Başbakan Yardımcısı Babacan’dan İstikrar Vurgusu
Antalya’da İş ve Ekonomi Dünyası Buluşuyor toplantısına katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Siyasi istikrar olmadığında bir ülke nelerle karşı karşıya kalabiliyor. Bunun canlı örneklerini şu and...
Antalya’da İş ve Ekonomi Dünyası Buluşuyor toplantısına katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “Siyasi istikrar olmadığında bir ülke nelerle karşı karşıya kalabiliyor. Bunun canlı örneklerini şu anda Avrupa’da pek çok ülkede görebiliyoruz. Sık sık erken seçimlerin, koalisyonların olduğu çok sık hükümetlerin değiştiği Avrupa ülkelerinde ekonomide olumlu bir tablo göremiyorsunuz. Ancak güçlü bir siyasi irade varsa, ne yaptığını bilen hükümetler de iş başındaysa o zaman o ülkede ilerleme oluyor, kalkınma oluyor” dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda (ATSO) düzenlenen ‘İş ve Ekonomi Dünyası Buluşuyor’ isimli toplantıya katıldı. Toplantıya, ayrıca eski Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, milletvekili adayları ve çok sayıda iş adamı katıldı. Toplantıda konuşan Ali Babacan, Türkiye’nin kritik bir dönemde olduğunu belirterek, dünya ekonomisinin de son derece kritik dönemlerden geçtiğinin altını çizdi. Dünya ekonomisinin 2008- 2009 krizinden sonraki o arzu ettiği toparlanmayı hala yakalayamadığını aktaran Babacan, o krizin etkilerinin hala devam ettiğini belirtti. Avrupa ülkelerinde de kamu borç stoğu ve işsizliğin yüksek seviyelerde olduğunu kaydeden Babacan, “Özellikle bizim en önemli ihracat pazarımız olduğu için ve Türkiye’ye sağlanan finansmanın AB’den geldiğini düşündüğümüz zaman gerçekten bizim ekonomimiz üzerinde de belirleyici bir rolü var. Orada hala bir toparlanmayı görebilmiş değiliz. Yine şöyle bir baktığımızda gelişmiş ülkeler içerisinde toparlayan normal bir büyüme hızına kavuşan bir ülke henüz yok. Belki ABD’ de İngiltere’de biraz daha canlı bir ekonomi görüyorsunuz ama orada da yapısal sorunlar hala çözülebilmiş değil. Gelişmekte olan ülkelere bakıyorsunuz, gelişmekte olan ülkelerde de büyüme hızlarında aşağı düşüş var. Ve gelecek 10 yılın büyüme oranlarıyla geçmiş10 yılın büyüme oranlarını karşılaştırdığımızda gelecek 10 yılın pek de iç açıcı bir tablo sunmadığını görüyoruz dünyada. Biz işte böylesine kritik bir dönemde dünya ekonomisinin önemli ve büyük problemlerle karşı karşıya kaldığı bu dönemde G20’nin başkanlığını üstlendik. G20 demek 19 ülke artı AB’den oluşan bir platform” diye konuştu.
10 BİN KİŞİLİK DAVET
Babacan şöyle konuştu:
“Şu anda dünya ekonomi, dünya finans sistemi dediğimizde en güçlü ve en etkili karar organı G20. G20 finanstan sorumlu bakanlar toplantıları oluyor, Merkez Bankası’nın başkanlarının katılımıyla oluyor ve yılda dört defa bir araya geliniyor, o toplantıların başkanlığını ben yapıyorum. Ama Yılda bir defa da liderler zirvesi yapılıyor. İşte bu liderler zirvesi inşallah 15-16 Kasım tarihlerinde Antalya’da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılacak. Dünya liderleri Antalya’ya geliyorlar ve toplam yaklaşık olarak en az 10 bin kişilik bir davetlilerden bahsediyoruz. Sadece gelecek medya mensubunun sayısı 3 bin civarında.”
