Vatandaşın cebini yakan fahiş fiyat çilesi nasıl biter?
Son zamanlarda yüksek gıda fiyatları vatandaşın cebini yakmaya başladı. Uzmanlardan fahiş fiyatın önlenmesi için 5 öneri geldi. Havza bazlı üretim modelini tavsiye eden uzmanlar, her şeyden önce üreticinin maliyetini düşürmek gerektiğini belirtiyor.
Son zamanlarda yüksek gıda fiyatları vatandaşın cebini yakmaya başladı. Uzmanlardan fahiş fiyatın önlenmesi için 5 öneri geldi. Havza bazlı üretim modelini tavsiye eden uzmanlar, her şeyden önce üreticinin maliyetini düşürmek gerektiğini belirtiyor. Ekilmeyen tarım arazilerinin değerlendirilmesi ve bu arazilerde göçmenlerin çalıştırılmasıyla birlikte ülkenin iki problemine de çözüm bulunacağı belirtilirken, gençlerin de tarıma dahil edilmesi gerektiğine dikkat çekildi.
Market raflarında bulunan hemen hemen tüm ürünlerde fiyat artışları yaşanıyor. Birçok üründe son 1 yıllık dönemde yüzde 50'yi aşan fiyat artışları yaşandı. Örneğin 1 kilogramlık beyaz peynirin fiyatı, yüzde 85 artarak 26 TL'den 48 TL'ye yükseldi. 5 litrelik ayçiçek yağının fiyatı ise 56 liradan 80 TL'ye kadar çıktı. Halde 2-3 lira olan domates ise marketlerde ve pazarda 7-8 TL'ye tüketiciye sunulmaya başladı. Benzer durum soğan-patates gibi temel gıda maddelerinde de görüldü. Hal fiyatı 1-1.5 TL olan bu ürünler son tüketiciye 4 TL'ye satıldı. 1 adet yumurtanın fiyatı üreticide 50 kuruş seviyelerinden 80 kuruş seviyelerine yükseldi. Yaşanan bu yükseliş tüketiciye zam olarak yansıdı. Yumurtanın fiyatı bazı yerlerde 1.3 TL'ye kadar çıktı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamalarda maliyetleri düşürmek ve fırsatçılarla mücadele ederek en kısa sürede enflasyonu kontrol altına alacaklarını, etiketlerdeki fahiş fiyat artışının önüne geçeceklerini söyledi. Ticaret bakanlığı marketlerde ve perakende satış noktalarında yaptıkları denetimi arttırdı. Üretimin planlaması bu durum için öncelikle üreticinin maliyetinin düşürülmesi gerektiğinden bahsediliyor.
Uzmanlar, fahiş fiyatların düşürülmesi için 5 öneride bulundu:
- Üretim maliyetlerinin düşürülmesi
- Havza bazlı üretim modeline geçmek
- Ekilmeyen tarım arazilerinin değerlendirilmesi
- Maliyet ve fiyat ilişkisi arasındaki şeffaflık
- Gençlerin üretim sürecine dahil edilmesi
Hürriyet'in haberine göre, Türkiye'de havza bazlı üretim modelinin bir süredir devrede olduğunu ancak tam olarak uygulanamadığını belirten Konya Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Süleyman Soylu, "Her ilçeye ayrı bir havza belirlendi. Ekilecek ürünlere destekleme verilecekti. Ancak bu tam olarak uygulanamadı. Bu sistem uygulanamayınca da çiftçi hangi üründen daha fazla para kazanacağını düşünürse onu ekmeye başladı. Bu da plansızlığı beraberinde getirdi" dedi.
"Bir yıl bir üründen çok oluyor ve fiyat düşüyor, diğer yıl fiyat düşük olduğu için üretici bunu ekmiyor. Böyle olunca da ürün ekilmediği için son tüketici daha pahalıya alışveriş yapıyor" diyen Soylu, "Havza bazlı destek modeli var; ancak Türkiye'nin her yerindeki çiftçilere aynı destek veriliyor. Örneğin Konya'da buğday eken çiftçiye daha fazla destek verilse çiftçi buğday ekmeye devam eder. Böylece Türkiye çapında ürün deseni de oluşturulur" diye konuştu.
