Denizli'de jeotermal enerji santralinin borusu patladı, şirket 'doğal afet' dedi
Denizli'de patlayan jeotermal borusu nedeniyle çiftçilerin tarlalarını bastı. Şirket sorumluluğu kabul etmeyerek “doğal afet” yanıtını verdi.
Denizli'nin Sarayköy ilçesine bağlı Tekkeköy Mahallesi'nde Greeneco Jeotermal Enerji Santrali yakınında sıcak akışkan yer üstüne çıkınca çiftçilerin arazisi zarar gördü. Şirket yetkilileri ile görüşen arazi sahibi “Doğal afettir olur öyle” yanıtını aldı. Büyük Menderes İnisiyatifi sahada incelemede bulundu muhtarlar ve çiftçilerle görüştü.
Greeneco Jeotermal Enerji Santrali yanındaki araziden çıkan sıcak yeraltı akışkanı Hasan Kührem'in incir ve zeytin ağaçlarının olduğu tarlasını bastı.
Yaklaşık 3 aydır şirket yetkilileri ile sorunun çözümü için görüşen Kührem yetkililerin kendisine bunun doğal afet sonucu olduğunu söylediğini aktardı.
Kührem, “Bundan 3 ay önce geldim bu zeytin ağaçlarının etrafı hep suydu, bunlar suyu aktarmadan evvel fotoğraflarını çektim. Bunların yanına gittim görüştüm. Bunlar 'Bizimle alakası yok afettir, depremdir' dediler. Ben de 'Depremle ne alakası var. 40 sene önce de burada deprem oluyordu hiç su çıkmıyordu' dedim" ifadelerini kullandı.
Kührem sorunun çözümü için valiliğe dilekçe vereceğini belirterek jeotermal santralin tarıma zarar verdiğini söyledi.
'SIZINTILAR DEVAM EDİYOR'
Büyük Menderes İnisiyatifi Sözcüsü Mustafa Çallıca yaklaşık üç ay önce sızıntılarla başlayan süreçte doğanın talanına dikkat çekti.
Yetkililerin sözlü olarak santral ya da jeotermal kuyunun zararı olmadığı yönünde sözlü beyanına değinen Çallıca “Gelip gördüğümüzde sızıntılar devam ediyor. Burada jeotermal santralin gerekli reenjeksiyonu yapmadığı iddiasıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ayrıca reenjeksiyon tek başına bu ova için yeterli değildir” diye konuştu.
'MASUM GÖRÜNEN BUHAR İNSAN, BİTKİ VE HAYVANLARA ZARAR VERİYOR'
Büyük Menderes Havzası'nın 10 bin yıllık uygarlığa dayandığını hatırlatan Çallıca şöyle devam etti:
“Büyük Menderes Nehri son derece kirli, aynı zamanda tarımda kullanılamaz hale gelmiştir. Aynı havzamız, Türkiye Cumhuriyeti karar alıcıları tarafından koruma alanı ilan edilirken bir taraftan nasıl talan edildiğini görüyoruz. Masum görünen azot, asit vb. zehirli gazlar içeren buhar rüzgarın etkisiyle belirli noktalarda yığılma oluşturarak, o bölgelerde yaşayan insan, bitki ve hayvanlarımıza zarar vermekte. O yüzden sadece bir bölge değil tüm havzanın jeotermal etki açısından değerlendirilmesi, toplam kirlilik ve zararın hesaplanması gerekir. Enerji ihtiyacının çok azını karşılayan bu bölgedeki üretimden bir an önce vazgeçilmesini istiyoruz. Anayasa'nın bize verdiği yasal görev ve sorumluluk çerçevesinde çalışmalarımıza, mücadelemize devam edeceğiz.”
Kaynak : Ayhan Çimendağ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.