“HEDEFİMİZ TEK HANELİ ENFLASYON FAİZLERİ GÖRMEK”
Eski Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Antalya Milletvekili adayı Lütfi Elvan’a da çalışmalarında başarılar dileyen Babacan, “Türkiye gerçekten bu son 12 yıllık dönemde çok önemli başarılar elde etti. Şu son 12 yılda Türkiye’nin almış olduğu mesafe yakın tarihimize Cumhuriyet dönemine çok başarılı bir dönem olarak inşallah yazılacak. Bu dönemde Türkiye ekonomisinin büyüklüğü 215 milyar dolardan, 800 milyar dolara çıktı. Türkiye’de toplam ihracat 36 milyar dolardan, 158 milyar dolara çıktı. Ben hazineden sorumlu bakan olarak göreve başladığım 18 Kasım 2002 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti hazinesi iç piyasada borçlanırken tam yüzde 66 faiz ödüyordu. O günün enflasyonu yüzde 29 idi. Tam 37 puan fark var. Yani bu devlet yüzde 37 reel faiz ödüyordu. Çok şükür hiper enflasyon dönemi de arkamızda kaldı. Tek haneli enflasyonu hamdolsun gördük. Bundan sonraki hedefimiz daha da düşük tek haneli enflasyon ve faizleri görebilmek” diye konuştu.
“ÇOK İŞİMİZ VAR”
Babacan konuşmasına şöyle devam etti:
“Kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 74’tü. Geçen yılı yüzde 33 ile kapattık. Şu anda AB ortalaması yaklaşık yüzde 90’larda. 28 ülkenin kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 90’larda. Bizim tam 3’te 1’imiz. Çok şükür kamu borcu sorununu artık çözdük. Geçen sene bütçe açığımız milli gelirimizin sadece yüzde 1,3’ü idi. 2002’de milli gelirin yüzde 12’si kadar bütçe açığı vardı. Kısa zamanda Türkiye büyük mesafe kaydetti. Yine aynı dönemde Türkiye demokrasisinde büyük ilerlemeler sağladı. Artık daha iyi işleyen bir demokrasimiz var. Türkiye’nin hukuk devleti olma niteliği iyileşti. Ama bunlar yeterli mi değil. Önemli ilerlemeler kaydettik fakat önümüzde hala yapmamız gereken işler var.”
“DETAYLI EYLEMLERE TAKVİM VERECEK FAZLA ÜLKE YOK”
‘Ekonomimiz için 2023 hedeflerini detaylı bir şekilde ortaya koyduk’ diyen Babacan, “25 dönüşüm programı adı altında bin 248 eylem belirledik. Bunların hepsini tarihe bağladık takvime bağladık ve sorumlu kuruluşu belirledik. 25 ayrı alanda önümüzdeki dönemin yol haritası hazır. Çok geniş kapsam var burada. Örneğin yurtiçi tasarrufların artırılmasından işgücü piyasasının etkinleştirilmesinden kadar. Temel ve mesleki becerilerin dinamik nüfus yapısının korunmasına kadar. Tam 66 ayrı komisyonun çalışmasıyla bu yol haritası hazırlandı. Şu anda bırakın bizim kendi içimizdeki siyasi partileri şu anda G 20 ülkelerinin hiçbirinde bu kadar detaylı bir hazırlık yok . Bu kadar detaylı hazırlık yapıp, bu kadar detaylı eylemlere takvim verecek hükümet de şu anda dünyada fazla yok. Maalesef popülizm her ülkenin bir hastalığı ve günlük siyasi polemik uzun vadeli plan yapmaya uzun vadeli hazırlıklar yapmaya pek çok ülkede böyle bir ortam oluşturmuyor. Biz bunu çok şükür yaptık” diye konuştu.
“SIK SIK HÜKÜMET DEĞİŞEN ÜLKELERDE OLUMLU TABLO YOK”
Siyasi istikrarın öneminin altını çizen Babacan, “Bütün bu gelişmenin hem ekonomide hem demokraside ilerlemenin özünde Türkiye’de yakalanmış olan siyasi istikrar ortamı var. Siyasi istikrar varsa işler kolaylaşıyor. Siyasi istikrarın zayıfladığı, kaybolduğu ülkelerde ekonomide ciddi sıkıntılar meydana geliyor. Şu anda dünyada siyasi istikrarını kaybedip de ekonomisi düzgün olan bir ülke gösteremezsiniz. Böyle bir şey yok. Siyasi istikrar ekonomik kalkınmanın olmazsa olmaz bir şartı. Bunu sağladığımızda ve üzerine iyi bir ekonomik program kurgusuyla, iyi bir yapısal reform planlamasıyla ülkenin çok daha müreffeh bir geleceğe yürümesi mümkün. Siyasi istikrar olmadığında bir ülke nelerle karşı karşıya kalabiliyor. Bunun canlı örneklerini şu anda Avrupa’da pek çok ülkede görebiliyoruz. Sık sık erken seçimlerin, koalisyonların olduğu çok sık hükümetlerin değiştiği Avrupa ülkelerinde ekonomide olumlu bir tablo göremiyorsunuz. Ancak güçlü bir siyasi irade varsa, ne yaptığını bilen hükümetler de iş başındaysa o zaman o ülkede ilerleme oluyor, kalkınma oluyor. Kendi yakın geçmişimize de baktığımızda siyasi istikrar zemini bozulduğunda bir ülke kısa zamanda ne halden ne hale düşebiliyor bazı rakamlarla açıklamak istiyorum” dedi.