Üretim sektöründe maliyetlerin çok yükseldiğini söyleyen Türkiye Halciler Federasyonu Başkanı Yüksel Tavşan, "Meyve-sebze dayanıksız tüketim mallarıdır. Üretim olmadığı zaman fiyat yükselir, fazla olduğu zaman da fiyat düşer. Örneğin, limon geçen ay 10 liraydı şimdi 4 lira. Popülist olmadan bakacaksak ilk olarak üretime odaklanmalıyız. Bu yüzden devletin üretim maliyetlerine odaklanması gerekiyor. Ancak planlı üretime geçersek bu iş çözülür. Örneğin mutfağın vazgeçilmezi domates, patates, salatalık, soğan gibi temel ürünlere devlet daha fazla destek vermeli. Bu ürünleri eken çiftçiler ürün çok da olsa az da olsa para kazanmalı" dedi
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Şemsi Kopuz da Türkiye'de ekilmeyen tarım alanlarına dikkat çekti. Kopuz, "Türkiye'de ekilmeye bir karış tarım toprağı kalmamalı. Yüksek enflasyonu düşürmek için üretim daha fazla olmalı. Üretimi arttırmak için de çiftçi daha çok desteklenmeli. Ayrıca Türkiye'de milyonlarca göçmen var. Bu göçmenlerin çoğu devlete yük oluşturuyor. Göçmenlerin de para kazanması ve ülkeye faydası olması için devletin elindeki ekilemeyen tarım alanları göçmenlere ektirilebilir" açıklamasını yaptı.
Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır da çiftçilerin finansman maliyetlerine dikkat çekti. Çandır, şunları söyledi:
"Son dönemde devamlı olarak konuşulan ve gündeme gelen fiyat artışlarının birincil nedeni girdi fiyat endeksi ile tarımsal üretici ve tüketici fiyat endeksleri arasındaki üretici aleyhine bulunan ciddi açıklıktır. Nitekim elektrik, mazot, tohum, gübre ve ilaç gibi girdi maliyetleri incelendiğinde geçtiğimiz yıla oranla bazı kalemlerde yüzde 100'ün üzerinde zam görülmektedir. Diğer taraftan üreticinin tedarik ettiği girdilerin neredeyse tamamı vadelidir. Vade tarihi de genellikle hasat zamanına odaklıdır ve çok yüksek maliyetlidir" dedi.
Bununla birlikte Çandır "Fiyat artışlarının bir diğer nedeni de 2010 yılında yapılan düzenleme sonrası yaş meyve sebze ticareti için hallerin zorunlu alan olarak çıkarılmasından kaynaklanmaktadır. Bu düzenleme ile etkin piyasa işleyişi için iyi bir ortam olan hal sisteminin ticaretteki payı hızla azalmıştır. Bu durum, sektörde özellikle maliyet fiyat ilişkisinin ve bilgisinin şeffaflıktan ve doğru kayıtlı olmaktan uzaklaşmasına dayanak oluşturmuştur. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak piyasa işleyişinin etkinliğinden uzaklaşılmıştır. Girdi maliyetinin düşürülmesinin yolu Ziraat Bankası tarafından hasat sonuna kadar finansmanın karşılanacağı bir girdi platformundan geçmektedir. Kamuya düşen görev ise piyasada aktör olmak yerine; yetkin bir düzenleme, izleme, denetleme ve iyileştirme (DİDİ) politikasını hayata geçirmesidir" açıklamasını yaptı.
Fiyat artışlarından üreticilerin yani çiftçilerin sorumlu olmadığını vurgulayan Türkiye Ziraatçiler Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş," Sorun üretici değil. Üretim maliyetleri yüksek. Tüketici bu yüzden ucuz ürüne ulaşamıyor. Ayrıca yaş-meyve sebze dayanıklı ürünler değildir. Eğer soğuk zincir olmazsa tarladan markete kadar olan süreçte ürünün yüzde 30'u yok oluyor. Böyle olunca da çiftçide 1 TL, markette 5 TL durumu ortaya çıkıyor. Her şey planlamaya bağlı. Üretici gübreden mazota, zirai ilaçtan elektriğe kadar tüm girdilerinde yüzde 50'den fazla artış var. Örneğin çiftçi vergisiz mazot alabilse bile fiyatlara çok büyük etkisi olur. Sektörü regüle edecek kurumlar çiftçiye daha çok destek vermeli. Böylece hem çiftçi daha çok kazanır hem de üretici daha ucuz ürüne ulaşır. Örneğin çiftçi vergisiz mazot alabilse bile fiyatlara çok büyük etkisi olur. Sektörü regüle edecek kurumlar çiftçiye daha çok destek vermeli. Böylece hem çiftçi daha çok kazanır hem de üretici daha ucuz ürüne ulaşır. Ayrıca üreticiyi kırsalda tutacak teşvikler verilmeli. Üreticiler yaşlanıyor, çocukları büyükşehirlere göç ediyor. Gençlerin de üretime kazandırılmalı gerekiyor. Ayrıca hal yasası da bir an önce çıkarılmalı. Hal yasasıyla sebze ve meyvelerin ticaretine ilişkin köklü dönüşümler hayata geçirilmiş olacak. Fırsatçılığın önüne geçilecek. Hallerdeki ürün çeşitliliği arttırılmış olacak. Hallerin modernizasyonu yapılacak ve alt yapısı yenilenecek. Çiftçinin ürettiği ürün de değerinde satılacak" dedi.
Haber : Jülide İshakoğlu / Haberler.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.