, hem insan haklarına hem de insan sağlığına aykırıdır. Kanıtlanmış tedavilerden de hastaların uzak kalmasına neden olan bu hekim veya hekim dışı alternatif tedavi uygulayıcılara yasal yaptırımların uygulanması gerekmektedir” diye konuştu.
“GÜNLÜK 10 BİN ADIM ÜZERİ YÜRÜYEN KİŞİLERİN KANSER RİSKİ AZALIYOR”
LLMBİR Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Karakuş, meme ve kolon kanserinde olduğu gibi hematolojik kanserlere karşı da egzersizin önemli bir silah olduğunu belirterek, haftanın 3 günü günlük 45 dakikalık ritmik yürüyüş yapmanın ve yüzmenin önemli olduğunu vurguladı. Karakuş, günlük 10 bin adım üzerinde yürüyen kişilerin kanser riskinin azaldığının klinik araştırmalarla ortaya konulduğunu kaydetti.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.