“İSTİKRARIN KIYMETİNİ ÇOK İYİ BİLMEMİZ LAZIM”
Babacan konuşmasına şöyle devam etti:
“Bakın bizden önceki 3lü koalisyon dönemi. O koalisyon hükümetinin göreve geldiği gün Türkiye’nin kamu borcunun iç ve dış toplamı iç dış 29 katrilyon lira eski parayla. Bıraktıkları gün 236 katrilyon lira. Bu kadar kısa bir zaman içerisinde. Aynı dönemde bakın o bir hükümet döneminde. Toplam enflasyon yüzde 303. Dolar kuru yine eski rakamla sıfırların bol olduğu dönem hükümet dolar 1 milyon 646 bine çıkmış. Ekonominin büyüklüğü 262 milyar dolarmış işe başladıklarında, bıraktıklarında ise 215 milyar dolar. Bu sadece yakın tarihimizden canlı sayılar. Onun için siyasi istikrarın kıymetini çok çok iyi bilmemiz lazım. Bazen bazı şeyler var ki varken kıymetini bilmiyorsunuz. Örneğin sağlık. İnsan sağlıklı iken kıymetini bilmeyebiliyor. Örneğin servet, varken kıymetini bilmeyebiliyoruz. İstikrar da böyle bir şey. İstikrar ortamı varken memlekette hele hele uzun sürdüyse istikrarsız dönemleri unutabiliyoruz.”
“POPÜLİZMİN SONU YOK, HAYAL KURMAK YOK”
Çevremizdeki ülkelerde iç savaşların yaşandığını aktaran Babacan, “Ülkelerin birbirine imza ile belirlediği uluslar arası kurallar. Bunların hepsi yok sayılabiliyor. Bugün en önemli ihracat pazarımız, en çok turistin geldiği Rusya ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya. Bir yandan Ukrayna ile girdiği çatışma ortamı, bir yandan yüzde 4 daralacağını gösteriyor. Ukrayna geçen yıl yüzde 7 daraldı, bu sene yüzde 5 daha küçülmesi bekleniyor. 10 milyonluk ülkede 100 bin memur işten atılıyor. Memurların maaşları düşürüldü. Hala toparlayabilmiş değil. Kamu borcu var. Her gün sabah ekonomi kanallarını açın Yunanistan’ın şu kadar ödemesi var ödeyecek mi ödeyemeyecek mi? Dünya Bankası kredisi geldi gelmedi biz de yaşadık. Çok şükür biz Türkiye’yi öyle bir iflas durumuna getirmeden toparladık. Popülizmin sonu yok hayal kurmak yok. Bir bedeli de yok. Hayal kuruyorsunuz aklınıza gelen şeyleri konuşuyorsunuz. Ama gerçek bir başarı ortaya koymak o ancak dirayetle oluyor, iyi bir hazırlıkla oluyor. Bu Türkiye için dertlenmekle oluyor, Türkiye’nin sorumluluklarını omzunuzda hissetmekle oluyor. Belki de en önemli halkın desteğiyle oluyor” ifadelerini kullandı.
“CARİ AÇIK VEREN ÜLKEYİZ”
Türkiye için istikrarın değerinin çok büyük olduğuna vurgu yapan Babacan, “Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi Türkiye ekonomisinin yapısı. Biz Türkiye olarak tasarruf oranı düşük bir ülkeyiz. Şu anda bankalarımızdaki toplam mevduat 100 liraysa bankalarımız 121 lira kredi kullandırmış durumda piyasaya. Aradaki farkı yurtdışından borçlandılar, yurtdışından borçlandıklarını da içeride kredi olarak kullandırdılar. Yani kendi birikimimiz kendi mevduatımız artık bankalarımızın kredi hacmine yetmiyor. Ve cari açık veren bir ülkeyiz. Cari açığı olan bir ülke demek şu demek ihracattan, turizmden gelen döviz ithal ettiğiniz ürünlerin bedelini karşılayamaz. Kabaca budur cari açık” dedi.
“YURT DIŞINDAN TÜRKİYE’YE DÖVİZ GİRMELİ”
Babacan şöyle konuştu:
“İhracattan, turizmden gelen döviz topluyoruz ithalat için gereken bu dövizi karşılayamıyoruz, açımız var. Peki bu açığını nasıl karşılıyoruz ağırlıklı olarak yurtdışından özel sektörümüz borçlanarak karşılıyor. Şu anda mevcut refah seviyemiz yani 800 milyar dolarlık milli gelir 10 bin 400 doları aşan kişi başı gelir ancak yurtdışından gelen transferlerle başkalarının yaptığı tasarrufların Türkiye’ye gelmesiyle sağlanabilmiş. Kendi yağımızla kavrulalım desek bu seviyeyi tutturmamız mümkün değil. Çok şiddetli bir refah kaybı yaşanır. Dolayısıyla bu çarkın dönebilmesi için en azından kısa vadede Türkiye’ye döviz girecek. Uzun vadede tasarruf oranlarımız artar, daha yüksek ihracat yaparız. Daha yüksek kata değerli ürünler üretiriz. Her yapımız değişir o başka. Kısa vadede bu yapısal dönüşümü sağlamak mümkün değil. Dolayısıyla yurtdışından dövizin Türkiye’ye girmesi lazım. Bu döviz niye gelecek. Ancak güven ve istikrar olursa bunu yapar. Güven v istikrar ortamı olmadığı ortamda Türkiye ekonomisinin çarkları durur.”
“YAN GELİP YATMAK OLMAZ”
Güven ve istikrar ortamına sahip çıkılması durumunda Türkiye’nin önünün açık olduğunu kaydeden Babacan, “Güven ve istikrar zemini üzerine doğru politikalar uygulamak lazım, yan gelip yatmak olmaz. Ekonominin gereği neyse harfiyen yapmak lazım. Ama işin zeminin de temelinde istikrar var. İnşallah önümüzdeki dönemde istikrara hep beraber sahip çıkarız ve Türkiye’nin hak ettiği istikrar ortamını güçlendirerek yolumuza devam ederiz” şeklinde konuştu.
HİSARCIKLIOĞLU: “ANTALYA TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ ÇEKİM MERKEZLERİNDEN BİR TANESİ OLDU”
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ise, Antalya’ya son bir yılda dört kez geldiğini hatırlatarak, Antalya’dan aldığı morali ve enerjiyi Anadolu’ya pompaladığını belirtti. Antalya’nın Türkiye’nin yüzünü güldürdüğünün altını çizen Hisarcıklıoğlu, “Antalya’ya açılan şirket sayısı son bir yılda iki misli üste çıkmış yüzde 33. Bu neyin göstergesi bir yerde ekonominin ticaretin canlılığını kimse gelir de işyeri açar mı. Sermayeyi ortaya koyar mı. Kadın istihdamında yine Türkiye’nin yüz akı. Türkiye’de kadın istihdamı yüzde 9 artarken, Antalya’da daha fazla artmış. Gelir sayısı mükellef sayısı Antalya ta 6 misli fazlası artıyor. Antalya’daki işsizlik Türkiye ortalamasının altında. Bütün Türkiye Antalya olsa yani Antalya Türkiye’nin bir adım önünde. Türkiye’ye örnek şehir neresi derseniz Antalya işte. Antalya büyük bir tarım, sanayi ve turizm şehri haline geldi. Türkiye’nin 5. büyük gelişmiş şehri. Yaşanabilirlikte baktığımız zaman 8. şehir Antalya. Ve Antalya Türkiye’nin en önemli çekim merkezlerinden bir tanesi oldu. Son 5 yılda çekim merkezi olmasa 150 bin göçü alır mı. Antalya’da üretim var iş var aş var. Antalya’nın en önemli göstergelerinden bir tanesi tarım” dedi.
“TARIM PARA KAZANMAK İÇİN YAPILIYOR”
‘Eskiden tarım bizde sadece karın doyurmak için yapılırdı’ diyen Hisarcıklıoğlu, “Artık bugün bütün dünyada tarım para kazanmak için yapılıyor. Önümüzdeki dönemin en önemli sektörü tarım ve hayvancılık. Allah’da bize öyle bir coğrafya vermiş ki her yıl dünya nüfusu bir Türkiye kadar nüfus ilave oluyor. Antalya’da ne ekersek ekelim ne dikersek dikelim aldığımız ürünlerin bütün dünyada pazarı var. Son 10 yılda tarım ve hayvancılık fiyatlarıyla diğer emtiaların fiyatlarına baktığımızda dünyada en çok fiyatı artan ürünler tarım ve hayvancılık ürünleri. Onun için elimizin altında büyük bir servet var. Bunun da başkenti Antalya. Siz de bunu hakkıyla yapıyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Antalya’nın Türkiye’de tarımda bir numara olduğuna vurgu yapan Hisarcıklıoğlu, “Bir başka potansiyeliniz var turizm. Bundan 30 yıl önce Antalya’ya gelen turist sayısı 50 bindi. Bugün 12 milyon turist geliyor. Bu rakam nedir. Aslında insan çok kolay söylüyor. Avrupa’daki çoğu ülkelerin nüfusundan daha fazla. Biz bir yılda Antalya’da misafir ediyoruz. Yabancı turist sayısı itibarıyla Avrupa’nın 3. büyük şehri haline geldiniz. Eskiden Antalya dediğim zaman yurtdışında kimse tanımıyordu. Bugün Antalya’nın markası neredeyse Türkiye ile eşdeğer durumda. Hem Türkiye hem de Antalyalılar olarak gurur duyacağınız bir şehrimiz. Antalya Türkiye’nin değil artık dünyanın turizm merkezi haline gelmiş. 30 yıl önce adımız yoktu. Şimdi Türkiye Allah’a çok şükür rahmetli Özal Türkiye’ye 10 milyon turist gelecek dedi. 30 yıl önce dediğinde gülüyordu. Bırakın şu anda sadece Antalya’ya 12 milyon turist geliyor. Bundan 7 yıl sonra 50 milyon turist, 50 milyar dolar turizm geliri. Bunun dinamosu Antalya” dedi.
“KIŞIN TURİZMDE İSTİHDAMIN ÜZERİNDEKİ YÜKÜ KALDIRIYORUZ”
Yatırım için alt yapının önemine işaret eden Hisarcıklıoğlu, “Antalya’ya şimdi 1 yaptın mı 7 misli fazlasıyla geliyor. Bire 7 alacağın yer burası. O yüzden bu projelerin hepsini Antalya fazlasıyla hak ediyor. Turizmde her platformda benden talep şuydu, başbakanlardan bakanlardan bugüne kadar bunu gerçekleştirememiştik. Şu kışın adam istihdam ediyoruz. Yaz bitiyor adamları mecburen turist azaldığı için elemanları çıkartıyoruz. Otelci kardeşlerim şu istihdamın üzerinden istihdam yapıyoruz yüklerimiz çok fazla. İstihdam üzerindeki yükü sadece turizm sektöründe kaldırın kışın. Sayın Başbakanımız da Antalya’nın sorunlarını ile getirdi ATSO Başkanı Davut Çetin. Başbakanımız inşallah önümüzdeki dönem turizm sektörünün önündeki en önemli etkenlerden biriydi kışın istihdam üzerindeki yükleri kışın üzerimizden kaldırılacak. Bu konuda Başbakanımıza teşekkür ediyorum” dedi.
ELVAN: “BİZLERİN BAŞARISINDA STK’LARIN ÖNEMLİ KATKILARI OLMUŞTUR”
Eski Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, hükümetin çalışmalarının yerelle bütünleşmesi halinde bir anlam kazandığını vurguladı. STK’ları çok önemsediklerini ve her platformda görüşlerini aldıklarını kaydeden Elvan, “Bizlerin başarısında STK’ların önemli katkıları olmuştur. Hükümete geldiğimiz günden beri yerel kalkınma, bölgesel kalkınma ile merkezi kalkınmayı etkileşim haline getirdik. Kalkınma ajansları ile yola çıktık. STK’ları daha iyi güçlendirdik. Bugün alınan kararlar STK’lar ile birlikte alınıyor. Bir ilin kalkınmasında başında gelen nitelikli insan alt yapısıdır. Nitelikli insana sahip olmalıyız. İki ortak akılla yapılan işlerin başarı şansı yüksektir. Üçüncüsü girişimcilik ruhu. O ilde bölgede girişimcilik ruhu yüksek o toplumun başarı oranı yüksektir. Dördüncüsü sahip olma duygusudur. Ortak bir hedefe kentin odaklanması gerekir. Planların gerçekçi olması gerekiyor. Gerçekçi olmayan planlar başarılı olamaz” dedi.
“İSTİKRAR OLMAYAN YERDE BAŞARI OLMAZ”
İstikrarın kolay kazanılmadığına dikkati çeken Elvan, “30 yıl 40 yıl akademisyenler televizyonlarda enflasyonu nasıl düşürürüz diye konuştular. Ama başarılamadı. Şimdi siyaset konuşuluyor. Neden çünkü bu işler hesap kitap işiydi. Gerçekçi planınız yoksa o yatırıma karar verir misiniz. Ne yaparsınız, hesabınızı, planınızı fizibilitenizi yaparsınız. Kar edecekseniz yatırım yaparsınız. İstikrarın olmadığı bir ülkede başarı elde edilemez. İstediğiniz kadar paraya sahip olun” dedi.
“YAPAMAYACAĞIMIZ HİÇBİR ŞEYİ VAAT ETMEDİK”
Yapamayacakları hiçbir şeyi vaat etmediklerine vurgu yapan Elvan, “Makro ekonomi tedbirlerine paralel şekilde demokratikleşme adımları atıldı. Temel hak ve hürriyetler demokratikleşme çalışmaları diğer rafta makro ekonomik istikrarın sağlanması ile güven ortamı oluştur. Yapamayacağımız hiç bir şeyi yapacağız diye ortaya çıkmadık. Sadece bizleri tüm dünya dinliyor artık Türkiye küreselleşen dünyada ulusları organizasyonlarla şirketlerle entegre olmuş durumda. Türkiye’de alınan bir karar dışarıdaki yatırımcının alacağı karı dorudan etkiliyor bizi temkinli ve dikkatliyiz. Eğer biz ülkemizi seviyorsak bu ülke için bir şeyler yapmak istiyorsak ölçülü ve kontrollü hareket etmemiz gerekiyor. Devlet yönetmenin şirket yönetmekten farkı yoktur” şeklinde konuştu.
"ÇİFTÇİNİN 4 SORUNU ÇÖZÜLDÜ"
Bir ülkede gelişmenin istikrar ve devamlılıkla sağlanabileceğini kaydeden Elvan, “Toplumun benimsemediği hiçbir düşünce ve proje ayakta kalamaz. Niye hızlı tren otoyol diyoruz. Toplum sahiplendi. Bölünmüş yol istemiyor halk, hızlı tren istiyor. Antalya’da hava, kara, demir, deniz yolu entegresini sağlayacağız. Antalya’nın en temel problemlerinden birisi olan kışın işsiz kalan turizm işçilerinin sorunlarının çözümüne 8 Haziran’dan itibaren söz veriyorum öncelikli çalışmamız olacak. Sözünü veriyorum. Çiftçi serasında elektriği ticarethane fiyatından ödemeyecek, seraların modernizasyonu için uygun kredi kullanacak, damla sulama uygulayanlar sulama fiyatlarından daha düşük elektrik fiyatı uygulanacak. Tarımsal kalkınma kooperatiflerinin borcunu yeniden yapılandıracağız. 4 sorunu çözdük” dedi.
“SIRTIMIZDA YUMURTA KÜFESİ VAR”
Sırtlarında yumurta küfesi olduğunu dile getiren Elvan, “İş adamalarının sırtında da yumurta küfesi var. İşadamlarından farkımız yok. Bizde sizde boş vaatte bulunamayız. Sırtında yumurta küfesi olanlar dikkatli gitmelidirler. İstikrarımızın bozulması, kaos oluşması demek küfelerin, yumurtanın kırılması demektir. Bunu bir siyasi söylem olarak algılamayın, benim şahsi düşüncemdir. Siyaseti bir yana bırakarak söylüyorum” diye konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.